Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ABD'nin, Irak'ta gerçekleştirdiği kirli istilâ ile Kuzey Irak'ta Musul ve Kerkük kapısına dayanan ve Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren gelişmeler konusunda açıklamalarda bulundu.
ABD bataklığa saplandı
Meltem TV'deki Haftanın Sohbeti programında Ahmet Erimhan'ın sorularını cevaplandıran BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, ABD'nin, hiç bir hukuk ve kural tanımaz tavırla belki de tarihin en vahşi istilasının mahiyeti ve Irak halkının bu istilaya karşı gösterdiği direniş gerçeği hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
"Irak'ın burada yaptığı iş bir vatan müdafaasıdır. Bir din müdafaasıdır. Bir milletin kendini müdafaasıdır. ABD, askerlerini Irak'a, 'Bize kurşun atılacak değil. Bizi çiçekle karşılayacaklar' diyerek taşıdı. Ama tam tersi oldu. Iraklı Saddam'ı sevmiyor. Ama olaya hissi boyutta bakmıyor. 'Vatanım işgal edildi' diyor. 'Bu işgal edilen vatanda benim yaşadığım dinim var' diyor. 'Benim kutsal türbelerim, camilerim var' diyor. Başımdaki yönetici fasık çıkmış, deli çıkmış, 'şimdi onun hesabını görme zamanı değil' diyor. Bu şekilde Saddam'a destek verdiler. Amerika şaşırdı kaldı. Hiç ölçüleri ile uyuşmayan tavırla karşı karşıya geldi. Onlar, 'Şiileri yanımıza alacağız. Saddam'ı bir gecede devireceğiz' zannediyorlardı. Televizyonlardaki zevat da öyle zannediyordu. Ama gördüler ki 24 saatte değil, 24 ayda da bu işin kolay kolay halledilemeyeceğini çok iyi anladılar. Basra kuşatıldı. Bağdat kuşatıldı. Ne yaparlarsa yapsınlar. Onlar çöle ve bataklığa saplanmışlardır. Çıkmaları mümkün değildir. Ben başta söyledim. Amerika'nın aklı varsa geriye döner. İşgal etti diyelim. Ne olacak? Irak halkı ona teslim mi olacak? Globalist mantıkla tutucu kabul ettiği Iraklı onu kabul etmez. Orasını Karzai'nin oyununa gelen Afganlılar zannetmesin. Orası çok farklı bir dünya olacaktır. Benim görebildiğim kadarıyla Amerika bir bataklığa saplanmıştır. Eninde sonunda mağlup olmaya mahkumdur. Sen kendini feda eden insanı olduğu bölgeyi işgal edebilir misin? Artık ortada, kendisini Saddam'ın şahsında feda eden bir millet var. Savaş bir haftada, iki haftada bitecek; bunların hepsi hikayedir. Ancak bizim gibi saf temiz insanları uyuturlar. Ve önlerini görmelerine mani olurlar."
Oyunun böylesi
ABD'nin Irak'ta yürüttüğü savaşın yüzde beşyüz haksızlık duruşu üzerine bina edildiğine, başta BM, hiç kimsenin bu savaşa cevaz vermediğine, Irak'ın kimyevi-biyolojik türden silaha sahip olmadığının da ortaya çıktığına işaret eden Prof. Dr. Haydar Baş, "Kaldı ki, 10 seneden beri Irak'ı didik didik arıyorsun. Bütün silahlarını elinden aldın. Bu enteresan bir olaydır. Silahlarını alıyorsun. Ondan sonra da kalkıyorsun, harp ilan ediyorsun. Bu o kadar büyük düşüklük, öyle büyük bir oyun ki. Bu terörle bile izah edilemez. Madem savaşacaksın, niye elindeki silahı alıyorsun?" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devletine düşen şey
BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, Irak'taki olay konusunda Türk milletinin sergilediği duyarlılığa, ayıklığa atıfta bulunarak "Türk milleti ve devleti olarak bize düşen"i gerekçeleriyle birlikte şöyle dile getirdi: "Biz adalete susamış olan dünyayı yüzyıllarca adalete doyurmuş olan bir milletiz. Can, mal, namus, din ve vicdan, vatan emniyetlerini bütün insanlığa doya doya yaşatmış bir milletiz. Ben şahsen beklerdim ki bizi yönetenler eski günleri hatırlasınlar, böyle bir devlet, böyle bir millet anlayışını, ordusu da böyle bir ordu anlayışını ortaya koysun. Bizim sevdamız bunadır. Vakit çok geçmiş değil. Zararın neresinden dönülürse kârdır kabilinden ayıkmalarını, bu coğrafyaya sahip çıkmalarını bekliyoruz. Çünkü Osmanlı gittikten sonra bu coğrafya devamlı surette vuruşma halindedir. Balkanlar, Kafkaslar, Arap-İslam dünyası öyledir. Türk İslam dünyası kendi başına bırakıldı. 1917'de kendisine vatan bulan komünizmin yıllarca esareti altında inim inim inledi. Onları da kurtaracak olan Türk milletidir. Bunu derken Turancı kafa ile konuşmuyoruz. Neticede biz bu milletin evladıyız. Beraber olmamız, yeraltı-yerüstü kaynaklarımızı, imkanlarımızı ortaya koyarak bir yürek, bir bilek olmamız gerekmez mi? Balkanlarla, Ortadoğu ile böyle olmamız gerekmez mi? Osmanlı gitti, yeri boşaldı. Boşalan bu yerde devamlı surette bir anafor, girdap var. Gemi battı ama dönmesi durmuyor. Suyun üzerindeki her cismi çekiyor, yutuyor. Şu anda yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu boşluğu doldurmak mecburiyetindedir. Türkiye siyasetine talip olanlar, bu büyük iradeyi görmedikten, bu devlet anlayışına sahip olmadıktan sonra zillet ehli siyasetçi olmaktan başka bir işe yaramazlar. Ayık olalım. Büyük düşünelim. Bu millete aidiyetimizi kendi nefislerimizde görelim. Dünyanın da beklediği budur. İnşallah bu netice uzak olmayacaktır."
Hayal değil gerçek
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, tarihi gerçeklere, coğrafyamıza, misyonumuza ve ilme uygun bu düşünceye karşı itiraz sesi yükseltenler için de şu tespitte bulundu: "Globalizmi ortaya koyan, 11 tane değil, on tane adamdır. Bu adamlar dünyayı sömürüyor. Bunların düşünceleri siyasetimize, ekonomimize, ticaretimize, dinimize, ziraatimize, tarımımıza, ormancılığımıza, hepsine karışıyor. Bu hayalperestlik olmuyor. Sen kendine ait olanları korumaya çalışıyorsun, bu hayalperestlik oluyor. Bu kadar satılmışlık olur mu? Küresel düşünce dedikleri şeyin başındakiler on tane şahıstır. İşleri yoğuran, parayı elinde tutan on tane şahıstır. Ellerinde, dünya devletlerinin bütçesinin 20 misli kapital var. Bunlar dünyayı yönetmeye kalkıyor da sen kendi kendini yönetmeye kalkamıyorsun. 'Onsuz olamam' diyorsun. Öl daha iyi. Ama milletimiz uyandı. Ayıkan kardeşlerimiz biraraya gelip, ele ele verecekler, bunu bir siyasi güç, irade haline getirecekler, inşaallah."
Tehlike kapımızda uyarısı
Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye'nin tarihi misyonu itibariyle sahip olduğu haklar konusunda ürkek davranmasının, Irak olayında da olduğu gibi yanlış yerlerde durmasının nasıl bir sonucu karşımıza çıkaracağı hakkında şu uyarıcı açıklamayı yaptı: "Suriye tavrını koyarken biz, 'Biz ABD ile görünürsek bize bir şey yapmaz' diyoruz. Bir atasözü vardır. Su uyur düşman uyumaz. O senin gibi kelek değildir. Hepsini halleder, ondan sonra sırayı sana getirir. Yani o kafasına koydu. Kurt kuzuyu yiyecek. Bence, Türk Silahlı Kuvvetleri bu şuuru, bu fikri, siyasilere, gece gündüz anlatması lazım. Noksan olan bugün budur. Yani ABD'nin ve onun arkasındaki güç İsrail'in hesabı biziz. İstesek de biziz istemesek de. Bu coğrafya onun projesinde vardır. Bu coğrafya olmazsa onun projesi noksandır. Bunu böyle görmediğimiz zaman işte böyle günübirlik siyasetle, sahte gülüşlerle kendi kendimizi avuturuz. Ve sonunda çok ciddi darbe, sille yeriz. Türkiye, o noktaya gidiyor."
