Toplu yaşamda kişileri bağlayıcı unsurdur sevgi. Ailede aile bireylerini, toplumda vatandaşla devleti sevgi, saygı bağlar. Bu bağı koruyamayan aileler ve vatandaşlar kuralsız, sevgisiz saygısız yaşarlar ki sonu hiç de güzel olmaz.
Onun için yazıma "Toplum ve Sevgi" adını verdim. Sevmek veya sevilmek duygusal bir gereksinimdir. Bu olguyu yalnız çocuklar değil, her yaştaki insanlar da yaşamak isterler. Freud, "Bir çocuk yaramazlık yaptığı zaman annesinin onu cezalandırmasını beklermiş. Çünkü annesinin öfkesi geçince onu yeniden daha çok seveceğine inanırmış."
Sevilme gereksinimimizi karşılamanın bir tek yolu vardır o da sen de birisini seveceksin. Birisinin gereksinimi olan sevgiyi ona vermelisin ki o da senden bunu esirgemesin. Sanki bakkala sen para vereceksin ki o da sana ekmek versin kısaca alış veriş gibi bir şey sevgi.
Rahmetlik Orhan Karun bir yazısında "Türk toplumu birbirini sevmiyor, çünkü bu öz oluşturulmuyor ve kişiler de birbirini tanımıyor," demişti. Orhan Bey'in o güzel tespiti, her zaman bana düstur olmuştur. İsa'nın doğumundan 2 bin yıl önce Heceato şöyle demişti, "Sana içinde ilaç, ot ya da içinde büyücü tılsımı olmayan bir aşk iksiri göstereceğim eğer sevilmek istiyorsan sev."
Sevgi, insanlığın tarihi kadar eskidir. Daha doğrusu sevgi canlı ile başlayan sonsuz bir duygudur. Biz yazan okuyan insanlar olarak sevgi nesnesi olmak için olağanüstü duygusal enerji harcayan ve sevgi vermenin mutluluğunu yaşayan bireyler olmalıyız. Çünkü toplum düşünürleri, din bilginleri işe sevgiyle başlamıştır. Hiçbir kişinin iki kişiden güçlü olmadığını düşündüğü için, kendi toplumunun sosyal sorunlarını paylaşan ve sevgiyle çözeceğine inanan üstün nitelikli insanlardı onlar..
Toplumlar, dağıldığında veya iç savaş çıktığında o toplumun içinden çıkan insan sever, duygusal insanlar savaşa karşı barışı; düşmanlığa karşı sevgiyi toplumlarına yazıyla sözle iletirler. Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılması ile uzun soluklu Ozan Yunus Emre'yi, toplum kendi arasından çıkarmıştır. Yunus elinde asası Anadolu'yu dolaşmış, toplumuna birlik ve sevgiyi telkin etmiştir.
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahi
Elin Yüzün yumaz değil.
Aynı yüzyılda Büyük Düşünür Mevlana toplumsal birlik için:
Gel gel, ne olursan ol yine gel
İster kafir, ister Mecusi
İster puta tapan ol yine gel.
Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.
20. yüzyılın başlarında da Tıpkı Yunus gibi, Mevlana gibi tasavvufçular, şairler, sanatkarlar, önce kendi toplumumuzda barışı sevgiyi sağlamanın yollarını aramalı; sonra toplumlar arasında kardeşliği yaymalılar.
Sevgili okuyucu dostlarım, yüreğinizden sevgi hiç eksilmesin.
Onun için yazıma "Toplum ve Sevgi" adını verdim. Sevmek veya sevilmek duygusal bir gereksinimdir. Bu olguyu yalnız çocuklar değil, her yaştaki insanlar da yaşamak isterler. Freud, "Bir çocuk yaramazlık yaptığı zaman annesinin onu cezalandırmasını beklermiş. Çünkü annesinin öfkesi geçince onu yeniden daha çok seveceğine inanırmış."
Sevilme gereksinimimizi karşılamanın bir tek yolu vardır o da sen de birisini seveceksin. Birisinin gereksinimi olan sevgiyi ona vermelisin ki o da senden bunu esirgemesin. Sanki bakkala sen para vereceksin ki o da sana ekmek versin kısaca alış veriş gibi bir şey sevgi.
Rahmetlik Orhan Karun bir yazısında "Türk toplumu birbirini sevmiyor, çünkü bu öz oluşturulmuyor ve kişiler de birbirini tanımıyor," demişti. Orhan Bey'in o güzel tespiti, her zaman bana düstur olmuştur. İsa'nın doğumundan 2 bin yıl önce Heceato şöyle demişti, "Sana içinde ilaç, ot ya da içinde büyücü tılsımı olmayan bir aşk iksiri göstereceğim eğer sevilmek istiyorsan sev."
Sevgi, insanlığın tarihi kadar eskidir. Daha doğrusu sevgi canlı ile başlayan sonsuz bir duygudur. Biz yazan okuyan insanlar olarak sevgi nesnesi olmak için olağanüstü duygusal enerji harcayan ve sevgi vermenin mutluluğunu yaşayan bireyler olmalıyız. Çünkü toplum düşünürleri, din bilginleri işe sevgiyle başlamıştır. Hiçbir kişinin iki kişiden güçlü olmadığını düşündüğü için, kendi toplumunun sosyal sorunlarını paylaşan ve sevgiyle çözeceğine inanan üstün nitelikli insanlardı onlar..
Toplumlar, dağıldığında veya iç savaş çıktığında o toplumun içinden çıkan insan sever, duygusal insanlar savaşa karşı barışı; düşmanlığa karşı sevgiyi toplumlarına yazıyla sözle iletirler. Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılması ile uzun soluklu Ozan Yunus Emre'yi, toplum kendi arasından çıkarmıştır. Yunus elinde asası Anadolu'yu dolaşmış, toplumuna birlik ve sevgiyi telkin etmiştir.
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahi
Elin Yüzün yumaz değil.
Aynı yüzyılda Büyük Düşünür Mevlana toplumsal birlik için:
Gel gel, ne olursan ol yine gel
İster kafir, ister Mecusi
İster puta tapan ol yine gel.
Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.
20. yüzyılın başlarında da Tıpkı Yunus gibi, Mevlana gibi tasavvufçular, şairler, sanatkarlar, önce kendi toplumumuzda barışı sevgiyi sağlamanın yollarını aramalı; sonra toplumlar arasında kardeşliği yaymalılar.
Sevgili okuyucu dostlarım, yüreğinizden sevgi hiç eksilmesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023