"Hükümet, Lübnan'a asker gönderilmesi konusunda dünkü toplantısında "prensip kararı" aldı ve bu amaçla TBMM'nin toplantıya çağrılmasını da kararlaştırdı. Doğru yaptı. Özellikle, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in cuma günü bugüne kadar olmadık ölçüde açık bir dille Lübnan'a asker gönderilmesine karşı çıkan açıklamasından hemen sonra, hafta sonunu geçirdikten sonra böyle bir karar alması, "yürütme sorumluluğu"na sahip olduğunu vurgulaması bakımından da önemlidir. Aslında, kamuoyunda, AK Parti teşkilat yapısında ve seçmen tabanında esen hava nedeniyle AK Parti hükümeti, "Lübnan'a asker göndermek" konusunda yalpalıyor görüntüsünü veriyordu. Özellikle, Dışişleri Bakanı, hiç de gerekli ve gerçekçi olmayan biçimde, "muhalif iç kamuoyunu tatmine yönelik" izlenimini veren "insani amaçlarla Lübnan'a gitmek" gerekçesini birkaç kez tekrarlamıştı. O zaman da söyledik. Türk Silahlı Kuvvetleri, bir "hayır kuruluşu" değil; bölgenin en etkili silahlı gücü olmasının "siyasi ağırlığı"nı Türkiye'nin dış politikasında "en değerli koz"lardan ve "enstrümanlar"dan biri olarak değerlendirmediğiniz, onu bir "hayır kuruluşu" derekesine indirdiğiniz vakit, attığınız adımın "siyasi etkisi"ni de sıfırla çarparsınız. Hükümet, dün aldığı "doğru karar"ın bundan sonra gereğini yapmak durumunda. Gönderilecek askeri birlik, adedi ve özelliği bakımından "sembolik" olmamalıdır. Bölgedeki tüm şartlar, şu anda Türkiye'nin "belirgin uluslararası rolü" bakımından olumludur." (Cengiz Çandar, Bugün, 29-08-2006)*** "AKP Hükümeti, ABD ve İsrail'in taşeronluğunu yapmaya devam ediyor. Başbakan, BOP eş başkanıyım diye övünürken, Dışişleri Bakanı İsrail'e gidip kaçırılan askerlerin ailelerini ziyaret ediyor. Ama Lübnan'da öldürülen binlerce masum çocuğun ailelerine başsağlığı mesajı bile göndermiyor. Bu durumun Türkiye Başbakanı'nın tavrının hangi tarafta olduğunu da gösteriyor. Türkiye'nin Lübnan'a asker göndermesine karşı çıkan Cumhurbaşkanı'na cevap vermek ve İsrail'den yana tavır koymak TBMM Başkanına mı düşer? O halde Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç üçlüsü Türkiye'nin bir maceraya sürüklenmesine acaba göz yummakta mıdır? İsrail'in planı Daha önce Türk askerinin yurt dışına çeşitli sebepler bahanesi ile gitmesini istiyorduk. Ancak son gelişmeler ve yapılan açıklamalar gösteriyor ki, barış gücü planının İsrail'in bir planı olduğu anlaşılmaktadır. Kara savaşında kaybeden İsrail gururunu kurtarmak ve dünya çapında kaybettiği güç ve itibarı yeniden kazanmak için, soluklanmaya, yeniden düşünmeye, bu güç ve itibarı kazanmaya ihtiyacı vardır. Bunun için de Birleşmiş Milletleri kullanarak, Hizbullah'la İsrail arasına İsrail'in çıkarını koruyacak bir askeri güce muhtaçtı. İşte ABD ve İsrail yeni planlar yapmak için bu ara zamanı kullanacaktır" (Ortadoğu, Seyfi Şahin,29-08-2006)***"Ankara, askerlerimizin Suriye-Lübnan sınırını denetlemek için değil, siyaseten daha 'istikrarlı' bir bölgede görevlendirilmesini istiyor. Bunun için de 'gecikmemek' gerekiyor. Lübnan'a asker göndermek Türkiye'nin AB sürecinde, ABD ile ilişkilerinde ve özellikle terörle mücadelede elini güçlendirecektir. Devlet kurumlarının hükümete verdiği bütün raporlarda bu vurgulanıyor.Teknik şartları ve görev yeri zamanla belirlenmek üzere, hükümet Lübnan'a asker gönderme konusunda şimdiki aşamada "prensip kararı" almakla isabetli davranmıştır." (Milliyet, Taha Akyol,29-08-2006)Bütün gazetelerden, bütün yazarlardan örnekler almamız elbette mümkün değil ama buraya aldığımız örneklerden anlaşıldığı üzere bu güne kadar ABD-İsrail menfaatleri doğrultusunda kalem oynatanlar Mehmetçiğimizin Lübnan'a gitmesini hararetle istiyorlar. Dolayısıyla bu işte bir değil binlerce şer vardır deyip, tavrınızı koyabilirsiniz.Evet, sözün sonunda başlığımızı bir kez daha tekrar edelim;Adı Lübnan'dır, akanlar kandır, gidenler candır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025