Hz. Ömer'ül Faruk (ra)Resulullah (s.a.s) onun için şöyle buyurmuştu: "Gökte bir melek bulunmasın ki Ömer'e saygı duymasın. Yeryüzünde ise bir şeytan bulunmasın ki Ömer'den kaçmasın" (Suyûtî, a.g.e., 133).
Resulullah (s.a.s), hakkı görmek ve onu tatbik etmek konusunda Ömer (r.a)'ın üstünlüğünü şöyle ifade etmekteydi: "Sizden önce geçen ümmetlerde bazen ilham sahipleri bulunurdu. Eğer benim ümmetimde onlardan biri bulunursa, Ömer b. Hattab onlardandır" (Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, II). Bu, Hz. Ömer (r.a)'ın işlerinde ve verdiği kararlarda isabetli davranmasını bir anlamda açıklar niteliktedir. Nitekim Resulullah (s.a.s); Allah doğruyu Ömer'in lisanı ve kalbi üzere kılmıştır" (Üsdül-?âbe, IV, 151; Suyutî, 132) demektedir. Bir defasında da Hz. Ömer'i göstererek şöyle demişti: Bu aranızda yaşadığı sürece, sizinle fitne arasında kuvvetlice kapanmış bir kapı bulunacaktır" (Suyûtî, aynı yer).Ömer (r.a)'ın bu durumunu bazı konularda inen ayetlerin daha önce onun gösterdiği doğrultuda olması da te'yid etmektedir. Hz. Ömer şöyle demiştir: "Rabbime üç şeyde muvafık düştüm: Makam-ı İbrahim'de, hicab'da ve Bedir esirlerinde" (Müslim, Fedâilüs-Sahabe, II). Hz. Ömer ötekileri zikretmemiştir. Örneğin münafıkların cenaze namazını kılmaması için Resulullah (s.a.s)'e inen ayet bunlardan biridir (bk. Müslim, aynı bab; Hz. Ömer (r.a)'ın görüşleri doğrultusunda nâzil olan ayetler için bk. Suyûtî, a.g.e., 137-140).Hz. Ömer (r.a), vefat ettiği zaman Hz. Ali (r.a) şöyle demişti: "Geriye hiç bir kimse bırakmadın ki; benim için, onun ameli gibi amelle Allah'a kavuşmak seninkinden daha makbul olsun. Allah'a yemin olsun ki, ben Allah'ın seni iki dostunla birlikte koyacağını biliyordum. Çünkü ben çok defalar Resulullah (s.a.s)'i; "Ebû Bekir ve Ömer'le beraber geldim, Ebû Bekir ve Ömer'le beraber girdim, Ebû Bekir ve Ömer'le beraber çıktım" buyururken işitiyordum. Ve Allah'ın seni, onunla beraber kılacağını umuyor, yahut biliyorum" (Müslim, aynı bab).Hz. Ömer (r.a), Allah Teâlâ'nın kendisine keramet ihsan ettiği kimselerden birisidir.İbn Hacer'in isnadını hasen kabul ettiği, Ebû Nuaym'ın da tahcic ettiği bir rivayette şöyle anlatılmaktadır. "Ömer Ibnu'l-Hattab bir cuma günü minberden hutbe irad etmekteydi. Bir ara hutbesini keserek iki veya üç defa; "Ya Sâriye, el-Cebel" diye bağırdı. Camidekiler; "Herhalde cinnet geçirdi" diye söylendiler. Daha sonra Abdurrahman b. Avf ona giderek; "İnsanlar seni tenkid ediyorlar. Sen hutbe arasında; "Ya Sariye, el-Cebel" diye bağırdın". Bunun anlamı nedir?" diye sordu. Hz. Ömer ona: "Allah'a yemin ederim ki ben, kendime hakim değildim. Onları (Sariye'nin ordusunu) bir dağın yanında savaşırken gördüm. Onları, önlerinden ve arkalarından düşman kuşatmıştı. Ben de elimde olmayarak; "Ya Sariye el-Cebel" diye bağırdım da onlar sırtlarını dağa verip savaşsınlar". Bir zaman sonra Sariye'nin habercisi Medine'ye geldi. O şöyle diyordu; "Ey müminlerin emiri! Biz mağlub olmak üzereydik. Bu esnada; "Ya Sariye, el-Cebel" diye bir nida işittik. Bunun üzerine arkamızı dağa verdik ve Allah düşmanlarımızı mağlup etti". Hz. Ömer'in hutbeden bağırması esnasında insanlar tuhaf tuhaf birbirlerine bakarken, Hz. Ali; "Onun söylediği şey çıkacaktır" demişti (İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., II,III; Üsdül-?âbe, IV, 162-163; Suyutî 140-141).Hz. Ömer (r.a), Resulullah (s.a.s)'ın en yakın arkadaşlarından olup, İslâm binasının tesis edilmesinde ona çok büyük katkıları olmuştur. Ayrıca Hz. Ömer (r.a)'ın, Ali (r.a)'ın kızı Ümmü Gülsüm ie evlenerek Hz. Ali'ye akraba olduğu bilinmektedir. Sırf Resulullah (s.a.s) ile akraba olabilmek için böyle bir evliği istemişti. Kızının küçük olduğunu ileri süren Hz. Ali onun ısrarı üzerine bu işi kabul etmişti (Muhammed b. İshak b. Yesar, Siretu İbn İshak, Tahkik M. Hamidullah Konya 1981, 232 vd; Taberi, Tarih, IV, 198).