ABD bataklığa saplandı
Meltem TV'deki Haftanın Sohbeti programında Ahmet Erimhan'ın sorularını cevaplandıran BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, ABD'nin, hiç bir hukuk ve kural tanımaz tavırla belki de tarihin en vahşi istilasının mahiyeti ve Irak halkının bu istilaya karşı gösterdiği direniş gerçeği hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
"Irak'ın burada yaptığı iş bir vatan müdafaasıdır. Bir din müdafaasıdır. Bir milletin kendini müdafaasıdır. ABD, askerlerini Irak'a, 'Bize kurşun atılacak değil. Bizi çiçekle karşılayacaklar' diyerek taşıdı. Ama tam tersi oldu. Iraklı Saddam'ı sevmiyor. Ama olaya hissi boyutta bakmıyor. 'Vatanım işgal edildi' diyor. 'Bu işgal edilen vatanda benim yaşadığım dinim var' diyor. 'Benim kutsal türbelerim, camilerim var' diyor. Başımdaki yönetici fasık çıkmış, deli çıkmış, 'şimdi onun hesabını görme zamanı değil' diyor. Bu şekilde Saddam'a destek verdiler. Amerika şaşırdı kaldı. Hiç ölçüleri ile uyuşmayan tavırla karşı karşıya geldi. Onlar, 'Şiileri yanımıza alacağız. Saddam'ı bir gecede devireceğiz' zannediyorlardı. Televizyonlardaki zevat da öyle zannediyordu. Ama gördüler ki 24 saatte değil, 24 ayda da bu işin kolay kolay halledilemeyeceğini çok iyi anladılar. Basra kuşatıldı. Bağdat kuşatıldı. Ne yaparlarsa yapsınlar. Onlar çöle ve bataklığa saplanmışlardır. Çıkmaları mümkün değildir. Ben başta söyledim. Amerika'nın aklı varsa geriye döner. İşgal etti diyelim. Ne olacak? Irak halkı ona teslim mi olacak? Globalist mantıkla tutucu kabul ettiği Iraklı onu kabul etmez. Orasını Karzai'nin oyununa gelen Afganlılar zannetmesin. Orası çok farklı bir dünya olacaktır. Benim görebildiğim kadarıyla Amerika bir bataklığa saplanmıştır. Eninde sonunda mağlup olmaya mahkumdur. Sen kendini feda eden insanı olduğu bölgeyi işgal edebilir misin? Artık ortada, kendisini Saddam'ın şahsında feda eden bir millet var. Savaş bir haftada, iki haftada bitecek; bunların hepsi hikayedir. Ancak bizim gibi saf temiz insanları uyuturlar. Ve önlerini görmelerine mani olurlar."
Oyunun böylesi
ABD'nin Irak'ta yürüttüğü savaşın yüzde beşyüz haksızlık duruşu üzerine bina edildiğine, başta BM, hiç kimsenin bu savaşa cevaz vermediğine, Irak'ın kimyevi-biyolojik türden silaha sahip olmadığının da ortaya çıktığına işaret eden Prof. Dr. Haydar Baş, "Kaldı ki, 10 seneden beri Irak'ı didik didik arıyorsun. Bütün silahlarını elinden aldın. Bu enteresan bir olaydır. Silahlarını alıyorsun. Ondan sonra da kalkıyorsun, harp ilan ediyorsun. Bu o kadar büyük düşüklük, öyle büyük bir oyun ki. Bu terörle bile izah edilemez. Madem savaşacaksın, niye elindeki silahı alıyorsun?" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devletine düşen şey
BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, Irak'taki olay konusunda Türk milletinin sergilediği duyarlılığa, ayıklığa atıfta bulunarak "Türk milleti ve devleti olarak bize düşen"i gerekçeleriyle birlikte şöyle dile getirdi: "Biz adalete susamış olan dünyayı yüzyıllarca adalete doyurmuş olan bir milletiz. Can, mal, namus, din ve vicdan, vatan emniyetlerini bütün insanlığa doya doya yaşatmış bir milletiz. Ben şahsen beklerdim ki bizi yönetenler eski günleri hatırlasınlar, böyle bir devlet, böyle bir millet anlayışını, ordusu da böyle bir ordu anlayışını ortaya koysun. Bizim sevdamız bunadır. Vakit çok geçmiş değil. Zararın neresinden dönülürse kârdır kabilinden ayıkmalarını, bu coğrafyaya sahip çıkmalarını bekliyoruz. Çünkü Osmanlı gittikten sonra bu coğrafya devamlı surette vuruşma halindedir. Balkanlar, Kafkaslar, Arap-İslam dünyası öyledir. Türk İslam dünyası kendi başına bırakıldı. 