'Ey evlat! İç âlemine dair olan işleri gizli tut’
Ey evlat! Nifakınla, (içi başka dışı başka olmak) fasih konuşmanla, dilden gelen güzel sözlerle, yüzün sararması ile olmaz ve bu hâl, yamalı libâsın (giysi) başa çekilmesi, omuzların birleştirilmesi ve bel bükmekle elde edilmez
25.03.2025 02:03:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ey evlat! Nifakınla, (içi başka dışı başka olmak) fasih konuşmanla, dilden gelen güzel sözlerle, yüzün sararması ile olmaz ve bu hâl, yamalı libâsın (giysi) başa çekilmesi, omuzların birleştirilmesi ve bel bükmekle elde edilmez.
Bu gibi şeylerle, anlattığımızı alacağını sanıyorsan aldanıyorsun. Böyle bir zanla yaptığın işlerin nefisten, şeytandan, halkı Hakk'a ortak koşmandan ve onlardan dünyalık beklemenden, geldiğini bilesin.
Nefsini tahkir et. İç âlemine dair olan işleri gizli tut. "Rabb'inin nimetini anlat!" deninceye kadar gizlilik hâline devam et.
İbn-i Şem'un, elinden manevî bir keramet zuhur ettiği zaman: "Bu şeytanî bir duygudur." derdi. Tâ ki, ona Hak tarafından: "Sen kimsin, baban kim? Hepsi bizim, üzerindeki nimetleri anlat." deninceye kadar o manevî hâline sahip çıkmaz, gizlemeye çalışırdı.
Musa (a.s) bazı münacatında Hak Teâlâ'dan talep etti: "Yâ Rabbi, bana bir tavsiyede bulun." Buna karşılık şu cevabı aldı: "Sana, Beni ve Beni talep etmeyi tavsiye ederim."
Musa (a.s) Peygamber talebini dört defa tekrarladı, hepsinde aynı cevabı aldı. Ona ne dünyayı arama emredildi ne de âhiret tavsiye edildi.
Bunun mânası şuydu: "Sana tâatimi tavsiye ederim. Bana isyan etmemeni isterim. Yakınlığımı aramanı arzu ederim. Beni tevhid etmeyi, gereği ile ameli dilerim; bilhassa Zât'ımdan gayri her şeyden uzak durman gerektiğini bildiririm."
Bir kalp ki, sıhhat bulur ve irfan sahibi olur, o, Hakk'ın Zât'ından başka her şeyi bırakır. O'nunla ünsiyet eder... İstirahatini ancak Hak'la bulur.
Allah'ım, şahit ol, kulların ıslahı için vaazlarıma aralıksız devam ederim.
Bilesiniz ki, içinde bulunduğum hâl, beni gurura kaptıramaz. Ben, o hâli bilmiyorum bile...
Az değişik olarak siz, ondan nasıl yaya iseniz, ben de ondan ayrı dururum. Mâna ve sır âlemi cihetiyle hâlim böyle. Hakk'ın tasarrufu beni sararsa, bende bana has ne kalır; hepsi O'nun.
Ey mabetlerde ve gizli yerlerde ibadete dalanlar, geliniz, bir harf dahi olsa sözlerimden tadınız. Benimle bir gün veya bir hafta arkadaş olursanız yıllarca faydasını bulacağınız şeyi öğreneceğinizden eminim.
Sizlere yazık oluyor; çoğunuz heves içinde... Hevesle dolusunuz. Bulunduğunuz ibadethanenizde halka kulluk edersiniz. Bu yüce hâller, gizli yerlerde cehaletle kalmakla elde edilemez ki...
Yazık oluyor sana, bu hâlden kurtulmak için yürü. Bu yürüyüşünde, ilmi, ilim sahiplerini ve ilmi ile âmil olanları ara. O kadar ara ki, aranmadık yer kalmasın. Yorulasın ve oturasın...
Dizlerinde takat kalmasın. Yorulduğun o dem otur, sırrınla yürü, sonra kalbinle, mâna âleminle yürü. Bu yürüyüşle yine önceki gibi güçten düştüğün dem, Hak yakınlığı seni bulur.
Bu yolda kalp adımlarının kuvveti kesildiği, tümden kuvvetin gittiği an, yakınlık bulunmuş demektir. Zaten yakınlığın alâmeti, gücün, kuvvetin gitmesidir.
Bu hâlinde, sana gereken teslimdir. Teslim ol; onun önünde seril. Düşünme öteyi. O dilerse yeryüzünde sana bina inşa eder ve dilerse bir harabe yerde oturursun. Dilerse mamur bölgelerde sana yer ayırtır; dünya, âhiret, insan, cin, melek ve bütün ruhlar âlemi de hizmetine koşar.
Bir kul için Hak yakınlığı doğru olursa ona velayet hâli gelir ve şaha nâib olma hâli nasip olur. Hazinelerde saklı cümle eşya ona gösterilir. Yer, semâ ve onlarda yaşayan cümle halk ona şefaatçi olur. Çünkü o, mülkün sahibidir ve iç âlemi paktır. Sırrı temiz, kalbi nurludur.
Çalış. Çalış ki, İslâm ve iman yanında emanet durmaya. Emanet iman taşımadığın belli olursa, namazından hâsıl olacak nur artar. Orucun bereketini bulursun ve Hak'tan çekinme duygun arttığı için uyanık olursun, hatalı işlere kolay yakın olmazsın.
