Ermeni gazeteci Hrant Dink, esrarengiz bir suikast sonucu öldürüldü. Türkiye, son bir yılda aynı kaotik ve siyasi sonuçları doğuran üçüncü suikaste tanık olduğu için aynı sorular ve aynı mantığı tekrar işletmek durumundayız. Yani dedektif mantığını?Bu mantığın değişmez ve anlamlı tek sorusu; bu cinayetler en çok kime yarıyor?Bu sorunun cevabı, öne sürülen katil zanlısından ziyade, tetiği çektiren karanlık güçleri de aydınlatıyor.
Bu cinayet diasporaya, AB'ye, ABD'ye, bölücülere, işbirlikçilere, taşeronlara yarıyor.Rahip Santoro cinayeti, Danıştay saldırısı ve son olarak Hrant Dink cinayeti?Her üçünü de aynı düzlemde değerlendirerek; cinayet zamanlamaları, seçilen hedeflerin niteliği ve katil zanlılarının kimlik, kişilik, karakter ve çevre tahlillerinin detaylı bir şekilde irdelenip, mukayeseli bir şekilde masaya yatırılması gerekiyor. Özellikle rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinde Trabzon'un ve Trabzonlu'nun ön plana çıkarılıp, hedef tahtasına oturtulmasındaki "derin hesabı" da görmek durumundayız.
Bu bağlamda Güler Kömürcü'nün naklettiği şu hususa dikkat çekmekte fayda var: "Birileri Trabzon'u olası İran operasyonuna hazırlığa başladı, kentin milli direnişinin derhal zayıflatılması için kargaşa yaratılarak Trabzon'un kendi içinde sorgulama sürecine girmesi ve de uluslararası arenada adeta karantinaya alınması sağlandı. Trabzon'da bu olası duruma karşı ulusal tepki verenler de bir başka biçimde organize olmaya çalışıyorlar. Neden Trabzon sorusunu, İran operasyonu kapsamında değerlendirmek zorundayız."Bu bakış açısı, yani cinayetle birlikte Trabzon üzerindeki İran hesaplarını gündeme getirmek önemli bir basiret örneğidir ancak tek başına yeterli değildir. Trabzon, Türkiye'nin geleceği ve milli duruşu adına çok özel ve kritik önemde bir şehirdir. Türkiye'nin üniter yapısının muhafazası, ulus devletin devamı noktasında Trabzon önemli bir kaledir.
Trabzon, 2. Kuva-yı Milliye hareketinin önderi Prof. Dr. Haydar Baş'ı bağrından çıkardığı için önemli bir şehirdir. Kurtuluş savaşında Samsun, Erzurum ve Sivas nasıl önemliyse, ikinci kurtuluş savaşı sürecinin yaşandığı günümüzde de Trabzon aynı önemdedir.Trabzon'a ilk darbe Rahip Santoro cinayetiyle indirilmek istendi. Mütareke basınının yazarları, çizerleri günlerce Trabzon'da yatıp kalktı. Trabzon'u, Trabzonlu'yu aşağılamak, rencide etmek ve kendi iğrenç tezgahlarında öğütebilmek için epey uğraş verdiler. Yazdılar, çizdiler, iftiralar attılar, "kışkırtılmış şehir" dediler, Trabzonlu'nun vatanseverliğini utanılacak, ayıplanacak bir nitelik olarak lanse etmeye çalıştılar ama nafile. Trabzonlu sağlam duruşundan, milli hassasiyetlerinden ve onurundan taviz vermedi. Sert kayaya çarptılar anlayacağınız.TAYAD'lıları soktular olmadı, papazı katlettiler yine olmadı, son olarak Dink'i vurdurdular.Trabzon direniyor, Trabzonlu direniyor.Bu direniş, bu sağlamlık Türkiye sathına yayılıyor, Türkiye'yi kucaklıyor. O kale yıkılmayacak, yıkılamamalı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012