1917'de kendisine vatan bulan komünizmin yıllarca esareti altında inim inim inledi. Onları da kurtaracak olan Türk milletidir. Bunu derken Turancı kafa ile konuşmuyoruz. Neticede biz bu milletin evladıyız. Beraber olmamız, yeraltı-yerüstü kaynaklarımızı, imkanlarımızı ortaya koyarak bir yürek, bir bilek olmamız gerekmez mi? Balkanlarla, Ortadoğu ile böyle olmamız gerekmez mi? Osmanlı gitti, yeri boşaldı. Boşalan bu yerde devamlı surette bir anafor, girdap var. Gemi battı ama dönmesi durmuyor. Suyun üzerindeki her cismi çekiyor, yutuyor. Şu anda yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu boşluğu doldurmak mecburiyetindedir. Türkiye siyasetine talip olanlar, bu büyük iradeyi görmedikten, bu devlet anlayışına sahip olmadıktan sonra zillet ehli siyasetçi olmaktan başka bir işe yaramazlar. Ayık olalım. Büyük düşünelim. Bu millete aidiyetimizi kendi nefislerimizde görelim. Dünyanın da beklediği budur. İnşallah bu netice uzak olmayacaktır."
Hayal değil gerçek
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, tarihi gerçeklere, coğrafyamıza, misyonumuza ve ilme uygun bu düşünceye karşı itiraz sesi yükseltenler için de şu tespitte bulundu: "Globalizmi ortaya koyan, 11 tane değil, on tane adamdır. Bu adamlar dünyayı sömürüyor. Bunların düşünceleri siyasetimize, ekonomimize, ticaretimize, dinimize, ziraatimize, tarımımıza, ormancılığımıza, hepsine karışıyor. Bu hayalperestlik olmuyor. Sen kendine ait olanları korumaya çalışıyorsun, bu hayalperestlik oluyor. Bu kadar satılmışlık olur mu? Küresel düşünce dedikleri şeyin başındakiler on tane şahıstır. İşleri yoğuran, parayı elinde tutan on tane şahıstır. Ellerinde, dünya devletlerinin bütçesinin 20 misli kapital var. Bunlar dünyayı yönetmeye kalkıyor da sen kendi kendini yönetmeye kalkamıyorsun. 'Onsuz olamam' diyorsun. Öl daha iyi. Ama milletimiz uyandı. Ayıkan kardeşlerimiz biraraya gelip, ele ele verecekler, bunu bir siyasi güç, irade haline getirecekler, inşaallah."
Tehlike kapımızda uyarısı
Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye'nin tarihi misyonu itibariyle sahip olduğu haklar konusunda ürkek davranmasının, Irak olayında da olduğu gibi yanlış yerlerde durmasının nasıl bir sonucu karşımıza çıkaracağı hakkında şu uyarıcı açıklamayı yaptı: "Suriye tavrını koyarken biz, 'Biz ABD ile görünürsek bize bir şey yapmaz' diyoruz. Bir atasözü vardır. Su uyur düşman uyumaz. O senin gibi kelek değildir. Hepsini halleder, ondan sonra sırayı sana getirir. Yani o kafasına koydu. Kurt kuzuyu yiyecek. Bence, Türk Silahlı Kuvvetleri bu şuuru, bu fikri, siyasilere, gece gündüz anlatması lazım. Noksan olan bugün budur. Yani ABD'nin ve onun arkasındaki güç İsrail'in hesabı biziz. İstesek de biziz istemesek de. Bu coğrafya onun projesinde vardır. Bu coğrafya olmazsa onun projesi noksandır. Bunu böyle görmediğimiz zaman işte böyle günübirlik siyasetle, sahte gülüşlerle kendi kendimizi avuturuz. Ve sonunda çok ciddi darbe, sille yeriz. Türkiye, o noktaya gidiyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.