‘Vasilerime bir şey öğretmeye kalkışmayın'
Resûlullah (s.a.a.), Hz. Ali ve İmamlar hakkında buyurdu ki: “Allah'ın bana öğrettiği bütün ilim ve hikmetler Ali'nin nezdindedir. O halde, ondan sorun, ona ve ondan sonra olan vasilerime bir şey öğretmeye kalkışmayın, ne onlara bir şey öğretin, ne onlardan öne düşün, ne de onlara karşı gelin”
23.03.2025 11:31:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Şeyhu'l-İslam Ebu İshak İbrahim b. Sa'duddin İbn-i Himveyh, kendi senediyle büyük tabiinden olan Süleym b. Kayıs'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Osman'ın hilafeti döneminde Hz. Ali'yi, Hz. Resûlullah'ın Mescidinde gördüm, bir grup cemaat ilim ve iffet hakkında birbirleriyle konuşuyorlardı.
Hz. Ali onlara, "Allah aşkına söyleyin, acaba, 'Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre de" ayeti ve 'Allah'tan ve Resulünden ve mü'minlerden gayri dost edinmezler' ayetinin kimin hakkında nazil olduğunu biliyor musunuz?' İnsanlar, 'Ya Resûlallah! Bu ayet yalnız bazı mü'minler hakkında mıdır yoksa mü'minlerin hepsini mi içeriyor' diye sorduklarında? Allah, Resûlullah'a Ulu'l-Emr makamını onlara tanıtmasını, namaz, zekât ve haccı onlara açıkladığı gibi velayeti de açıklamasını ve Gadir-i Hum'da beni İmamet makamına tayin etmesini emretti.
Sonra Resûlullah (s.a.a) onlara hitap ederek şöyle buyurdu: 'Ey insanlar, Allah bana öyle bir görevi halka açıklamamı emretti ki, kalbim daraldı ve halkın beni yalanlayacağını zannettim, bunun üzerine Allah Teâlâ onu halka tebliğ etmemi, aksi takdirde beni cezalandıracağını bildirdi.' Bundan dolayı halkı topluca namaz kılmaya çağırttı. Sonra da halka hitap ederek şöyle buyurdu: 'Ey insanlar! Allah Teâlâ'nın benim mevlam olduğunu ve benim de mü'minlerin mevlası olduğunu ve mü'minlere onlara kendi nefislerinden daha evla olduğumu biliyor musunuz?' Onlar, 'Evet biliyoruz ey Resûlallah' dediler. Bunun üzerine Resûlullah bana, 'Kalk Ey Ali' dedi, ben de kalktım, sonra Resûlullah şöyle buyurdu: 'Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım, onu seveni Sen de sev ve ona düşman olana Sen de düşman ol.' Bu arada Selman ayağa kalkarak; 'Ya Resulallah, bu velayet nasıl bir velayettir' diye sordu. Şöyle buyurdular: 'Benim kendi nefislerinden evla olduğum insanlara olan velayetim gibi bir velayettir.'
Bu sırada Allah Teâlâ, 'Bugün sizin için dininizi kamil kıldım...' ayetini nazil etti. Bunun üzerine Resûlullah tekbir getirerek, 'Allahuekber, peygamberliğimin tamamı ve Allah'ın dininin kemali benden sonra Ali'nin velayetiyledir' dedi. Bu arada Ebubekir ve Ömer ayağa kalkarak, 'Ya Resûlallah! Bu ayetler sadece Ali'nin mi hakkındadır?' diye sordular. Resûlullah (s.a.a), 'Ali ve kıyamet gününe kadar olan vasilerim hakkındadır' cevabını buyurdu. Onlar, 'Ya Resûlallah onları bize açıkla' dediklerinde, Resûlullah şöyle buyurdular: 'Kardeşim Ali ümmetim içerisinde benim vezirim, vârisim ve halifemdir ve benden sonra her mü'minin velisidir. Sonra oğlum Hasan, sonra Hüseyin, sonra da Hüseyn'in neslinden dokuzu, biri diğerinden sonra İmam'dırlar. Kur'an onlarla beraberdir, onlar da Kur'an'la beraberdirler, Kevser havuzu başında bana varıncaya kadar onlar Kuran'dan ayrılmazlar, Kur'an da onlardan ayrılmaz.' Onların tamamı, 'And olsun Allah'a ki, böyledir, biz bunları duyduk ve açıkladığın şekilde şahit olduk' dediler."
