Anayasanın 73'üncü maddesinde ''Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür'' der.
Bu hükmün gereğini yerine getirmek ve devletimizi memnun etmek için, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın kayıtlarına göre tam 414 çeşit vergi ödemekteyiz.
Her ne kadar anayasada mali gücüne göre dense de uygulamanın hiç de öyle olmadığını görüyoruz.
OECD ülkelerinde dolaylı vergiler yaklaşık yüzde 25, doğrudan vergiler ise yüzde 75 düzeyindedir.
Türkiye'de ise vergilerin 3/2'si harcamalar üzerinden alınıyor. Yani vergilerin neredeyse yüzde 70'i dolaylı vergiler.
Yani anlayacağınız zengin fakir her Türk vatandaşının, aynı ürüne ÖTV, KDV ve ÖİV adı altında aynı miktarda vergi ödemesidir.
Zengin olan bir vatandaş da, fakir olan da 100 TL'ye akaryakıt aldıklarında, devlet ikisinden de ortalama 70 TL vergi alıyor.
En zengin insanın gıda, market, giyim, temel ihtiyaçlar vs. harcadığı 200 TL paranın belli bir miktarı vergiye gittiği gibi, 1500 TL maaşla geçinmeye çalışan 6 milyon emekli de aynı harcamaya aynı miktarda vergi ödüyor.
Türkiye'de vergi, memurdan, işçiden, asgari ücretliden kamu emekçisinden ve tüketiciden alınıyor, zenginler ise kurdukları büyük şirketlerle, ne hikmetse hep zarar ettikleri için vergi vermiyorlar.
Mesela Motorlu Taşıtlar Vergisi, yaş, ağırlık veya hacim gibi ölçülere göre sınıflandırılır. Faraza, aynı yaş ağırlık hacim gurubunda bir aracın değeri 50 bin TL ise başka bir marka aracın aynı kriterde olmasına rağmen fiyatı 300 bin TL dır. Fakat ikisinin de ödediği MTV aynıdır.
Burada devlet araçları kasko değerinden vergilendirse, pahalı araç sahibi mali gücüne göre fazla vergi verdiği gibi, kasko değeri düşük olan aracın sahibi daha az vergi ödemiş olur, dolayısıyla zengin olandan daha çok vergi, mali gücü daha az olandan ise daha az vergi alınmış olur.
Bir de vatandaşın iyi kötü bir arabası var ve ekmeğini zar zor bu arabadan kazanıyorsa, bunu diğerlerinden ayırmak lazım onu vatandaşın ekmek kapısı olarak değerlendirmek ve hiç vergi almamak lazım.
Ayrıca ve adil bir vergi uygulaması için Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı ve dünyada uygulanan Milli Ekonomi Modeline bakmak lazım.
Yazımı yıllar önce Hatay'da bir esnaftan duyduğum fıkra ile bitirmek istiyorum.
Bir İngiliz bir Amerikan bir de Türk vatandaşı olan üç kişi yolculuk esnasında laf lafı açıyor söz ülkelerinde nasıl vergi alındığına geliyor.
İngiliz başlıyor ülkesinde verginin nasıl alındığını anlatmaya. Benim ülkemde devlet yere bir uzun düz çizgi çizer vatandaşın kazandığı parayı havaya atar, çizginin sağına düşenler vatandaşa bırakılır, soluna düşenleri ise vergi olarak devlet alır.
Sonra sözü Amerikan vatandaşı alıyor diyor ki benim ülkemde devlet yere bir yuvarlak daire çizer vatandaşın kazandığı parayı havaya atar dairenin içine düşenleri vergi olarak devlet alır, dışında kalanları ise vatandaşa bırakır.
En son sözü bizim Türk vatandaşı alıyor. Başlıyor benim ülkemde vergi şöyle alınıyor diye. Biz kazandığımız parayı devlete getiririz devlet parayı havaya atar havada kalanları vatandaşa bırakır, yere düşenleri ise kendisi alır.
Ne diyelim vergisiz tam bağımsız bir Türkiye dileğiyle.
- Vergi, ceza, zam / 17.09.2024
- Üniversite mezunu işçiler / 29.07.2024
- Kurbandan maksat / 14.06.2024
- Herkes, şehrül-emin olabilir mi? / 16.01.2024
- Ömür sermayesi bitmeden / 11.01.2024
- Şafakta Savaşanlar -2- / 08.12.2023
- Şafakta Savaşanlar -1- / 07.12.2023
- Şimdi ekim zamanı / 25.10.2023
- Onlar hakikate inanmazlar / 19.07.2023