İşte bundandır ki, Allah yolcuları, yüzlerini çevirmeden yırtıcı ve zehirli yaratıklara karıştı, vahşi hayvanlar arasına çekinmeden daldı, yer bitkilerine büründü ve onlara katıldı. Onlar, gün ışığını geceye alâmet saydı. Ay ve yıldızlar, onlara lâmba, gece karanlığı gün oldu." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Bu gibi şeylerle, anlattığımızı alacağını sanıyorsan aldanıyorsun. Böyle bir zanla yaptığın işlerin nefisten, şeytandan, halkı Hakk'a ortak koşmandan ve onlardan dünyalık beklemenden, geldiğini bilesin.
Nefsini tahkir et. İç âlemine dair olan işleri gizli tut. "Rabb'inin nimetini anlat!" deninceye kadar gizlilik hâline devam et.
İbn-i Şem'un, elinden manevî bir keramet zuhur ettiği zaman: "Bu şeytanî bir duygudur." derdi. Tâ ki, ona Hak tarafından: "Sen kimsin, baban kim? Hepsi bizim, üzerindeki nimetleri anlat." deninceye kadar o manevî hâline sahip çıkmaz, gizlemeye çalışırdı.
Musa (a.s) bazı münacatında Hak Teâlâ'dan talep etti: "Yâ Rabbi, bana bir tavsiyede bulun." Buna karşılık şu cevabı aldı: "Sana, Beni ve Beni talep etmeyi tavsiye ederim."
Musa (a.s) Peygamber talebini dört defa tekrarladı, hepsinde aynı cevabı aldı. Ona ne dünyayı arama emredildi ne de âhiret tavsiye edildi.
Bunun mânası şuydu: "Sana tâatimi tavsiye ederim. Bana isyan etmemeni isterim. Yakınlığımı aramanı arzu ederim. Beni tevhid etmeyi, gereği ile ameli dilerim; bilhassa Zât'ımdan gayri her şeyden uzak durman gerektiğini bildiririm."
Bir kalp ki, sıhhat bulur ve irfan sahibi olur, o, Hakk'ın Zât'ından başka her şeyi bırakır. O'nunla ünsiyet eder... İstirahatini ancak Hak'la bulur.
Allah'ım, şahit ol, kulların ıslahı için vaazlarıma aralıksız devam ederim.
Bilesiniz ki, içinde bulunduğum hâl, beni gurura kaptıramaz. Ben, o hâli bilmiyorum bile...
Az değişik olarak siz, ondan nasıl yaya iseniz, ben de ondan ayrı dururum. Mâna ve sır âlemi cihetiyle hâlim böyle. Hakk'ın tasarrufu beni sararsa, bende bana has ne kalır; hepsi O'nun.
Ey mabetlerde ve gizli yerlerde ibadete dalanlar, geliniz, bir harf dahi olsa sözlerimden tadınız. Benimle bir gün veya bir hafta arkadaş olursanız yıllarca faydasını bulacağınız şeyi öğreneceğinizden eminim.
Sizlere yazık oluyor; çoğunuz heves içinde... Hevesle dolusunuz. Bulunduğunuz ibadethanenizde halka kulluk edersiniz. Bu yüce hâller, gizli yerlerde cehaletle kalmakla elde edilemez ki...
Yazık oluyor sana, bu hâlden kurtulmak için yürü. Bu yürüyüşünde, ilmi, ilim sahiplerini ve ilmi ile âmil olanları ara. O kadar ara ki, aranmadık yer kalmasın. Yorulasın ve oturasın...
Dizlerinde takat kalmasın. Yorulduğun o dem otur, sırrınla yürü, sonra kalbinle, mâna âleminle yürü. Bu yürüyüşle yine önceki gibi güçten düştüğün dem, Hak yakınlığı seni bulur.
Bu yolda kalp adımlarının kuvveti kesildiği, tümden kuvvetin gittiği an, yakınlık bulunmuş demektir. Zaten yakınlığın alâmeti, gücün, kuvvetin gitmesidir.
Bu hâlinde, sana gereken teslimdir. Teslim ol; onun önünde seril. Düşünme öteyi. O dilerse yeryüzünde sana bina inşa eder ve dilerse bir harabe yerde oturursun. Dilerse mamur bölgelerde sana yer ayırtır; dünya, âhiret, insan, cin, melek ve bütün ruhlar âlemi de hizmetine koşar.
Bir kul için Hak yakınlığı doğru olursa ona velayet hâli gelir ve şaha nâib olma hâli nasip olur. Hazinelerde saklı cümle eşya ona gösterilir. Yer, semâ ve onlarda yaşayan cümle halk ona şefaatçi olur. Çünkü o, mülkün sahibidir ve iç âlemi paktır. Sırrı temiz, kalbi nurludur.
Çalış. Çalış ki, İslâm ve iman yanında emanet durmaya. Emanet iman taşımadığın belli olursa, namazından hâsıl olacak nur artar. Orucun bereketini bulursun ve Hak'tan çekinme duygun arttığı için uyanık olursun, hatalı işlere kolay yakın olmazsın.
İşte bundandır ki, Allah yolcuları, yüzlerini çevirmeden yırtıcı ve zehirli yaratıklara karıştı, vahşi hayvanlar arasına çekinmeden daldı, yer bitkilerine büründü ve onlara katıldı. Onlar, gün ışığını geceye alâmet saydı. Ay ve yıldızlar, onlara lâmba, gece karanlığı gün oldu." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.