Tok, ‘aç’ın halinden ne anlasın!

Siyasilerimizin ekonomiyi tozpembe gösteren açıklamalarına baktığımızda, "Hangi ülkeden bahsediyorlar acaba?" diye merak ediyoruz. Siyaset, yönettiği halkın pratik olarak yaşadığı sıkıntılardan bihaber olursa, kendi penceresinden bakarak her şeyi güllük gülistanlık görürse, elbette ki hiçbir soruna çare bulunmaz.

Bir sorunun çözümü için ilk önce o sorunun varlığına inanmak gerekir.

Zaten sorun yoksa neden çözüm aransın?

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş konuşmalarında, hatırlarsanız, bugünün siyasetçilerinin en büyük eksikliğinin halkıyla empati kuramamaları olduğunu vurgulamıştı. İşte aynen böyle. Fildişi kulelerinde yaşayan, karnı tok, cebi dolu, her istediğine istediği şekilde ulaşabilen, koruma duvarlarıyla dolaşan siyasilerin, karnı aç, borç batağında olan halkını anlaması ne mümkün!

Siyasilerimizi, acilen sorunların altında ezilen halkıyla empati kurmaya davet ediyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde, iktidara geldikleri 2002 yılından bugüne bir değerlendirme yapmış; milli gelirin TL bazında 11 kat, asgari ücretin de 16 kata yakın arttığını, emekli aylıklarının ise bu dönemde 27 kata kadar arttığını belirtmişti.

Erdoğan'ın bu açıklamasına gerek uzmanlardan, gerekse sendikalardan tepki geldi.

Tepkisini yazılı bir açıklamayla ortaya koyan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık rakamlarla asgari ücretli ve emeklilerin satın alma güçlerinin ne kadar eridiğini gözler önüne serdi. Bu verileri özetle aktaralım:  

"Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın verilerine göre, 2002'de net asgari ücret 184 TL idi. Dolar karşılığı ise 126 dolardı. Bugün 2 bin 825 lira 90 kuruştur. Dolar cinsinden ise 332 dolar. Asgari ücret son 19 yılda görece artmış görünse de, 2001'deki asgari ücret, çeyrek altın fiyatının 5,2 katıyken 2021'de sadece 3,6 katı."

"2009'da 200 lira ile 134 dolar alınabilirken, 15 Eylül 2021 itibariyle sadece 24 dolar alınabiliyor."

"2002'de göreve yeni başlayan bir öğretmen 18 çeyrek altın alabilirken, bu sayı 2021 yılında 7 çeyreğin altına kadar düştü."

"19 yıl önce sadece 6.3 milyar TL olan hane halkının toplam kredi borcu, 2021 Haziran sonu itibarıyla 874 milyar TL'ye yükseldi."

Bu rakamları aktardıktan sonra Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık şu tespitlerde bulunuyor:

"Milyonlarca emekçinin hayat pahalılığını simgeleyen enflasyon karşısında çaresiz olduğu bir dönemde Erdoğan'ın bu sözleri ülke gerçeklerinden kopukluğun işareti…"

"AKP iktidarı döneminde ekonomik istikrarsızlık tavan yapmıştır. İktidar ekonomiyi yönetememekte, nüfusunun büyük bölümünü oluşturan emekçiler gelirlerinin büyük bölümünü de gıda, barınma, ulaşım vb. gibi zorunlu ihtiyaçlara harcamaktadır."

"Türkiye'nin ekonomide bir üst lige çıkacağı yönündeki açıklamalarının emekçilerde karşılığı yoktur. Bu ifadeler ülke ekonomisinin durumu gizlemeye yöneliktir."

Uzmanlar, Erdoğan'ın emekli maaşlarının artmasıyla ilgili açıklamasına ise şu cevapları veriyorlar:

"2002'den bu yana SSK emekli maaşları ortalama 8.4 kat, Bağ-Kur emekli maaşları ortalama 9.3 kat, memur emeklilerinin maaşı ise ortalama 6.1 kat arttı."

"Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığı verilerine göre sadece en düşük BAĞ-KUR tarım emekli aylığı 26 kat arttığı belirlendi. Bu rakam 65 liradan 1.777 liraya yükseldi. Ancak BAĞ-KUR tarım sigortalıların oranı toplam sigortalıların sadece binde biri civarında."

"Emeklilerin yüzde 99.9'unun aylığı 20 yılda 6.1 ile 9.3 kat arasında arttı ancak aynı dönemde kişi başına milli gelirdeki artış 12.1 kat arttı. Emekli büyümeden pay alamadı."

"Emekli aylıkları geçim şartları ve ekonomideki büyüme ile birlikte ele alınmalıdır. Geçinmeye yetmeyen emekli aylığının kaç kat arttığının önemi yok."

Evet, uzmanların açıklamaları böyle… Biz de şunu ilave edelim: 

Bir ailenin asgari geçimini ifade eden yoksulluk sınırı, BİSAM'a göre 10 bin 300 lira, Kamu-Ar'a göre ise 12 bin 397 lira. Türk-İş, Kamu-Sen ve Memur-Sen'e göre de 10 bin lira civarında. Bugün açlık sınırının altında konumlanmış olan asgari ücret ve emekli aylıklarının 19 yılda ne kadar arttığı da çok önemli değil aslında. Neticede işçi ve emekli ailesini aç bırakan bir gelirden bahsediyoruz. Sorumluluk taşıması gereken siyasiler bunun neresiyle övünüyor merak konusu.

Son söz BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın olsun:

"Asgari ücreti biz iktidar olduğumuzda 10 bin TL yapacağız. 'Asgari ücretin 10 bin lira olmaması mümkün değil. Bizim ülkemizin kaynakları var, ciddi bir altyapısı var."

"Türkiye ekonomik olarak battı. Bu batışın sebebi tamamen yönetim tarzımızdan kaynaklanıyor. Bugünkü yönetim zafiyetleri devletin değil hükümetlerin zafiyetidir."

"Hükümet vatandaşın asgari geçim koşullarını sağlamakla mükelleftir."

"Vatandaşımız 3 bin liraya geçinmeye çalışırken, bu 3 bin liranın 2 bin lirasını kiraya öderken, birileri ayda milyonlarca parayı iç ediyor. Bunları biliyoruz. 5 tane, 6 tane maaş alan bazı bürokratlar olduğunu biliyoruz, duyuyoruz."

"Ülkenin maden kaynakları, ülkenin kendi gelir oluşturabileceği koşullar var."

"2021 yılı şartlarında devlet vatandaşını ev sahibi yapmak zorunda, devlet vatandaşını araba sahibi yapmak zorunda."

"Dünya krizden Milli Ekonomi Modeli sayesinde çıktı"

"Devletin devlet olmasından kaynaklı bir para basma kudreti var."

 "Kredi borçlarına bakıyorsunuz devasa boyutlarda rakamlar ortaya çıkıyor ama böyle bir para piyasada yok. Kan yok vücutta, organlar nasıl çalışabilir. Dolayısıyla vücuda kan vermememiz gerekiyor."

"Milli Ekonomi Modeli kendini tamamlamış ve ispatlamıştır."