Resulullah (s.a.s), hakkı görmek ve onu tatbik etmek konusunda Ömer (r.a)'ın üstünlüğünü şöyle ifade etmekteydi: "Sizden önce geçen ümmetlerde bazen ilham sahipleri bulunurdu. Eğer benim ümmetimde onlardan biri bulunursa, Ömer b. Hattab onlardandır" (Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, II). Bu, Hz. Ömer (r.a)'ın işlerinde ve verdiği kararlarda isabetli davranmasını bir anlamda açıklar niteliktedir. Nitekim Resulullah (s.a.s); Allah doğruyu Ömer'in lisanı ve kalbi üzere kılmıştır" (Üsdül-?âbe, IV, 151; Suyutî, 132) demektedir. Bir defasında da Hz. Ömer'i göstererek şöyle demişti: Bu aranızda yaşadığı sürece, sizinle fitne arasında kuvvetlice kapanmış bir kapı bulunacaktır" (Suyûtî, aynı yer).Ömer (r.a)'ın bu durumunu bazı konularda inen ayetlerin daha önce onun gösterdiği doğrultuda olması da te'yid etmektedir. Hz. Ömer şöyle demiştir: "Rabbime üç şeyde muvafık düştüm: Makam-ı İbrahim'de, hicab'da ve Bedir esirlerinde" (Müslim, Fedâilüs-Sahabe, II). Hz. Ömer ötekileri zikretmemiştir. Örneğin münafıkların cenaze namazını kılmaması için Resulullah (s.a.s)'e inen ayet bunlardan biridir (bk. Müslim, aynı bab; Hz. Ömer (r.a)'ın görüşleri doğrultusunda nâzil olan ayetler için bk. Suyûtî, a.g.e., 137-140).Hz. Ömer (r.a), vefat ettiği zaman Hz. Ali (r.a) şöyle demişti: "Geriye hiç bir kimse bırakmadın ki; benim için, onun ameli gibi amelle Allah'a kavuşmak seninkinden daha makbul olsun. Allah'a yemin olsun ki, ben Allah'ın seni iki dostunla birlikte koyacağını biliyordum. Çünkü ben çok defalar Resulullah (s.a.s)'i; "Ebû Bekir ve Ömer'le beraber geldim, Ebû Bekir ve Ömer'le beraber girdim, Ebû Bekir ve Ömer'le beraber çıktım" buyururken işitiyordum. Ve Allah'ın seni, onunla beraber kılacağını umuyor, yahut biliyorum" (Müslim, aynı bab).Hz. Ömer (r.a), Allah Teâlâ'nın kendisine keramet ihsan ettiği kimselerden birisidir.İbn Hacer'in isnadını hasen kabul ettiği, Ebû Nuaym'ın da tahcic ettiği bir rivayette şöyle anlatılmaktadır. "Ömer Ibnu'l-Hattab bir cuma günü minberden hutbe irad etmekteydi. Bir ara hutbesini keserek iki veya üç defa; "Ya Sâriye, el-Cebel" diye bağırdı. Camidekiler; "Herhalde cinnet geçirdi" diye söylendiler. Daha sonra Abdurrahman b. Avf ona giderek; "İnsanlar seni tenkid ediyorlar. Sen hutbe arasında; "Ya Sariye, el-Cebel" diye bağırdın". Bunun anlamı nedir?" diye sordu. Hz. Ömer ona: "Allah'a yemin ederim ki ben, kendime hakim değildim. Onları (Sariye'nin ordusunu) bir dağın yanında savaşırken gördüm. Onları, önlerinden ve arkalarından düşman kuşatmıştı. Ben de elimde olmayarak; "Ya Sariye el-Cebel" diye bağırdım da onlar sırtlarını dağa verip savaşsınlar". Bir zaman sonra Sariye'nin habercisi Medine'ye geldi. O şöyle diyordu; "Ey müminlerin emiri! Biz mağlub olmak üzereydik. Bu esnada; "Ya Sariye, el-Cebel" diye bir nida işittik. Bunun üzerine arkamızı dağa verdik ve Allah düşmanlarımızı mağlup etti". Hz. Ömer'in hutbeden bağırması esnasında insanlar tuhaf tuhaf birbirlerine bakarken, Hz. Ali; "Onun söylediği şey çıkacaktır" demişti (İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., II,III; Üsdül-?âbe, IV, 162-163; Suyutî 140-141).Hz. Ömer (r.a), Resulullah (s.a.s)'ın en yakın arkadaşlarından olup, İslâm binasının tesis edilmesinde ona çok büyük katkıları olmuştur. Ayrıca Hz. Ömer (r.a)'ın, Ali (r.a)'ın kızı Ümmü Gülsüm ie evlenerek Hz. Ali'ye akraba olduğu bilinmektedir. Sırf Resulullah (s.a.s) ile akraba olabilmek için böyle bir evliği istemişti. Kızının küçük olduğunu ileri süren Hz. Ali onun ısrarı üzerine bu işi kabul etmişti (Muhammed b. İshak b. Yesar, Siretu İbn İshak, Tahkik M. Hamidullah Konya 1981, 232 vd; Taberi, Tarih, IV, 198).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.