10 Kasım 2017 Cuma günü Ankara'da, hem Ata'mızı 79. yıldönümünde andık hem de Atatürk'ü her yönüyle en iyi anlayan Prof. Dr. Haydar Baş'ın muhteşem eseri "Hoşgeldin Atatürk" eseriyle buluştuk.
Bu son derece duygulu geçen tarihi ana şahit olduğum için Cenab-ı Hakk'a sonsuz şükürler olsun. Bu anlar önemli anlardır her zaman yaşanmaz, herkese de nasip olmaz.
Açılış, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasından sonra Mustafa Yıldırım Hoca'nın o mükemmel okuyuşuyla, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhu için okunan ve Ata'mızın her dönem zevkle, hasretle dinlediği o güzel Allah kelamını, Kur'an'ı dinledik.
Değerli akademisyenlerin konuşmasından sonra Emre Polat ve Okan Egesel'in hazırladığı, Prof. Dr. Baş'ın eserini tanıtan sinevizyonu izledik.
Bu tanıtım, görselliği güzel hazırlanmış, kitabı özetle önümüze koyar mahiyetteydi.
Ve sıra eserin sahibinin konuşmasına geldi.
Ataköşk Oteli'nin salonunu tıkabasa dolduran Atatürk ve Cumhuriyet sevdalılarının coşku seli içinde Prof. Dr. Haydar Baş tarihi bir konuşma yaptı.
Konuşmasına, "Mustafa Kemal'in darü'l-bekaya rıhletinin üzerinden 79 yıl geçti. Bu 79 yılın tamamı diyebilirim yalan, iftira, dedikodu, fitne ve hakaretle geçti. Ama Allah'a şükürler olsun ben bu dönemlerin tamamında iyi bir Mustafa Kemalciydim, Atatürkçüydüm" diyerek başladı Sayın Baş?
Bizler de tanık olduğumuz 36 yıllık bir dönem için buna şahidiz.
Prof. Dr. Baş'ı tanıdığım ilk yıllarda, onun "Mustafa Kemal öyle bir Cumhuriyet, öyle sağlam temeller üzerinde bağımsız bir devlet kurmuş ki, yıllardır yıkmaya çalıştılar, başaramadılar" sözleri hala kulaklarımda?
Sayın Baş'ın bu sözleriyle Ata'mıza olan sevgimizin temelleri atılmıştı.
Prof. Dr. Baş'ın Atatürk hakkında iftira atanlarla ilgili her zaman söylediği, "Onlar İngiliz ve Yunan istihbaratının tetikçiliğini yapıyorlar" ifadesi bizzat Batı kaynaklarında geçen belgelerden anlaşılmaktadır.
1930 senesinde Kurt Ziemke, "Die neu Türkei/Yeni Türkiye" adında bir kitap yayınlamıştır. Şunları kaleme alır: "İngilizler Musul'da hedeflerine ulaşmak için bir yandan Türkiye'deki ayrılıkçı hareketlere destek verirken, bir yandan Kemalist akımın yayılmasını engelleyecek önlemlere başvurmuşlardır. Yapılması gereken; Kemalist Cumhuriyetin hem din düşmanı, hem de Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp işlemektir." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş geldin Atatürk, s.27)
Yani Sayın Baş'ın da konuşmalarında altını çizdiği gibi, Atatürk'e atılan "dinsiz" iftiraları daha o hayattayken başlamıştır ve görüldüğü gibi kaynağı İngilizlerdir.
Hicaz Bölgesi'ni, Vahhabiliği kurarak Osmanlı'dan koparanlar İngilizler, Anadolu coğrafyasında da hem Kürdistan projesi, Pontus devleti, Şark meslesi gibi ayrılıkçı projeleri teşvik ederken, birlik projesi olan Mustafa Kemal'in önderliğini yaptığı Milli Mücadele'nin de önünü kesmeye çalışmıştır.
Ama Mustafa Kemal hayattayken buna muvaffak olamamışlardır.
Milletimizin birlik ve beraberliğini dağıtmak amaçlı atılan iftiralar; dün asker Atatürk Mustafa Kemal Paşa hayatta olduğu için tutmamıştır, bugün de Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Atatürk vatandır" tezi ve "Hoş geldin Atatürk" eseriyle bertaraf olmaktadır.
