Yirmi birinci yüz yılın ilk çeyreğini yaşadığımız şu zaman diliminde ilimi öteleyip cehaleti önceleyenler, adaleti erteleyip haksızlığı yayanlar, yaygınlaştıranlar var.
Bilim çağı, bilişim ve iletişim çağı denilen şu devirde, kendisine şah damarından daha yakın olan Yüce yaratıcı ile iletişim kuramadığı için, O'ndan gelen altı bin şu kadar mesajı merak edip anlamadığı için, elli seneden beri yanıbaşında duvarda asılı duran Kur'an'a ulaşamadığı için, her çeşit cehalet bataklığına batanlar var, kutsalları beş paraya satanlar var, satanlara alkış tutanlar var, nice zokaları dolma niyetine yutanlar var.
Bilgi kaynaklarına erişimin oldukça kolaylaştığı şu dönemde yazık ki, yazıklar ki, bilgi ile, kaynaklarla konuşanlardan daha çok işkembeden atanlara, karnından konuşanlara, rastgele atıp-tutanlara kulak kabartanlar ve pürdikkat dinleyenler var.
Meczupluğu haysiyetli ilim adamlarınca tescillenmiş nice zevat için, hem de profesörlük unvanıyla asrın imamı, zamanın imamı diye hala sayıklayanlar var.
Ahkaf suresinin dokuzuncu ayeti kapı gibi Kerim Kitapta dururken;
"De ki: Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim" ayetini beş vakit okuyup dinlediği halde, hala "yanmaz kefen" pazarlamacılarına, hala, "uyduruk kutsal na'lin" imalatçılarına kulak kabartanlar, itibar edenler, ardı sıra gidenler var.
A'raf 188. ayeti hiç görmemiş ve duymamışlar gibi;
"De ki: Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, iman eden bir topluluk için, bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim" mealindeki ikaza rağmen akşam-sabah, simit pazarlar gibi keramet pazarlayanlar ve Yüce İslam'ın etrafını hurafelerle kuşatmaya çalışanlar var.
Bilim, bilişim ve iletişim çağında kendi vicdanı ile iletişim kuramayanlar var, kendi evlad u iyali ile, akrabaları ile, etrafındaki yetim ve yoksullar ile iletişim kuramayanlar var, bir hayat kılavuzu olarak kendisine gelen Kerim Kitap ile, o kitabı tebliğ eden son elçi ile iletişim kuramayanlar var ve bu iletişimleri kuramadıkları için din pazarlayan bezirganların peşinde sürüklenen yığınlar var.
Aklını kullananların önünde rehber olarak Kur'an ve Allah'ın resulü var.
Aklını kullanmayanların önün de saptırıcı ve ateşe sürükleyici olarak şeytan ve avaneleri var.
Ve bu hayatın sonunda ölüm var, sonrasında hesap günü var, mizan var ölçü var, tartı var terazi var, cennet var cehennem var?
Bilim çağı, bilişim ve iletişim çağı denilen şu devirde, kendisine şah damarından daha yakın olan Yüce yaratıcı ile iletişim kuramadığı için, O'ndan gelen altı bin şu kadar mesajı merak edip anlamadığı için, elli seneden beri yanıbaşında duvarda asılı duran Kur'an'a ulaşamadığı için, her çeşit cehalet bataklığına batanlar var, kutsalları beş paraya satanlar var, satanlara alkış tutanlar var, nice zokaları dolma niyetine yutanlar var.
Bilgi kaynaklarına erişimin oldukça kolaylaştığı şu dönemde yazık ki, yazıklar ki, bilgi ile, kaynaklarla konuşanlardan daha çok işkembeden atanlara, karnından konuşanlara, rastgele atıp-tutanlara kulak kabartanlar ve pürdikkat dinleyenler var.
Meczupluğu haysiyetli ilim adamlarınca tescillenmiş nice zevat için, hem de profesörlük unvanıyla asrın imamı, zamanın imamı diye hala sayıklayanlar var.
Ahkaf suresinin dokuzuncu ayeti kapı gibi Kerim Kitapta dururken;
"De ki: Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim" ayetini beş vakit okuyup dinlediği halde, hala "yanmaz kefen" pazarlamacılarına, hala, "uyduruk kutsal na'lin" imalatçılarına kulak kabartanlar, itibar edenler, ardı sıra gidenler var.
A'raf 188. ayeti hiç görmemiş ve duymamışlar gibi;
"De ki: Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, iman eden bir topluluk için, bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim" mealindeki ikaza rağmen akşam-sabah, simit pazarlar gibi keramet pazarlayanlar ve Yüce İslam'ın etrafını hurafelerle kuşatmaya çalışanlar var.
Bilim, bilişim ve iletişim çağında kendi vicdanı ile iletişim kuramayanlar var, kendi evlad u iyali ile, akrabaları ile, etrafındaki yetim ve yoksullar ile iletişim kuramayanlar var, bir hayat kılavuzu olarak kendisine gelen Kerim Kitap ile, o kitabı tebliğ eden son elçi ile iletişim kuramayanlar var ve bu iletişimleri kuramadıkları için din pazarlayan bezirganların peşinde sürüklenen yığınlar var.
Aklını kullananların önünde rehber olarak Kur'an ve Allah'ın resulü var.
Aklını kullanmayanların önün de saptırıcı ve ateşe sürükleyici olarak şeytan ve avaneleri var.
Ve bu hayatın sonunda ölüm var, sonrasında hesap günü var, mizan var ölçü var, tartı var terazi var, cennet var cehennem var?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025