ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan'a yapması ve burada İran'a yönelik verdiği mesajlar, ardından da ziyaret kapsamına sırasıyla İsrail ve Vatikan'ı alması oldukça dikkat çekici?
Trump'ın yaptığı bu ziyaretler, Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar öncesinden ifade ettiği "Batı Şii-Sünni çatışması planlıyor" ve de "Bu çatışmayı devletlerarası, hatta bloklar arası bir mezhepsel savaşa dönüştürmek istiyor" öngörülerini doğrular mahiyette?
İsrail'in "Sünni NATO" önerisi de bu projenin varlığını net bir şekilde ortaya koyuyordu.
Trump'un Suudi Arabistan ziyareti gösterdi ki İsrail'in bu Sünni NATO önerisinin temelleri Suudi Arabistan öncülüğünde atılıyor.
Suudi Arabistan'daki konuşmasında Trump, önce "Müslüman ülkeleri teröre karşı mücadeleye liderlik yapmaya" çağırdı ardından da "İran rejimi barış için ortaklık yapmaya karar verinceye kadar, vicdan sahibi tüm milletler İran'ı yalnız bırakmalı, izole etmeli" dedi.
Trump ayrıca, "İran rejimi, küresel terörizme öncülük ediyor. Bölgede yıkım ve kaosu yayıyor" ifadelerini kullandı. Bunun anlamı, "hedefiniz İran'dır, İran'a karşı birleşin"dir.
ABD'nin bu ziyaretle hedefinin İslam dünyasının kendi içinde bir çatışma olduğunu şu ifadelerinden anlıyoruz: "IŞİD ve diğer radikal terör örgütleri en ölümcül etkiyi ve hasarı yine Arap ülkelerine verdi. Ortadoğulu milletler, kendilerinin yerine Amerikan gücünün düşmanlarını ezmesini bekleyemez."
Terör örgütlerinin ABD'nin maşası olduğunu, bunları İslam dünyasını işgal etmek, bölüp parçalamak için birer bahane olarak kullandığını hatırlatalım. Suudi Arabistan'ın radikal terör örgütlerine verdiği militan ve para desteği de sık sık Batı basınında yer almıştı.
"Terörle mücadele için bir araya gelin" deyip ardından da İran'ı işaret etmesi ABD'nin gerçek niyetini göstermektedir.
Trump'ın ziyaretiyle ABD ve Suudi Arabistan arasında varılan anlaşmaların toplam tutarı 380 milyar dolar, bunun 110 milyar dolarlık kısmı ise sadece silah anlaşması?
ABD'nin durup dururken, sadece ticari bir hedefle Suudi Arabistan'ı silahlandırdığını düşünmek, Ortadoğu'da yaşananları hiç anlamamak demektir.
Bu bir savaş hazırlığıdır ve proje ABD projesidir.
İsrail ile Suudi Arabistan yakınlığını ilk defa bir ABD Başkanı söylüyor. Trump konuşmasında, "İran, Suudi Arabistan'la İsrail'i yakınlaştırdı" dedi.
Yani ABD'nin güdümündeki Suudi Arabistan, ABD ve İsrail'in yanında, onlarla müttefik, Müslüman İran'ın ise karşısında?
Ve ABD, Trump'ın ziyaretiyle "Al şu 110 milyar dolarlık silahı, ABD ve İsrail'in menfatine İran'a doğrult" diyor.
Trump'ın 8 günlük ziyaretinin ikinci ayağının İsrail, üçüncü ayağının da Vatikan olması, ABD ve İsrail'in bu sefer sadece İslam dünyasının kendi içinde bir çatışma planlamadığını, bununla beraber küresel bir Haçlı seferinin de altyapısını hazırladığını gösteriyor.
Haçlı dünyası adeta Armegeddon'a, Kıyamet Savaşı'na hazırlanıyor.
"İslam dünyası Şii-Sünni diye birbirini yesin, biz de onları yiyelim" mantığıyla?
İngiltere'nin Manchester şehrinde gerçekleşen, çoğunluğu çocuk olan 22 kişinin ölümüne neden olan ve IŞİD'in üstlendiği terör saldırısı da Batı dünyasını küresel bir Haçlı seferine ikna kabilinden? Ne hikmetse, Batılı ülkeler ABD ve İsrail'in işgal projesine ne zaman ayak sürtseler, aba altından sopa misali terörle terbiye ediliyorlar.
Yazımızı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, geçmişte yapılan Haçlı seferlerinin bugün de devam ettiğini söyleyen şu tarihi uyarılarıyla bitirelim:
"İslam dünyasına karşı Haçlı seferleri halen devam ediyor. Ben yıllardır Avrupalıya güvenmeyin derim? Biz bunlarla o kadar büyük savaşlar verdik ki... Bunlar kalkıyorlar ordularını bir araya getiriyorlar. Haçlı seferi diye İslam dünyasına, Kudüs'e saldırıyorlar. Kim geçiyor bunun önüne? Tarih boyu hep Türk milleti? Şimdi dün bu savaş vardı, bugün yok... Oğlum sen hasta mısın? Bu mücadele iman-küfür mücadelesidir ve halen devam etmektedir."
Evet, bu iman-küfür mücadelesidir ve Müslüman Türk milleti Malazgirt'te, Kosova'da, Çanakkale'de, Dumlupınar'da hep bu Haçlı ordularının karşısında dimdik durdu ve "asakirullah" ünvanına kavuştu; bugün de sergileyeceğimiz duruş milletimizin bundan sonraki kaderini belirleyecektir.
Ya Haçlı'nın yanında yer alıp yok olup gideceğiz, ya da yeniden milli kimliğimize bürünüp tüm İslam coğrafyasının hamisi ve de dünyanın namzeti olacağız.
