“Akbabalar götürdü” adlı şiirimizle meramımızı kısmen ifade etmeye çalıştık ama şiirin sınırlı imkanları ile demek istediğimizi diyemedik.
Müslüman Türk milletinin ve Anadolu coğrafyasının iflah olmaz düşmanları olan haçlılar yedi düvel bir araya gelip yedi cephede ecdadımızla savaşa tutuldular, kenardan köşeden vatan topraklarını kırptılar kopardılar ama ecdadımızı devletsiz bırakamadılar.
“Türklerin işini bitirdik, devletsiz bıraktık” dedikleri anda, Gazi Mustafa Kemal’in liderliğinde dedelerimiz canlarını dişlerine taktılar ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmayı başardılar.
“Kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela” kabilinden Çanakkale’de karşımıza dikilenler nasıl geldikleri gibi gittilerse, Milli Mücadele ruhu karşısında da kendi inlerine çekilmek zorunda kaldılar fakat mücadeleyi bırakmadılar.
Bağlılarını ruhen diri tutan, umut aşılayan son kitap Kur’an-ı Kerim bu milletin elinde, dilinde ve gönlünde asli hüviyetiyle var oldukça mağlup edilemeyeceğini anlayan haçlı dünyası bu millete içerden nüfuz etme planları yapmaya başladı.
İşte Amerika’nın başını çektiği “yeşil kuşak” projesinin ortaya atılış nedeni budur.
Haçlı dünyası tarafında ortaya atılan “yeşil kuşak” projesinin Anadolu coğrafyasındaki karşılığı, destekçisi, yürütücüsü kimdir, kimlerdir artık biliniyor.
Bu taşeron zihniyet yardımı ile bu milletin ruhuna vaftiz suyu mu yoksa asit mi döktüler, zaman içinde yediden yetmişe her fertte bulunan Milli Mücadele ruhu adeta buharlaştı, yerini miskinliğe ve teslimiyetçiliğe bıraktı.
Yarım asırdan fazla bir zamandan beri bu milletin gözü gibi bakıp koruduğu, umut bağladığı, çok şeyler beklediği imam-hatip nesli de ne yazık ki bu buharlaşmadan nasibini aldı ve ruhunu kaybetti.
Son yıllarda dinler arası diyalog, ılımlı İslam gibi söylemlerle ön plana çıkan ve iktidar adayı olan İmam-hatip nesli ile dirsek temasına geçen bu zihniyet ne yazık ki kısa zamanda İmam-hatip neslini de kendi rengine büründürdü, kırmızı çizgilerini pembeleştirdi ve tanınmaz hale getirdi.
Bu zihniyetle temasa geçtiği günden beri imam-hatip neslini en yakınları dahi tanımakta zorluk çekmeye başladı.
“Bu bizim Ahmet mi, bu bizim Hasan mı?” soruları sıkça sorulmaya başladı.
Tarih boyunca yedi cephede yedi düvel ile yüz yıllarca savaşıp mağlup olmayan Türk milleti bu içerden çökertme faaliyeti karşısında ne yapacak, bu badireyi nasıl atlatacak merak konusu.
Tehlikeyi çabuk fark ederse derhal tedbire sarılır ve inşallah bu badireyi de atlatır ama “gafleti uzun sürerse” akıbetimizden korkulur hem de çok korkulur.
Müslüman Türk milletinin ve Anadolu coğrafyasının iflah olmaz düşmanları olan haçlılar yedi düvel bir araya gelip yedi cephede ecdadımızla savaşa tutuldular, kenardan köşeden vatan topraklarını kırptılar kopardılar ama ecdadımızı devletsiz bırakamadılar.
“Türklerin işini bitirdik, devletsiz bıraktık” dedikleri anda, Gazi Mustafa Kemal’in liderliğinde dedelerimiz canlarını dişlerine taktılar ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmayı başardılar.
“Kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela” kabilinden Çanakkale’de karşımıza dikilenler nasıl geldikleri gibi gittilerse, Milli Mücadele ruhu karşısında da kendi inlerine çekilmek zorunda kaldılar fakat mücadeleyi bırakmadılar.
Bağlılarını ruhen diri tutan, umut aşılayan son kitap Kur’an-ı Kerim bu milletin elinde, dilinde ve gönlünde asli hüviyetiyle var oldukça mağlup edilemeyeceğini anlayan haçlı dünyası bu millete içerden nüfuz etme planları yapmaya başladı.
İşte Amerika’nın başını çektiği “yeşil kuşak” projesinin ortaya atılış nedeni budur.
Haçlı dünyası tarafında ortaya atılan “yeşil kuşak” projesinin Anadolu coğrafyasındaki karşılığı, destekçisi, yürütücüsü kimdir, kimlerdir artık biliniyor.
Bu taşeron zihniyet yardımı ile bu milletin ruhuna vaftiz suyu mu yoksa asit mi döktüler, zaman içinde yediden yetmişe her fertte bulunan Milli Mücadele ruhu adeta buharlaştı, yerini miskinliğe ve teslimiyetçiliğe bıraktı.
Yarım asırdan fazla bir zamandan beri bu milletin gözü gibi bakıp koruduğu, umut bağladığı, çok şeyler beklediği imam-hatip nesli de ne yazık ki bu buharlaşmadan nasibini aldı ve ruhunu kaybetti.
Son yıllarda dinler arası diyalog, ılımlı İslam gibi söylemlerle ön plana çıkan ve iktidar adayı olan İmam-hatip nesli ile dirsek temasına geçen bu zihniyet ne yazık ki kısa zamanda İmam-hatip neslini de kendi rengine büründürdü, kırmızı çizgilerini pembeleştirdi ve tanınmaz hale getirdi.
Bu zihniyetle temasa geçtiği günden beri imam-hatip neslini en yakınları dahi tanımakta zorluk çekmeye başladı.
“Bu bizim Ahmet mi, bu bizim Hasan mı?” soruları sıkça sorulmaya başladı.
Tarih boyunca yedi cephede yedi düvel ile yüz yıllarca savaşıp mağlup olmayan Türk milleti bu içerden çökertme faaliyeti karşısında ne yapacak, bu badireyi nasıl atlatacak merak konusu.
Tehlikeyi çabuk fark ederse derhal tedbire sarılır ve inşallah bu badireyi de atlatır ama “gafleti uzun sürerse” akıbetimizden korkulur hem de çok korkulur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025