Suudi Arabistan, Muhammed bin Selman'ın başa getirilmesi ile birlikte Amerikan İslam'ı olan "ılımlı İslam" anlayışına geçince, Vatikan'la da teşrik-i mesaisi artmaya başladı.
Malum, Türkiye olarak oldukça yakından biliyoruz ki, İslam ülkelerini parçalama ve işgal projesi olan Büyük Ortadoğu Projesinin dini ayağı "ılımlı İslam", ılımlı İslam'ın ise en önemli argümanı dinlerarası diyalog?
15 Temmuz darbe girişimiyle neticelenen Fetö'nün dinlerarası diyalog faaliyetlerinden millet olarak tecrübeliyiz. Prof. Dr. Haydar Baş Bey yıllarca "Dinlerarası diyalog faaliyetleri bir işgal projesidir" diye haykırdığında, duymazdan geldiğimiz ama sonrasında darbesiyle tanıştığımız şu meşhur faaliyetler?
İşte şimdi bu işgal projesi bugün de Suudi Arabistan'da boy gösterdi. Ilımlı İslam'ın siyasi ayağını ABD, dini ayağını da Vatikan takip ediyor. Ilımlı İslam kararı alan Suudi Arabistan'a, ABD bir taraftan milyarlarca dolar silah satıp, ayrıca işgal etmeyi hedeflediği Yemen ve Suriye gibi İslam ülkelerine de Suud üzerinden operasyon uyguluyor. Vatikan ise dinlerarası diyalog kapsamında, Türkiye'de Fetö üzerinden gerçekleştirdiği İslam dinini tahrip ve Müslümanları Hıristiyanlaştırma adımlarını aynen Suudi Arabistan'da hayata geçiriyor.
Yani Suudi Arabistan'daki Araplar bir taraftan ABD'nin paralı askeri yapılırken, diğer taraftan Hıristiyan olmalarının da adımları atılıyor.
Geçtiğimiz Nisan ayında Vatikan'ın Dinlerarası Diyalog Konseyi'nden Fransız Kardinal Jean-Louis Tauran başkanlığında bir heyet Suudi Arabistan'a bir ziyaret gerçekleştirmiş, yapılan görüşmelerde bir işbirliği anlaşması imzalanmıştı.
Bugünlerde bu anlaşmanın detayları ortaya çıkmaya başladı. Buna göre Vatikan, İslam'ın en önemli kutsal mekânlarından olan, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) mübarek kabrinin bulunduğu Medine'de bir kilise inşa edecek. Yanlış okumadınız Medine'mize kilise kuracaklar. Suudi Arabistan yönetimi Vatikan'a Medine'de bir kilise inşa edilmesi için onay verdi.
Haber, Egypt Independent internet gazetesinde yayınlandı. Anlaşmanın "toplumsal-kültürel açıklık politikası çerçevesinde" imzalandığı belirtildi. Ama dikkat ederseniz, Vatikan'a cami değil, Medine'ye kilise inşa ediliyor. Toplumsal ve kültürel açıklıktan kasıtları belli, İslam'ın kalbi Medine'de Vatikan eliyle Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinin yürütülmesi?
Amaç İslam dünyasını kalbinden hançerlemek?
Anlaşma elbette ki bununla da sınırlı değil? Haberde, anlaşma uyarınca gelecekteki görüşmeleri organize etmek üzere tarafların ikişer temsilcisinin bulunacağı ortak koordinasyon komisyonu kurulmasının da kararlaştırıldığı ve bu komisyonun, iki yılda bir sırasıyla Roma'da ve Suudi Arabistan'ın bir şehrinde toplanacağı belirtildi.
Suudilerin, daha önceleri de Medine ve Hz. Peygamberin kabriyle alakalı bir takım kötü niyetleri olmuştu. Örneğin, 1926 yılında Vahhabi Suudiler sınırları içinde bulunan tüm kabirleri, sahabe kabirleri de dahil yıkıyorlardı. Sıra Hz. Peygamberin kabrine gelmişti. Bu haber Mustafa Kemal Atatürk'e iletildiğinde, derhal Suudi muhataplarına bir telgraf çekti ve şu cümleyle onları uyardı: "Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim."
