Önceki tezkere görüşmelerinde ABD ile Türkiye arasında günlerce süren mutabakat görüşmeleri yapıldı.
ABD'nin Türkiye'nin "kırmızı çizgilerini" gözettiği sık sık yetkililerce ifade edilerek "tezkere"ler Meclis'ten geçirilmeye çalışıldı.
ABD saldırı uçaklarına açılan hava sahasının karşılığında Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahale hakkının verildiği iddiaları boş çıktı.
ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Başbakan Erdoğan arasında geçen telefon konuşmasında Powell, "hava sahanızı açın, K.Irak konusunda biz de anlayış gösteririz" demişti.
ABD'den beklenen anlayış (!) geldi. Önce George Bush tüm dünya önünde "Türkiye'nin ABD'den izinsiz K.Irak'a giremeyeceğini ilan etti."
Ardından ABD memurları ve ardından Avrupa Birliği ülkeleri Bush'tan cesaret alarak koro halinde Türkiye'ye dönük tehditler savurdular.
Bu durum Türkiye sözkonusu olduğu zaman Irak konusunda ganimet kavgasına tutuşan ABD ile AB'nin nasıl tek vücut kesildiğini gösteriyor.
Hükümet yetkilileri ABD'ye cevap verip milletinin başını dik tutacak yerde bir yandan ABD ile hâlâ pazarlıklar yürütüyor, bir yandan da milletimizi aldatmaya devam ediyor.
Hükümet, milletin onuru ve gururu ile fazla oynatmamalıdır.
ABD yetkisiz temsilcisi Halilzad ile hâlâ neyin pazarlığını yürütmektedir?
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Boucher'ın şu sözlerinden sonra: "Türk hükümeti, Kuzey Irak'a girmediğini kendisi söylüyor. Bunu NATO'ya da bildirdiler. İkincisi: Kuzey Irak'ın herhangi bir bölümünde koordine edilmemiş bir askeri eyleme karşı olduğumuz Türkiye tarafından iyi biliniyor. Üçüncüsü: Bu durum Kürt gruplara da açıkça anlatıldı."
Ne demek bu. Türkiye Kuzey Irak'a girerse Türklere vur emri mi?
Bush da benzer cümlelerle Kuzey Irak'a Türkiye giremez, Kürtlerle birlikteyiz diyerek silah arkadaşını belirlemişti.
Şimdi özellikle Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı AKP'li Emin Şirin'e sormak lazım: "Hani tezkere oylamasının ardından "Hava sahasını açtık çünkü karşılığında ABD ile yapılan askeri ve siyasi mutabakat geçerli" demiştiniz.
Böylece Irak'ın toprak bütünlüğünün, kukla Kürt devleti kurulmamasının, Musul ve Kerkük petrollerinin ve tüm şehirlerin Irak'ın tamamına ait olduğu, göç ve terör hareketlerinin durdurulması için Türkiye'nin müdahale hakkının saklı olduğunu söylemiştiniz.
ABD, "Türkiye ile böyle bir anlaşmamız yok" diyor.
Acaba kim kimi aldatıyor.
ABD'nin Türkiye'nin "kırmızı çizgilerini" gözettiği sık sık yetkililerce ifade edilerek "tezkere"ler Meclis'ten geçirilmeye çalışıldı.
ABD saldırı uçaklarına açılan hava sahasının karşılığında Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahale hakkının verildiği iddiaları boş çıktı.
ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Başbakan Erdoğan arasında geçen telefon konuşmasında Powell, "hava sahanızı açın, K.Irak konusunda biz de anlayış gösteririz" demişti.
ABD'den beklenen anlayış (!) geldi. Önce George Bush tüm dünya önünde "Türkiye'nin ABD'den izinsiz K.Irak'a giremeyeceğini ilan etti."
Ardından ABD memurları ve ardından Avrupa Birliği ülkeleri Bush'tan cesaret alarak koro halinde Türkiye'ye dönük tehditler savurdular.
Bu durum Türkiye sözkonusu olduğu zaman Irak konusunda ganimet kavgasına tutuşan ABD ile AB'nin nasıl tek vücut kesildiğini gösteriyor.
Hükümet yetkilileri ABD'ye cevap verip milletinin başını dik tutacak yerde bir yandan ABD ile hâlâ pazarlıklar yürütüyor, bir yandan da milletimizi aldatmaya devam ediyor.
Hükümet, milletin onuru ve gururu ile fazla oynatmamalıdır.
ABD yetkisiz temsilcisi Halilzad ile hâlâ neyin pazarlığını yürütmektedir?
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Boucher'ın şu sözlerinden sonra: "Türk hükümeti, Kuzey Irak'a girmediğini kendisi söylüyor. Bunu NATO'ya da bildirdiler. İkincisi: Kuzey Irak'ın herhangi bir bölümünde koordine edilmemiş bir askeri eyleme karşı olduğumuz Türkiye tarafından iyi biliniyor. Üçüncüsü: Bu durum Kürt gruplara da açıkça anlatıldı."
Ne demek bu. Türkiye Kuzey Irak'a girerse Türklere vur emri mi?
Bush da benzer cümlelerle Kuzey Irak'a Türkiye giremez, Kürtlerle birlikteyiz diyerek silah arkadaşını belirlemişti.
Şimdi özellikle Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı AKP'li Emin Şirin'e sormak lazım: "Hani tezkere oylamasının ardından "Hava sahasını açtık çünkü karşılığında ABD ile yapılan askeri ve siyasi mutabakat geçerli" demiştiniz.
Böylece Irak'ın toprak bütünlüğünün, kukla Kürt devleti kurulmamasının, Musul ve Kerkük petrollerinin ve tüm şehirlerin Irak'ın tamamına ait olduğu, göç ve terör hareketlerinin durdurulması için Türkiye'nin müdahale hakkının saklı olduğunu söylemiştiniz.
ABD, "Türkiye ile böyle bir anlaşmamız yok" diyor.
Acaba kim kimi aldatıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014