UZMAN GÖRÜŞÜ - Yanan ormanları hemen ağaçlandırmak doğru değil
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, orman yangınlarının yaşandığı bölge turizme açılacak endişesiyle hemen ağaçlandırma yapmanın 'kaş yapayım derken göz çıkarmak' olduğuna işaret ederek, "Önce yanan ağaçları kesip bölgeden uzaklaştırmalı. Yaşlı ağaçların düşen tohumları, yeniden yeşermek için yeterli olacaktır. İhtiyaç halinde çevredeki kızılçam ormanlarının tohumlarıyla takviye olabilir" dedi.
11.08.2021 13:45:00





RECEP BAHAR / DETAY HABER
İstanbul Sanayi Odası (İSO), sürdürülebilirlik vizyonu kapsamında 'İSO Yeşil Gündem Sohbetleri' serisini başlattı. Çevrimiçi düzenlenen serinin ilk toplantısı 'İklim Değişikliği, Ekolojik Denge ve Orman Yangınları' paneli ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan'ın ev sahipliğinde düzenlenen panelde konuşan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, ormanlarımızın çok şiddetli olarak yandığına işaret ederek, şunları söyledi: "Önümüzdeki sonbahar ve ilkbahara kadar olan dönem çok önemli. Yağışlarla bölgedeki küller derelere taşınarak birikmeye neden olacak. Bitki örtüleri henüz gelişmediği için bu yağışlar aynı zamanda erozyona da neden olabilir. Bu gibi riskler var. Yapmamız gereken öncelikle; hızlı bir şekilde yanan ağaçları kesip bölgeden uzaklaştırmak. Yaşlı ağaçların düşen tohumları, yeniden yeşermek için yeterli olacaktır. İnceleme sonrası yeterli olmadığı görülürse, yine çevredeki kızılçam ormanlarının tohumlarıyla takviye gerekli, bölgeye serpilmeli. Bu şekilde önümüzdeki baharda bölge yeşillenebilir. Ağaçlandırma, ancak bu sürecin sonunda gerekli görülürse düşünülebilir. Yani ufak müdahalelerle bölgeyi yeşertmek mümkün. Ancak bölge turizme açılacak deyip hemen ağaçlandırma yapılırsa, kaş yapayım derken göz çıkarmış oluruz." Doğanay ayrıca "Ormanlarımızda HES'ler, enerji nakil hatları mevcut. Bu yapılar hem yangınlarda müdahaleyi güçleştiriyor hem de yangın riskini yaratıyor. Dolayısıyla orman içinde yapılacak her seçimde dikkatli olabiliriz. Sanayicilerin de sera gazlarını azaltması ve yatırımları için yer seçimlerinde karbon emisyonuna dikkat etmesi gerekiyor, tarım ve orman alanlarından uzak olmaları gerekiyor" dedi.
Dünya sıcaklık artışını kaldıramaz
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Değerlendirme Raporu Anayazarı Doç. Dr. Barış Karapınar da "Şu an yaşadığımız afetler, 1.1 derecelik sıcaklık artışının bir sonucu. Eğer dünya olarak emisyonları, kömür gibi fosil yakıtları, sera gazlarını azaltmazsak, dünya genelinde 4-5 derece artış bizi bekliyor. Önümüzdeki 10-15 yılda 1.5 derecelik artışı, 2050 yılında 3 derecelik artışı ve yüzyılın sonunda da 4-5 derecelik artışları görürüz. Ve maalesef dünyamız bu artışları kaldıramaz. Önümüzdeki 10 yıl, ülke olarak enerjide dönüşüm için yeterli bir süre. Kaynakları olan bir ülkeyiz. Türkiye'nin enerji dönüşümü, sıfır karbon salınımı dönüşümü, bizim için çok kritik bir dönüşüm olacak. Yenilenebilir enerji, fosil yakıtlardan daha ucuz ve aynı zamanda bu alandaki yatırımlar çok daha fazla istihdam yaratıyor. Türkiye zaten fosil yakıtlar konusunda dış ticaret açığı veren bir ülke. Aynı zamanda dışa bağımlılığı var ve bu ülkeler de ilişkilerimizin iyi olmadığı ülkeler. Dolayısıyla risk büyük" dedi.
'Doğa, yenilenmeyi kendisi yapmalı'
ETH Zürih Üniversitesinden Yangın Ekoloğu İsmail Bekar da "Yağmur ormanlarında yaşanacak bir yangın, ekolojik felaket, yok oluş olur. Çünkü oradaki ekosistemin kendini yenilemesi çok uzun yıllar sürer. Ancak Akdeniz ekosistemlerinde yangın doğal sürecin bir parçası. Yirmi ila 50 yıl arası yangınları bekleriz. Ancak normalde yandığından daha büyük alanlar yanarsa ya da yangın mevsimleri uzarsa, yangınla yaşamayı öğrenmiş bir ekosistem de olumsuz etkilenir. Şu aşamada yapmamız gereken; yanan alanlarımızın takibini yapmaktır. Yenilenmeyi doğanın kendisi yapmalı. Yanan alanlar kızılçam ormanları ve makilikler... Önümüzdeki 15-20 yılda buralarda ağaçlık alan görebiliriz. Otuz yıl gibi ekosistem için kısa olan bir sürede, ağaçlar eski boylarına ulaşacaktır. Makilikler de beş yılda eski haline döner. Ayrıca yanan her alan ormanlık değil, çalılıklar da var. Her kara parçası orman olmak zorunda değil. Makilikler, yanması zor olan ormanlık alanlardır ve yangına dirençli bir yapı sağlıyor. Diğer yandan kontrollü yangınlarla yanıcı madde birikimini azaltmak ve büyük yangınları önlemek için de önemli" şeklinde konuştu.
Dünya tehlikenin farkında
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da, son günlerde yaşanan yangınların, karbon yutak alanı olan ormanları yok ettiğine ve hava kirliliği döngüsünde de yeni bir felaket devrinin kapılarını araladığına dikkat çekti. Artık daha sürdürülebilir ve iklime dirençli bir dünya inşa etmenin, yaşamı güvence altına almak için tek seçenek olduğunun altını çizen Bahçıvan, şunları söyledi: "Kaliforniya'dan ülkemizi de kapsayan Akdeniz ülkelerindeki orman yangınlarına, Almanya'daki sellerden Çin'de yaşanan tayfunlara kadar her hafta dünyamızın farklı bir bölgelerinde yaşanan doğa olayları da bu gerçeğin artık tam içinde yaşamakta olduğumuzu gösteriyor. Bu dönemde bazı adımların atıldığına da şahit olduk. ABD, Paris Anlaşmasına geri döndü ve daha güçlü, daha sağlam bir ulusal iklim planı sundu. Geçen hafta, ABD Başkanı Joe Biden, ülkede 2030'a kadar satılacak binek araç ve hafif kamyonların yüzde 50'sinin sıfır emisyonlu olmasını öngören kararnameyi imzaladı. AB, Yeşil Mutabakat ile 2050 yılına kadar karbon nötr kıta olacağına dair yol haritasını belirlerken, Japonya, Güney Kore ve 100'den fazla ülke de böyle bir taahhütte bulundu. Çin ise, söz konusu hedefe 2060 yılında ulaşma sözü verdi. Bunlar ilerlemenin işaretleri."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.