Zeyd b. Arkam, Berra b. Azib, Selman, Ebuzer, Mikdad ve Ammar kalkarak, "Biz tanıklık ediyoruz ki Resûlullah (s.a.a) minberde idi ve sen de onun yanında durmuştun ve O şöyle buyuruyordu: 'Allah Teâlâ bana; İmamınızı ve benden sonraki vasimi, halifemi ve Kitabında mü'minlere itaatini farz kılarak ona itaat etmeği bana itaat etmekle eşit kıldığı ve onun velayetini kabul etmeyi size emrettiği kimseyi tayin etmemi emretti. Ben münafıkların beni yalanlayacakları korkusundan Rabbime müracaat ettim fakat Rabbim bana konuyu tebliğ etmemin gerekli olduğunu, aksi takdirde beni cezalandıracağını bildirdi. (...) Allah, velayeti de emretmiştir. Ben tanıklık ediyorum ki velayet yalnızca bunun içindir.'
Bu sözü buyurduğunda elini Ali b. Ebu Tâlib'in üzerine koydu, 'Ey insanlar benden sonraki sığınağınızı, İmamınızı, velinizi, hidayetinizi size beyan ettim, o da kardeşim Ali b. Ebu Tâlib'dir. O sizin aranızda benim yerim- dedir. O halde dininizde onu taklit edin ve bütün işlerinizde ona itaat edin. Çünkü Allah'ın bana öğrettiği bütün ilim ve hikmetler onun nezdindedir, o halde ondan sorun, ona ve ondan sonra olan vasilerime bir şey öğretmeye kalkışmayın, ne onlara bir şey öğretin, ne onlardan öne düşün, ne de onlara karşı gelin. Çünkü onlar hakla ve hak da onlarla beraberdir, ne onlar haktan ayrılırlar, ne de hak onlardan ayrılır' buyurdu." (Allame Emini, el-Gadir).
Osman'ın hilafeti döneminde Hz. Ali'yi, Hz. Resûlullah'ın Mescidinde gördüm, bir grup cemaat ilim ve iffet hakkında birbirleriyle konuşuyorlardı.
Hz. Ali onlara, "Allah aşkına söyleyin, acaba, 'Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre de" ayeti ve 'Allah'tan ve Resulünden ve mü'minlerden gayri dost edinmezler' ayetinin kimin hakkında nazil olduğunu biliyor musunuz?' İnsanlar, 'Ya Resûlallah! Bu ayet yalnız bazı mü'minler hakkında mıdır yoksa mü'minlerin hepsini mi içeriyor' diye sorduklarında? Allah, Resûlullah'a Ulu'l-Emr makamını onlara tanıtmasını, namaz, zekât ve haccı onlara açıkladığı gibi velayeti de açıklamasını ve Gadir-i Hum'da beni İmamet makamına tayin etmesini emretti.
Sonra Resûlullah (s.a.a) onlara hitap ederek şöyle buyurdu: 'Ey insanlar, Allah bana öyle bir görevi halka açıklamamı emretti ki, kalbim daraldı ve halkın beni yalanlayacağını zannettim, bunun üzerine Allah Teâlâ onu halka tebliğ etmemi, aksi takdirde beni cezalandıracağını bildirdi.' Bundan dolayı halkı topluca namaz kılmaya çağırttı. Sonra da halka hitap ederek şöyle buyurdu: 'Ey insanlar! Allah Teâlâ'nın benim mevlam olduğunu ve benim de mü'minlerin mevlası olduğunu ve mü'minlere onlara kendi nefislerinden daha evla olduğumu biliyor musunuz?' Onlar, 'Evet biliyoruz ey Resûlallah' dediler. Bunun üzerine Resûlullah bana, 'Kalk Ey Ali' dedi, ben de kalktım, sonra Resûlullah şöyle buyurdu: 'Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım, onu seveni Sen de sev ve ona düşman olana Sen de düşman ol.' Bu arada Selman ayağa kalkarak; 'Ya Resulallah, bu velayet nasıl bir velayettir' diye sordu. Şöyle buyurdular: 'Benim kendi nefislerinden evla olduğum insanlara olan velayetim gibi bir velayettir.'