Trump'ın yaptığı bu ziyaretler, Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar öncesinden ifade ettiği "Batı Şii-Sünni çatışması planlıyor" ve de "Bu çatışmayı devletlerarası, hatta bloklar arası bir mezhepsel savaşa dönüştürmek istiyor" öngörülerini doğrular mahiyette?
İsrail'in "Sünni NATO" önerisi de bu projenin varlığını net bir şekilde ortaya koyuyordu.
Trump'un Suudi Arabistan ziyareti gösterdi ki İsrail'in bu Sünni NATO önerisinin temelleri Suudi Arabistan öncülüğünde atılıyor.
Suudi Arabistan'daki konuşmasında Trump, önce "Müslüman ülkeleri teröre karşı mücadeleye liderlik yapmaya" çağırdı ardından da "İran rejimi barış için ortaklık yapmaya karar verinceye kadar, vicdan sahibi tüm milletler İran'ı yalnız bırakmalı, izole etmeli" dedi.
Trump ayrıca, "İran rejimi, küresel terörizme öncülük ediyor. Bölgede yıkım ve kaosu yayıyor" ifadelerini kullandı. Bunun anlamı, "hedefiniz İran'dır, İran'a karşı birleşin"dir.
ABD'nin bu ziyaretle hedefinin İslam dünyasının kendi içinde bir çatışma olduğunu şu ifadelerinden anlıyoruz: "IŞİD ve diğer radikal terör örgütleri en ölümcül etkiyi ve hasarı yine Arap ülkelerine verdi. Ortadoğulu milletler, kendilerinin yerine Amerikan gücünün düşmanlarını ezmesini bekleyemez."
Terör örgütlerinin ABD'nin maşası olduğunu, bunları İslam dünyasını işgal etmek, bölüp parçalamak için birer bahane olarak kullandığını hatırlatalım. Suudi Arabistan'ın radikal terör örgütlerine verdiği militan ve para desteği de sık sık Batı basınında yer almıştı.
"Terörle mücadele için bir araya gelin" deyip ardından da İran'ı işaret etmesi ABD'nin gerçek niyetini göstermektedir.
Trump'ın ziyaretiyle ABD ve Suudi Arabistan arasında varılan anlaşmaların toplam tutarı 380 milyar dolar, bunun 110 milyar dolarlık kısmı ise sadece silah anlaşması?
ABD'nin durup dururken, sadece ticari bir hedefle Suudi Arabistan'ı silahlandırdığını düşünmek, Ortadoğu'da yaşananları hiç anlamamak demektir.
Bu bir savaş hazırlığıdır ve proje ABD projesidir.
İsrail ile Suudi Arabistan yakınlığını ilk defa bir ABD Başkanı söylüyor. Trump konuşmasında, "İran, Suudi Arabistan'la İsrail'i yakınlaştırdı" dedi.
Yani ABD'nin güdümündeki Suudi Arabistan, ABD ve İsrail'in yanında, onlarla müttefik, Müslüman İran'ın ise karşısında?
Ve ABD, Trump'ın ziyaretiyle "Al şu 110 milyar dolarlık silahı, ABD ve İsrail'in menfatine İran'a doğrult" diyor.
Trump'ın 8 günlük ziyaretinin ikinci ayağının İsrail, üçüncü ayağının da Vatikan olması, ABD ve İsrail'in bu sefer sadece İslam dünyasının kendi içinde bir çatışma planlamadığını, bununla beraber küresel bir Haçlı seferinin de altyapısını hazırladığını gösteriyor.
Haçlı dünyası adeta Armegeddon'a, Kıyamet Savaşı'na hazırlanıyor.
"İslam dünyası Şii-Sünni diye birbirini yesin, biz de onları yiyelim" mantığıyla?
İngiltere'nin Manchester şehrinde gerçekleşen, çoğunluğu çocuk olan 22 kişinin ölümüne neden olan ve IŞİD'in üstlendiği terör saldırısı da Batı dünyasını küresel bir Haçlı seferine ikna kabilinden? Ne hikmetse, Batılı ülkeler ABD ve İsrail'in işgal projesine ne zaman ayak sürtseler, aba altından sopa misali terörle terbiye ediliyorlar.
Yazımızı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, geçmişte yapılan Haçlı seferlerinin bugün de devam ettiğini söyleyen şu tarihi uyarılarıyla bitirelim:
"İslam dünyasına karşı Haçlı seferleri halen devam ediyor. Ben yıllardır Avrupalıya güvenmeyin derim? Biz bunlarla o kadar büyük savaşlar verdik ki... Bunlar kalkıyorlar ordularını bir araya getiriyorlar. Haçlı seferi diye İslam dünyasına, Kudüs'e saldırıyorlar. Kim geçiyor bunun önüne? Tarih boyu hep Türk milleti? Şimdi dün bu savaş vardı, bugün yok... Oğlum sen hasta mısın? Bu mücadele iman-küfür mücadelesidir ve halen devam etmektedir."
Evet, bu iman-küfür mücadelesidir ve Müslüman Türk milleti Malazgirt'te, Kosova'da, Çanakkale'de, Dumlupınar'da hep bu Haçlı ordularının karşısında dimdik durdu ve "asakirullah" ünvanına kavuştu; bugün de sergileyeceğimiz duruş milletimizin bundan sonraki kaderini belirleyecektir.
Ya Haçlı'nın yanında yer alıp yok olup gideceğiz, ya da yeniden milli kimliğimize bürünüp tüm İslam coğrafyasının hamisi ve de dünyanın namzeti olacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025