Prof. Dr. Baş, tanıtım programında yaptığı konuşmasında gerçek ve dindar Atatürk'ü birçok yönüyle özetle önümüze koydu ama özellikle Atatürk'ün manevi yönünü anlatırken salonda yaşanan duygu selini anlatabilmem mümkün değil?
Prof. Dr. Baş'la yaptığımız Hac ibadetinde Arafat'ta yaşadıklarımızı nasıl tarif edemiyorsak, yaşayıp da görmek gerekiyorsa, aynısı oldu.
Hakkında konuşulan Atatürk, manevi yönüyle anıldığında, anıldığı ortamdakilere bu tarifsiz duyguları yaşatabiliyorsa, sadece dindar değil, elbette ki ancak ariflerin anlayabileceği çok ötesidir.
Sayın Baş'ın da ifade ettiği gibi, "Atatürk bu işte. Tabi sen kör, sağır olursan buna eşikaya da dersin, her türlü iftirayı da atarsın. Bugüne kadar büyük bir cinayet işlendi. Eğer merhum bunları affetmezse asla cennet yüzü göremezler."
O; Sayın Baş'ın eserinde belgeleriyle ortaya koyduğu gibi, hem anne tarafından hem de baba tarafından Ehl-i Beyt soyundan olan, Hz. Peygamberin torunu olan, üzerinde İmam Ali efendimizin eli olan er kişi?
Ona iftira edenlerin, ona düşmanlık edenlerin hesabını elbette ki Hz. Peygamber görecektir, İmam Ali görecektir. Onların ne dünyada ne de ahirette nasipleri vardır.
Program Prof. Dr. Baş'ın eserinin imza töreni ile son buldu.
Bu eşsiz eseri mutlaka temin edelim ve başucu kitabı yapalım.
Böylece Cumhuriyetimizi kuran, bizi tam bağımsız kılan liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü gerçek yönleriyle tanıyalım ve ortalıkta iftira atarak dolaşanlara da gerekli cevapları vererek susturalım.
Dün kurtuluşumuzun anahtarı Mustafa Kemal Atatürk'tü, bugün ise gerçek Atatürk'ü önümüze koyan, ona ve mirasına her yönüyle sahip çıkan Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Bu son derece duygulu geçen tarihi ana şahit olduğum için Cenab-ı Hakk'a sonsuz şükürler olsun. Bu anlar önemli anlardır her zaman yaşanmaz, herkese de nasip olmaz.
Açılış, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasından sonra Mustafa Yıldırım Hoca'nın o mükemmel okuyuşuyla, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhu için okunan ve Ata'mızın her dönem zevkle, hasretle dinlediği o güzel Allah kelamını, Kur'an'ı dinledik.
Değerli akademisyenlerin konuşmasından sonra Emre Polat ve Okan Egesel'in hazırladığı, Prof. Dr. Baş'ın eserini tanıtan sinevizyonu izledik.
Bu tanıtım, görselliği güzel hazırlanmış, kitabı özetle önümüze koyar mahiyetteydi.
Ve sıra eserin sahibinin konuşmasına geldi.
Ataköşk Oteli'nin salonunu tıkabasa dolduran Atatürk ve Cumhuriyet sevdalılarının coşku seli içinde Prof. Dr. Haydar Baş tarihi bir konuşma yaptı.
Konuşmasına, "Mustafa Kemal'in darü'l-bekaya rıhletinin üzerinden 79 yıl geçti. Bu 79 yılın tamamı diyebilirim yalan, iftira, dedikodu, fitne ve hakaretle geçti. Ama Allah'a şükürler olsun ben bu dönemlerin tamamında iyi bir Mustafa Kemalciydim, Atatürkçüydüm" diyerek başladı Sayın Baş?
Bizler de tanık olduğumuz 36 yıllık bir dönem için buna şahidiz.
Prof. Dr. Baş'ı tanıdığım ilk yıllarda, onun "Mustafa Kemal öyle bir Cumhuriyet, öyle sağlam temeller üzerinde bağımsız bir devlet kurmuş ki, yıllardır yıkmaya çalıştılar, başaramadılar" sözleri hala kulaklarımda?
