Türkiye gerçek anlamda bir tükenişe doğru akıyor. Başbakanın iş bilmezliği, Dışişleri Bakanı’nın ilkokul öğretmeni seviyesindeki strateji bilgisi, askeri bürokrasinin sıfır etkinliği, içerde palazlanmış yüzde 10 Tayyip zenginlerinin sınır tanımaz hırsı, Batı ve İsrail’in siyaseti kontrol etme seviyelerinin nerede ise yüzde 100’lere ulaşması ve medyanın parayı tanrı edinmiş hali ile tükeniş süreci akıl almaz bir şekilde hızlanmış durumda. Ünlü stratejist ve Avrasyacı Alexander Dugin, “Türkiye en geç 10 yıl içinde bölünür ve topraklarının da 3’de 1’ini kaybeder” diye yazdı! Dugin’in biçtiği 10 yıllık vadeyi bir stratejistin ihtiyat payı olarak görün! Tehlike ondan da büyük ve yakın! Son 10 yıldır hükümete verilen özellikle sıcak paraya dayalı Batı desteğinin de sona erme sinyalleri ile birlikte şimdi bambaşka bir noktadayız! Ki o sıcak destek; 1) Zaten sonuna kadar devem edecek bir pozisyon değildi. 2) Büyük bir maliyeti vardı ve o maliyet her gün üzerine bir şey koyacaktı. 3) Ağır ve kaldırılamaz talepleri vardı. Hükümet şimdi bir kavşak noktasında: Ya sıcak paraya evet demeye devam edecek ama sonunda halk desteğini sıfırlayacak siyasal tavizlere evet demek zorunda. Ya da hayır diyecek ve bu kez de koltuğundan olacak! Gezi Parkı ve devamında büyüyen “duran adam” eylemleri 1. Seçeneği de ortadan kaldırdı! İktidar arkasındaki çoğunluğu kart olarak kullanarak destek talep ediyordu. Ama şimdi o desteğinde hızla erimeye başladığı ve şimdilik yüzde 30’lara gerilediğini düşünürsek, hükümetin nerede ise oynayabileceği hiçbir enstrümanı kalmıyor. Bir husus daha var. Hükümet istifa ederek kendisinin değil ama ülkenin içindeki baskıyı ortadan kaldırabilir ama onu da yapmayacaktır. Başbakan çünkü kişisel koltuğu hususunda çok kararlı: Bu koltuğun elinden alınması ya da o koltuğun zayıflaması halinde 1 gecede başına neler gelebileceğini yakın siyasi tarihimizden gayet iyi biliyor. O koltuğa Başbakan ekmek gibi, su gibi muhtaç! Yaşamak için muhtaç! İşte bu bir zaaf noktası ve Başbakan kendisi uçuruma sürüklenirken rahatlıkla toplumu da yanında götürebilir! Ki yaşadığımız sürecin adı budur! Yoksa hükümetin kimyasında Batı’ya teslim olma sorunu yok. En son Başbakan’ın “ABD Suriye’ye kara harekâtı başlatsın, biz arkasındayız” sözü sanırım her şeyi anlatmaya yeter. Ama halkı ne yapacaksınız? Sonuç olarak zaten baştan çıkmaya son derece müsait olan hükümetimiz kendi elleri ile ülkeyi canavarın ağzına atacaktır. Peki, başka bir ihtimal yok mu? Elbette var… Ümitsizlik imandandır! Hz. Allah her dönemde kullarına bir kurtuluş gemisi gönderir. Aksini düşünmek İnancımıza aykırı! Ülke bu tükeniş sürecinden ancak ve ancak özgün bir proje ve özgün bir siyasi hareket ile kurtulabilir! Sıcak paraya muhtaç olmayan, yüzde 10 kremaya değil halkın tamamına zenginlik sunabilen, aklını ve ruhunu Batıya teslim etmemiş (böylece Batı dışında bir çözüm olduğuna inanan), Uluslararası güç dengelerinden iktidar dilenmeyecek bir siyasi oluşum bugün ülkeyi düştüğü bataktan kurtarabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021