Bunun üzerine Suudiler Hz. Peygamberin kabrine dokunamadılar. Yani Atatürk olmasa bugün Hz. Peygamberin mezarı da olmayacaktı. Yıllardır dinsiz diye iftira attıkları Atatürk'ün yaşadığı dönemdeki hadiseye bakın, bir de dindarlıkta mangalda kül bırakmayan siyasilerimizin yaşadığı ve söz sahibi olduğu günümüzün hadisesine bakın. Dün Atatürk'ten korktular Hz. Peygamberin kabrine dokunamadılar, bugün bizimkilerden aldıkları cesaretle Hz. Peygamberin yanına kilise inşa edecekler. Neredeeeen nereye?
Halbuki bırakın Medine'de kilise inşa edilmesini; Hz. Peygamberin vasiyeti, "tüm Arap yarımadasından Hırıstiyanların, Yahudilerin ve putperestlerin çıkartılması" noktasında idi.
Eğer Müslümansak, hiç kimsenin Medine'de kilise açılmasına onay verme izni yok. Medine konusundaki kararı Cenab-ı Hak ve Hz. Peygamber vermiştir, ne Suud'un ne de başka bir İslam devletinin böyle bir yetkisi yoktur.
Esasen İslam dünyası Medine'den önce Kudüs'le, Şam'la test edildi. ABD Başkanı Trump'ın İslam'ın ilk kıblegahı ve üç kutsal şehrinden biri olan Kudüs için "İsrail'in başkentidir" çıkışına ve Hz. Peygamber'in "emin beldedir" dediği Şam'ın ABD ve İsrail füzelerine hedef olmasına ses çıkarmayan İslam dünyasıdır, bu Haçlı ve Yahudi güruhuna asıl cesareti veren?
Tek ses Prof. Dr. Haydar Baş'tan geldi, "Kudüs tüm İslam âleminin başkenti olmalıdır" ve "Esad İmam Hüseyin rolündedir" diye? Ama Türkiye'de Türk milleti nasıl Prof. Dr. Baş ve dünya çapındaki çözümleri konusunda vurdumduymaz ise, maalesef genel olarak İslam âlemi de aynı duyarsızlıkta? O günlerde Sayın Baş demişti, "Bu duyarsızlık devam ederse, bugün Kudüs, yarın Mekke ve Medine" ve yine haklı çıktı.
Kudüs maalesef İsrail'in başkenti olma yolunda, Medine'ye de kilise inşa ediliyor.
Tüm İslam âlemine yazıklar olsun.
Malum, Türkiye olarak oldukça yakından biliyoruz ki, İslam ülkelerini parçalama ve işgal projesi olan Büyük Ortadoğu Projesinin dini ayağı "ılımlı İslam", ılımlı İslam'ın ise en önemli argümanı dinlerarası diyalog?
15 Temmuz darbe girişimiyle neticelenen Fetö'nün dinlerarası diyalog faaliyetlerinden millet olarak tecrübeliyiz. Prof. Dr. Haydar Baş Bey yıllarca "Dinlerarası diyalog faaliyetleri bir işgal projesidir" diye haykırdığında, duymazdan geldiğimiz ama sonrasında darbesiyle tanıştığımız şu meşhur faaliyetler?
İşte şimdi bu işgal projesi bugün de Suudi Arabistan'da boy gösterdi. Ilımlı İslam'ın siyasi ayağını ABD, dini ayağını da Vatikan takip ediyor. Ilımlı İslam kararı alan Suudi Arabistan'a, ABD bir taraftan milyarlarca dolar silah satıp, ayrıca işgal etmeyi hedeflediği Yemen ve Suriye gibi İslam ülkelerine de Suud üzerinden operasyon uyguluyor. Vatikan ise dinlerarası diyalog kapsamında, Türkiye'de Fetö üzerinden gerçekleştirdiği İslam dinini tahrip ve Müslümanları Hıristiyanlaştırma adımlarını aynen Suudi Arabistan'da hayata geçiriyor.
Yani Suudi Arabistan'daki Araplar bir taraftan ABD'nin paralı askeri yapılırken, diğer taraftan Hıristiyan olmalarının da adımları atılıyor.
Geçtiğimiz Nisan ayında Vatikan'ın Dinlerarası Diyalog Konseyi'nden Fransız Kardinal Jean-Louis Tauran başkanlığında bir heyet Suudi Arabistan'a bir ziyaret gerçekleştirmiş, yapılan görüşmelerde bir işbirliği anlaşması imzalanmıştı.