Sayın Baş'ın bu sözleriyle Ata'mıza olan sevgimizin temelleri atılmıştı.
Prof. Dr. Baş'ın Atatürk hakkında iftira atanlarla ilgili her zaman söylediği, "Onlar İngiliz ve Yunan istihbaratının tetikçiliğini yapıyorlar" ifadesi bizzat Batı kaynaklarında geçen belgelerden anlaşılmaktadır.
1930 senesinde Kurt Ziemke, "Die neu Türkei/Yeni Türkiye" adında bir kitap yayınlamıştır. Şunları kaleme alır: "İngilizler Musul'da hedeflerine ulaşmak için bir yandan Türkiye'deki ayrılıkçı hareketlere destek verirken, bir yandan Kemalist akımın yayılmasını engelleyecek önlemlere başvurmuşlardır. Yapılması gereken; Kemalist Cumhuriyetin hem din düşmanı, hem de Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp işlemektir." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş geldin Atatürk, s.27)
Yani Sayın Baş'ın da konuşmalarında altını çizdiği gibi, Atatürk'e atılan "dinsiz" iftiraları daha o hayattayken başlamıştır ve görüldüğü gibi kaynağı İngilizlerdir.
Hicaz Bölgesi'ni, Vahhabiliği kurarak Osmanlı'dan koparanlar İngilizler, Anadolu coğrafyasında da hem Kürdistan projesi, Pontus devleti, Şark meslesi gibi ayrılıkçı projeleri teşvik ederken, birlik projesi olan Mustafa Kemal'in önderliğini yaptığı Milli Mücadele'nin de önünü kesmeye çalışmıştır.
Ama Mustafa Kemal hayattayken buna muvaffak olamamışlardır.
Milletimizin birlik ve beraberliğini dağıtmak amaçlı atılan iftiralar; dün asker Atatürk Mustafa Kemal Paşa hayatta olduğu için tutmamıştır, bugün de Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Atatürk vatandır" tezi ve "Hoş geldin Atatürk" eseriyle bertaraf olmaktadır.
Prof. Dr. Baş, tanıtım programında yaptığı konuşmasında gerçek ve dindar Atatürk'ü birçok yönüyle özetle önümüze koydu ama özellikle Atatürk'ün manevi yönünü anlatırken salonda yaşanan duygu selini anlatabilmem mümkün değil?
Prof. Dr. Baş'la yaptığımız Hac ibadetinde Arafat'ta yaşadıklarımızı nasıl tarif edemiyorsak, yaşayıp da görmek gerekiyorsa, aynısı oldu.
Hakkında konuşulan Atatürk, manevi yönüyle anıldığında, anıldığı ortamdakilere bu tarifsiz duyguları yaşatabiliyorsa, sadece dindar değil, elbette ki ancak ariflerin anlayabileceği çok ötesidir.
Sayın Baş'ın da ifade ettiği gibi, "Atatürk bu işte. Tabi sen kör, sağır olursan buna eşikaya da dersin, her türlü iftirayı da atarsın. Bugüne kadar büyük bir cinayet işlendi. Eğer merhum bunları affetmezse asla cennet yüzü göremezler."
O; Sayın Baş'ın eserinde belgeleriyle ortaya koyduğu gibi, hem anne tarafından hem de baba tarafından Ehl-i Beyt soyundan olan, Hz. Peygamberin torunu olan, üzerinde İmam Ali efendimizin eli olan er kişi?
Ona iftira edenlerin, ona düşmanlık edenlerin hesabını elbette ki Hz. Peygamber görecektir, İmam Ali görecektir. Onların ne dünyada ne de ahirette nasipleri vardır.
Program Prof. Dr. Baş'ın eserinin imza töreni ile son buldu.
Bu eşsiz eseri mutlaka temin edelim ve başucu kitabı yapalım.
Böylece Cumhuriyetimizi kuran, bizi tam bağımsız kılan liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü gerçek yönleriyle tanıyalım ve ortalıkta iftira atarak dolaşanlara da gerekli cevapları vererek susturalım.
Dün kurtuluşumuzun anahtarı Mustafa Kemal Atatürk'tü, bugün ise gerçek Atatürk'ü önümüze koyan, ona ve mirasına her yönüyle sahip çıkan Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025