Bu sırada Allah Teâlâ, 'Bugün sizin için dininizi kamil kıldım...' ayetini nazil etti. Bunun üzerine Resûlullah tekbir getirerek, 'Allahuekber, peygamberliğimin tamamı ve Allah'ın dininin kemali benden sonra Ali'nin velayetiyledir' dedi. Bu arada Ebubekir ve Ömer ayağa kalkarak, 'Ya Resûlallah! Bu ayetler sadece Ali'nin mi hakkındadır?' diye sordular. Resûlullah (s.a.a), 'Ali ve kıyamet gününe kadar olan vasilerim hakkındadır' cevabını buyurdu. Onlar, 'Ya Resûlallah onları bize açıkla' dediklerinde, Resûlullah şöyle buyurdular: 'Kardeşim Ali ümmetim içerisinde benim vezirim, vârisim ve halifemdir ve benden sonra her mü'minin velisidir. Sonra oğlum Hasan, sonra Hüseyin, sonra da Hüseyn'in neslinden dokuzu, biri diğerinden sonra İmam'dırlar. Kur'an onlarla beraberdir, onlar da Kur'an'la beraberdirler, Kevser havuzu başında bana varıncaya kadar onlar Kuran'dan ayrılmazlar, Kur'an da onlardan ayrılmaz.' Onların tamamı, 'And olsun Allah'a ki, böyledir, biz bunları duyduk ve açıkladığın şekilde şahit olduk' dediler."
Zeyd b. Arkam, Berra b. Azib, Selman, Ebuzer, Mikdad ve Ammar kalkarak, "Biz tanıklık ediyoruz ki Resûlullah (s.a.a) minberde idi ve sen de onun yanında durmuştun ve O şöyle buyuruyordu: 'Allah Teâlâ bana; İmamınızı ve benden sonraki vasimi, halifemi ve Kitabında mü'minlere itaatini farz kılarak ona itaat etmeği bana itaat etmekle eşit kıldığı ve onun velayetini kabul etmeyi size emrettiği kimseyi tayin etmemi emretti. Ben münafıkların beni yalanlayacakları korkusundan Rabbime müracaat ettim fakat Rabbim bana konuyu tebliğ etmemin gerekli olduğunu, aksi takdirde beni cezalandıracağını bildirdi. (...) Allah, velayeti de emretmiştir. Ben tanıklık ediyorum ki velayet yalnızca bunun içindir.'
Bu sözü buyurduğunda elini Ali b. Ebu Tâlib'in üzerine koydu, 'Ey insanlar benden sonraki sığınağınızı, İmamınızı, velinizi, hidayetinizi size beyan ettim, o da kardeşim Ali b. Ebu Tâlib'dir. O sizin aranızda benim yerim- dedir. O halde dininizde onu taklit edin ve bütün işlerinizde ona itaat edin. Çünkü Allah'ın bana öğrettiği bütün ilim ve hikmetler onun nezdindedir, o halde ondan sorun, ona ve ondan sonra olan vasilerime bir şey öğretmeye kalkışmayın, ne onlara bir şey öğretin, ne onlardan öne düşün, ne de onlara karşı gelin. Çünkü onlar hakla ve hak da onlarla beraberdir, ne onlar haktan ayrılırlar, ne de hak onlardan ayrılır' buyurdu." (Allame Emini, el-Gadir).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.