Bugünlerde bu anlaşmanın detayları ortaya çıkmaya başladı. Buna göre Vatikan, İslam'ın en önemli kutsal mekânlarından olan, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) mübarek kabrinin bulunduğu Medine'de bir kilise inşa edecek. Yanlış okumadınız Medine'mize kilise kuracaklar. Suudi Arabistan yönetimi Vatikan'a Medine'de bir kilise inşa edilmesi için onay verdi.
Haber, Egypt Independent internet gazetesinde yayınlandı. Anlaşmanın "toplumsal-kültürel açıklık politikası çerçevesinde" imzalandığı belirtildi. Ama dikkat ederseniz, Vatikan'a cami değil, Medine'ye kilise inşa ediliyor. Toplumsal ve kültürel açıklıktan kasıtları belli, İslam'ın kalbi Medine'de Vatikan eliyle Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinin yürütülmesi?
Amaç İslam dünyasını kalbinden hançerlemek?
Anlaşma elbette ki bununla da sınırlı değil? Haberde, anlaşma uyarınca gelecekteki görüşmeleri organize etmek üzere tarafların ikişer temsilcisinin bulunacağı ortak koordinasyon komisyonu kurulmasının da kararlaştırıldığı ve bu komisyonun, iki yılda bir sırasıyla Roma'da ve Suudi Arabistan'ın bir şehrinde toplanacağı belirtildi.
Suudilerin, daha önceleri de Medine ve Hz. Peygamberin kabriyle alakalı bir takım kötü niyetleri olmuştu. Örneğin, 1926 yılında Vahhabi Suudiler sınırları içinde bulunan tüm kabirleri, sahabe kabirleri de dahil yıkıyorlardı. Sıra Hz. Peygamberin kabrine gelmişti. Bu haber Mustafa Kemal Atatürk'e iletildiğinde, derhal Suudi muhataplarına bir telgraf çekti ve şu cümleyle onları uyardı: "Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim."
Bunun üzerine Suudiler Hz. Peygamberin kabrine dokunamadılar. Yani Atatürk olmasa bugün Hz. Peygamberin mezarı da olmayacaktı. Yıllardır dinsiz diye iftira attıkları Atatürk'ün yaşadığı dönemdeki hadiseye bakın, bir de dindarlıkta mangalda kül bırakmayan siyasilerimizin yaşadığı ve söz sahibi olduğu günümüzün hadisesine bakın. Dün Atatürk'ten korktular Hz. Peygamberin kabrine dokunamadılar, bugün bizimkilerden aldıkları cesaretle Hz. Peygamberin yanına kilise inşa edecekler. Neredeeeen nereye?
Halbuki bırakın Medine'de kilise inşa edilmesini; Hz. Peygamberin vasiyeti, "tüm Arap yarımadasından Hırıstiyanların, Yahudilerin ve putperestlerin çıkartılması" noktasında idi.
Eğer Müslümansak, hiç kimsenin Medine'de kilise açılmasına onay verme izni yok. Medine konusundaki kararı Cenab-ı Hak ve Hz. Peygamber vermiştir, ne Suud'un ne de başka bir İslam devletinin böyle bir yetkisi yoktur.
Esasen İslam dünyası Medine'den önce Kudüs'le, Şam'la test edildi. ABD Başkanı Trump'ın İslam'ın ilk kıblegahı ve üç kutsal şehrinden biri olan Kudüs için "İsrail'in başkentidir" çıkışına ve Hz. Peygamber'in "emin beldedir" dediği Şam'ın ABD ve İsrail füzelerine hedef olmasına ses çıkarmayan İslam dünyasıdır, bu Haçlı ve Yahudi güruhuna asıl cesareti veren?
Tek ses Prof. Dr. Haydar Baş'tan geldi, "Kudüs tüm İslam âleminin başkenti olmalıdır" ve "Esad İmam Hüseyin rolündedir" diye? Ama Türkiye'de Türk milleti nasıl Prof. Dr. Baş ve dünya çapındaki çözümleri konusunda vurdumduymaz ise, maalesef genel olarak İslam âlemi de aynı duyarsızlıkta? O günlerde Sayın Baş demişti, "Bu duyarsızlık devam ederse, bugün Kudüs, yarın Mekke ve Medine" ve yine haklı çıktı.
Kudüs maalesef İsrail'in başkenti olma yolunda, Medine'ye de kilise inşa ediliyor.
Tüm İslam âlemine yazıklar olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025