Tarım bir ülkenin kalkınmasında çok önemli bir yere sahiptir. Katma değeri yüksek olan tarım sektörü, milyonlarca insana iş ve aş kapısı olmaktadır.
Çiftçisinin ürettiği ürünleri pazarlama mekanizmasını oluşturmuş olan ülkeler, tarım ürünlerinden çok büyük gelirler elde etmektedir.
Tarım bir ülke için sadece gelişme safhasında gerekli değildir. Her safhada gerekli olan elzem ve stratejik bir sektördür.
Gelişmek isteyen, güçlü bir devlet olmak isteyen ülkelerin ilk eğilmeleri gereken sektör tarım sektörüdür. Çünkü tarımda dışa bağımlılık bir millet için en büyük stratejik zayıflıktır.
İşte bu yüzdendir ki, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Atatürk önce tarım sektörünün gelişmesine el atmıştır. Bu sayede hem milletin karnı doymuş hem de tarımdaki dışa bağımlılıktan kurtulmuştuk.
Atatürk'ün tarım sektörüne bakış açısını ifade etmesi açısından aşağıdaki sözleri çok önemlidir:
"Kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki o kılıç kınında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Fakat saban kullanan kol gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe toprağa daha çok malik ve sahip olur." (Atatürk, 1923)
"Milli ekonominin temeli ziraattir. Bunun içindir ki, ziraatte kalkınmaya büyük önem vermekteyiz." (Atatürk, 1937)
"Milletimiz çok büyük elemler, mağlûbiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktır." (Atatürk, 1923)
Batılı işgalcilere karşı kurtuluş savaşı vermiş olan milletimizin içinden çıkan günümüz siyasetçileri ne yazık ki, AB ülkelerinin ve IMF'nin isteklerine kayıtsız şartsız uyarak tarım kesimini bitirmişlerdir.
Artık, Türk çifçisi buğday ekemez, pirinç ekemez, tütün yetiştiremez noktaya getirildi. Belki de tek dışa bağımlı olmadığımız sektör olan tarım da uygulanan bitirme politikalarıyla bitirildi ve artık tarım ithalatçısı bir ülke olduk. Hem de Atatürk'ün sözlerine ve icraatlarına rağmen.
Tarımın önemini anlamış olan batı ülkeleri, her ne kadar bize tavsiye ettikleri IMF ve AB reçetelerinde Türk tarımını bitirmek isteseler de, kendi ülkelerinde tarımı teşvik etmeyi sürdürmüş ve bu teşvikleri sürekli olarak yükseltmişlerdir.
Eğer bize tavsiye ettikleri reçeteler faydalıysa önce kendi ülkelerinde uygulamayı deneseler nasıl olur?
Haddi zatında ulaşılması gereken hedef, bağımsız bir ülkenin her sahada kendi kendine yetebilmesidir. Ama bu kendine yeterlilik günümüz siyasilerinin anlayışıyla olamayacağı aşikardır.
Milletinin kendi kendine yetebileceğine inanmayan, milletine olan inancını -eğer varsa- yitirmiş AKP hükümetini ve benzerlerini bir kenara bırakıp, Türk milletinin kendi kendine yetebileceğine inanan ve milletine inanancı olan liderlere bayrağı vermenin zamanı gelmiştir.
Türkiye o zaman Kainat Devleti olacaktır...
Çiftçisinin ürettiği ürünleri pazarlama mekanizmasını oluşturmuş olan ülkeler, tarım ürünlerinden çok büyük gelirler elde etmektedir.
Tarım bir ülke için sadece gelişme safhasında gerekli değildir. Her safhada gerekli olan elzem ve stratejik bir sektördür.
Gelişmek isteyen, güçlü bir devlet olmak isteyen ülkelerin ilk eğilmeleri gereken sektör tarım sektörüdür. Çünkü tarımda dışa bağımlılık bir millet için en büyük stratejik zayıflıktır.
İşte bu yüzdendir ki, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Atatürk önce tarım sektörünün gelişmesine el atmıştır. Bu sayede hem milletin karnı doymuş hem de tarımdaki dışa bağımlılıktan kurtulmuştuk.
Atatürk'ün tarım sektörüne bakış açısını ifade etmesi açısından aşağıdaki sözleri çok önemlidir:
"Kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki o kılıç kınında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Fakat saban kullanan kol gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe toprağa daha çok malik ve sahip olur." (Atatürk, 1923)
"Milli ekonominin temeli ziraattir. Bunun içindir ki, ziraatte kalkınmaya büyük önem vermekteyiz." (Atatürk, 1937)
"Milletimiz çok büyük elemler, mağlûbiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktır." (Atatürk, 1923)
Batılı işgalcilere karşı kurtuluş savaşı vermiş olan milletimizin içinden çıkan günümüz siyasetçileri ne yazık ki, AB ülkelerinin ve IMF'nin isteklerine kayıtsız şartsız uyarak tarım kesimini bitirmişlerdir.
Artık, Türk çifçisi buğday ekemez, pirinç ekemez, tütün yetiştiremez noktaya getirildi. Belki de tek dışa bağımlı olmadığımız sektör olan tarım da uygulanan bitirme politikalarıyla bitirildi ve artık tarım ithalatçısı bir ülke olduk. Hem de Atatürk'ün sözlerine ve icraatlarına rağmen.
Tarımın önemini anlamış olan batı ülkeleri, her ne kadar bize tavsiye ettikleri IMF ve AB reçetelerinde Türk tarımını bitirmek isteseler de, kendi ülkelerinde tarımı teşvik etmeyi sürdürmüş ve bu teşvikleri sürekli olarak yükseltmişlerdir.
Eğer bize tavsiye ettikleri reçeteler faydalıysa önce kendi ülkelerinde uygulamayı deneseler nasıl olur?
Haddi zatında ulaşılması gereken hedef, bağımsız bir ülkenin her sahada kendi kendine yetebilmesidir. Ama bu kendine yeterlilik günümüz siyasilerinin anlayışıyla olamayacağı aşikardır.
Milletinin kendi kendine yetebileceğine inanmayan, milletine olan inancını -eğer varsa- yitirmiş AKP hükümetini ve benzerlerini bir kenara bırakıp, Türk milletinin kendi kendine yetebileceğine inanan ve milletine inanancı olan liderlere bayrağı vermenin zamanı gelmiştir.
Türkiye o zaman Kainat Devleti olacaktır...
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024