Dünyada nükleer silahı olduğu bilinen 9 ülke var:
Çin, Fransa, Hindistan, İsrail, Kuzey Kore, Pakistan, Rusya, ABD ve İngiltere.
Nükleer bomba 2. Dünya Savaşı'nın son günlerinde iki kez kullanılmıştır.
İlk olay 6 Ağustos 1945 sabahı, Little Boy kod isimli uranyum tipi silahın Japonya'nın Hiroşima kentine atılmasıyla vuku bulmuştur.
Üç gün sonra ise Fat Man kod isimli plütonyum tipi silah aynı ülkenin Nagazaki kentine atılmıştır.
1945'in sonuna kadar Hiroşima'da atom bombası saldırısından dolayı yaklaşık 140 bin, Nagasaki'de ise 80 bin kişi öldü.
Yani dünyada ilk kez nükleer bombayı insanlık üzerinde deneyen ülke ABD olmuştur.
Peki, ABD bu tavrı dolayısıyla yargılandı mı?
Hayır…
Oysa bugün Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik operasyonunda kullandığı düşük yoğunluklu tüm silahlar, ABD tarafından adeta nükleer silah kapsamında değerlendiriliyor.
Elbette ki bombanın küçüğü de, büyüğü de insanlık dramına yol açıyor.
Ancak birisinde soykırımla sonuçlanan bir akıbet söz konusu olduğu halde, diğerinde çok daha az sayıda insan zarar görüyor.
Şu konu üzerinde yoğunlaşmak istiyorum.
Bugün nükleer silaha sahip ülkelerden Türkiye için tehdit oluşturmayacak olan ülke sadece Pakistan, Rusya ve Kore'dir.
En başta bizim için tehdit oluşturan ülke, İsrail ve ABD'dir.
Maalesef bugün askeri açıdan en stratejik ilişkiler içerisinde bulunduğumuz ülkeler, bu iki ülkedir.
Yani Türkiye bugün yeni bir dünya düzeni şekillenirken halen daha eski alışkanlıklardan kalma tehdit algılamalarını sürdürmesine saçmalıktan başka bir bir şey denmez.
En büyük tehdit olma potansiyeline sahip olan ABD'nin, NATO kılıfı altında Türkiye'ye 1952 yılından bu tarafa mantar tabancasını bile ürettirmeme stratejisi ağlanacak bir haldir.
Bir savaş uçağını bile yapamayacak kadar geri bir teknoloji altyapısına mahkûm edilen Türkiye, daha 1925'lerde büyük önder Atatürk sayesinde o günkü koşullara göre savaş uçağını üretmek için ilk adımları atmıştı.
Atatürk, "İstikbal göklerdedir" derken, sadece hava hâkimiyetini sağlayacak savaş uçağı üretimi değil, uzay savaşlarına hazırlık için de öngörüde bulunmuştu.
Başımıza büyük bir bela olarak içerisinde yer aldığımız NATO'dan çıkmadan Türkiye'nin tam bağımsızlığı asla söz konusu olamayacağı gibi, tasarladığı üstün silahların üretilmesine de daima engel çıkarılacak.
Son tahlilde derim ki, Rusya ve etkisi altındaki ülkelerin nükleer silaha sahip olması en çok da Türkiye'nin işini kolaylaştırır.
Türkiye çok rahatlıkla Rusya ile anlaşarak nükleer silah sahibi olabilir. Üretimini de Türkiye'de yapabilir ve mutlaka da yapmalıdır.
Türkiye'nin muhakkak ve gayet doğal olarak da atom bombasına sahip olması, dünya barışı için olmazsa olmazdır.
Bunun için lazım gelen ve ilk sırada yer alacak olan husus, tam bağımsız ve güçlü bir ekonomidir.
Türkiye'nin bunu yapabilmesi için başvurabileceği yegâne ve tek bir adres vardır. Bu da "Milli Ekonomi Modeli" dir.
Ya tam bağımsızlık ve güçlü bir ekonomi; ya da işgal edilmek için sırasını bekleyen bir Türkiye.
Takdir karar vericilerin ve Türk milletinindir.
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025