Tribün siyaseti

Sloganik takılıyoruz. Her şeyin çok güzel edebiyatını yapıyor ama iş icraata gelince tam tersini yapıyoruz. Ne yazık ki milliyetçiliğimiz de, dindarlığımız da bu hale geldi. Her şey sözde ama özde hiçbir şey  yok. Bu hastalıklı durum tepeden tırnağa toplumun neredeyse tamamını sarmış durumda.

* * *

Ne demek istediğimizi birkaç örnekle somutlaştıralım isterseniz.

1- Fethin sembolü diyerek Ayasofya açılıyor (ki kısa bir süre önce Ayasofya açılsın diyenler, "Siz önce Sultanahmet'i doldurun" diye fırça yiyordu) ama aynı Fatih'in Pontus'u yıkıp Trabzon'u fethedişinin yıl dönümünde  Pontus rüyası görenlere Sümela'da ayin izni veriliyor. Soruyoruz Ayasofya fethin sembolü ise orijinalinde dahi kilise olmayan Sümela'da ayin neyin sembolü!

2- Allahüekber nidalarıyla Ayasofya'ya girenler Allah'a şirk koşan Hıristiyanlık sembollerinin altından geçerek (adeta onları selamlayarak) ve yine üzeri bezle kapalı olsa da sağdan, soldan net bir şekilde görülen ve hatta Allah yazısının bile üstünde olan İsa ikonuna karşı secde etmekte bir beis  görmüyor. İslam'ın reddettiği teslis altında 'tekbir' ilginç bir durum doğrusu!

3- Doğu Akdeniz'de haklı taleplerimiz var. Bu konu partiler üstü bir devlet politikasıdır. Arkasına ABD, AB, İsrail ve sözde İslam ülkelerini alan Rum-Yunan ikilisi Türkiye'yi bölgeye sokmak istemiyor. Zira ortada trilyonlarca dolarlık  petrol ve doğalgaz kaynağı var. Elbette bu konuda sonuna kadar Türkiye'nin haklılığında şüphe yok. Ama burada ülkemizin hak ve menfaatlerine zarar veren yanlışları da görmezden gelemeyiz.  Nedir bu yanlışlar? Örneğin Annan planına bile evet denilerek, yes be annemciler desteklenerek Denktaş'ın azarlanmasına kadar varan bir Kıbrıs politikası. Ege'de birçok adamızın Yunanistan tarafından sistematik olarak işgaline ses çıkarılmaması ve üstelik bu adaların Türkiye'ye karşı askeri üsse çevrilmesi... Bunlar bugün Doğu Akdeniz'de ortaya konan haklı mücadeleye gölge düşürmüyor mu?

4- Yine Doğu Akdeniz'de bulunan petrol ve doğalgazda bizim de hakkımız var diyenler (ki elbette öyle) bir yandan da Anadolu'nun birçok köşesindeki zengin yeraltı kaynaklarını yabancı şirketlere (ve hatta bu şirketler büyün ölçüde bugün Doğu Akdeniz'de mücadele ettiğimiz ülkelerin şirketleri) devretmedi mi? Bu durum insana bu ne perhiz bu lahana turşusu dedirtiyor doğrusu.

5- Birleşik Arap Emirlikleri'nin  İsrail ile ilişkileri normalleştirme anlaşmasına tepki gösteriyoruz ki bu tepki sonuna kadar haklı bir tepki ama... İşte burada da karşımıza geçmiş çıkıyor.  Birkaç yıl önce aynı adımı maalesef ülkemiz de attı hem de Mavi Marmara gibi bir katliama rağmen. Tohumdan savunma sanayine kadar en stratejik alanlarımızı İsrail'e emanet eden ama bugün İsrail - BAE anlaşmasına tepki gösteren bir ülke. Tekrar vurgulayalım BAE'nin ABD eliyle İsrail'e teslim olması elbette kabul edilemez bir durum.

Ekonomiden tarıma, spordan sanata aklınıza gelebilecek her konuda durum bu ne yazık ki. Yapılanlar söylenen ile taban tabana zıt. Türkiye büyük bir savrulma içinde ama bu savrulma  millete 'uçuşa geçtik, herkes bizi kıskanıyor' gibi janjanlı sözlerle servis ediliyor.

Bu anlayışta olanlar en hayati dış politika konularını bile birkaç oy için iç politika malzemesi haline getirmekte bir sorun görmüyor. Bu politika sahiplerine zaman kazandırıyor ama uzun vadede Türkiye'ye büyük zarar veriyor.

* * *

Gelinen noktada Türkiye'nin en acil ihtiyacı sözde değil özde yerli ve milli politikalar.  Zira asıl olan Türkiye'mizin, milletimizin menfaatlerini koruyup kollamak. Bu da samimi bir vatan sevgisi gerektiriyor. Yazımızı 14 Nisan'da Hakk'a yürüyen Prof. Dr. Haydar Baş'ın vatan sevgisi üzerine 21.05.2001 tarihinde Meltem TV'de katılığı Haftanın Sohbeti programında söylediği şu sözlerle noktalayalım: 

"Milletim şunu çok iyi bilsin; bir milletin istiklali olmadan dini de olmaz. Hürriyetin olmadığı yerde ibadet de yapamazsın. Onun için önce hürriyet, hürriyet, hürriyet. 'Vatan sevgisi imandandır' diye bunun için denmiş. İmanın yaşandığı yerdir vatan. Eğer O'nu işgal altında bırakırsan, düşmana teslim edersen, Allah da senin belanı verir. O bakımdan Müslüman en mükemmel vatanperver insandır. Onun için önce vatan, önce vatan diyoruz."