Türkiye bir türlü gelişmiş ülkeler arasına giremiyor, hatta maalesef bazı açılardan gittikçe geriliyor diyoruz ya; Türk insanı ne zaman sorgulamayı ve düşünmeyi hayatının bir parçası haline getirirse, ancak o zaman başka şeyler söylemeye başlayabiliriz. Düşünmüyoruz, okumuyoruz, araştırmıyoruz. Duyduğumuza inanmayı tercih ediyoruz. Bu da ilerleyemeyişimizin en büyük nedeni. Televizyonda izlediğimiz bir haber doğru mu değil mi diye düşünmüyoruz? Ya da bir devlet büyüğümüz söylediği bir sözde haklı mıdır, haksız mıdır diye araştırmayıp taraftarı olup olmamamıza göre karar veriyoruz. Eğer bizim oy verdiğimiz partinin bir mensubu ise haklı, başka bir partinin mensubu ise haksızdır diyoruz. Oysa hiçbiri ne % 100 haklı ne de % 100 haksız olamaz. Vatandaş olarak her söylenilen konu hakkında bilgi sahibi olmamız beklenemez ama en azından farklı görüşleri dinleyerek acaba mı diye sormayı öğrenmeliyiz. Örneğin Sayın Cumhurbaşkanımızın Merkez Bankası'nın faizleri düşürmemesinin enflasyonu doğurduğu tezi birçok iktisatçı tarafından çürütülmesine rağmen asıl devlet borçlanmasını yapan Hazine'nin Merkez Bankası'nın %7'lik oranı eleştirilirken %12 ile borçlandığı söylenirken bunlara kulağımızı tıkamamalıyız. O kadar düşünmüyoruz ki, çiftçi dayıya, emekli dedeye 'ne var, ne yok?' diye sorduğumuzda son derece olumlu cevaplar alabiliyoruz. 'Böyle diyorsun da geçinebiliyor musun?' dediğimizde 'Geçinemiyoruz ama büyüklerimiz ekonomi çok iyi, istikrar var' diyorlar cevabını alabiliyoruz. Vatandaşımız demiyor ki madem istikrar var, ekonomi iyi, niye bu benim cebime yansımıyor? Çarşıya, pazara yansımıyor? Kendi günlük hayatını bu kadar etkileyen bir konuda bile düşünmeyip bize dikte edileni kabul ediyoruz. Artık bundan vazgeçmeliyiz. Bizi kandırmalarına izin vermemeliyiz. S.S.C.B'nin dağılmasından sonra Rusya yeni bir arayışa girmeseydi ve Sosyalizmde ısrar etseydi bugün dünya lideri olabilir miydi? Önce Kapitalizmi denediler, baktılar ki o da çözüm değil; ondan da vazgeçtiler. Yeniden arayışa geçtiler. En son çareyi Milli Ekonomi Modeli'nde buldular. Henüz bir tezdi belki denenmemişti ama bilimsel yaklaştılar. Bizim gibi alıştıklarından vazgeçmemezlik yapmadılar. Araştırdılar, sorguladılar. Dünyanın bir numaralı iktisat profesörlerine incelettiler. Yetmedi, tezin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i Duma'ya çağırdılar, ondan dinlediler ve dediler ki bizim kurtuluşumuz bu tezde. Ardından Rusya yeniden sözü geçen bir ülke haline geldi. Rus Halkı refaha kavuştu. Yunanistan'da %3'lerde oy alan bir parti olan Syriza, Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet projelerinin bir kısmını programına alarak vaatlerde bulundu. Yunan Halkı demedi ki nasıl yapacak? Yapamaz ki. Demediler ki seçilemez, oyum boşa gider. Sadece düşündüler. Bu vaatler gerçekleşebilir mi? Lider Çipras bunları neye dayanarak söylüyor? Sorguladılar, dinlediler ve anladılar ki bu projeler onları içinde bulundukları dar boğazdan çıkarabilir. Oylarını o küçük ama projeleri büyük partiye verdiler ve hemen etkisini görmeye başladılar. Bu bakımdan artık bizim de alıştığımız, dedemizden, babamızdan yadigâr ve defalarca deneyip gördüğümüz partileri biraz olsun sorgulayıp farklı arayışlara girmemizin zamanı gelmiştir. Takım tutar gibi iyi de oynasa kötü de oynasa takımımı değiştirmem mantığından sıyrılıp; tarafsız bir gözle bakmaya başlamamızın, değiştiremiyorsak bile en azından eleştirmeye hatta taban olarak hatalarını söylemeye ve parti yönetiminde olanları farklı arayışlara zorlamamızın zamanı gelmedi mi? Bence geldi de geçiyor bile. Çözüm Rus ve Yunan halkları için olduğu gibi Türk Halkı için de hatta tüm dünya için de Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet projeleridir. Siyasi partilerin amacı eğer bizim refahımız ve gelişmemiz ise hepsinin bu modeli parti programlarına almaları ve uygulamaları gerekmektedir. Halk olarak bizim vazifemiz de seçmeni olduğumuz partileri buna zorlamamızdır. Zira bunu yapmayarak vatandaş olarak biz kaybediyoruz gelecek nesillerimiz kaybediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020