Suriye'de yaşanan dramı ve mülteci krizini anlayabilmek için 4 yıldır Suriye'de yaşananları ve öncesini iyi tahlil etmemiz gerekmektedir.Bu tahlili yaparken ABD'nin dünyaya servis ettiği yanlı haberlerden ve bilgilerden yola çıkarsak elbette ki doğru bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Çünkü medya ve basın yoluyla kirli bir propaganda yapmak, olayları çarpıtmak ABD'nin bir savaş stratejisidir, bunun için milyarlarca dolay para harcamaktadır.Bizler araştırmalarımızı yaparken bağımsız kaynaklardan istifade etmeye çalıştık ve bunların içerisinde tarafsız, olaylara bilimsel bir gözlükle bakan Batılı akademisyenler de vardı. Vardığımız sonuç ise;ABD'nin çıkarlarına hizmet eden, ülkeleri iç savaşa sürükleyen ve Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir parçası olan Arap Baharı, Mısır, Tunus ve Libya'yı kasıp kavurduktan sonra 15 Mart 2011 tarihi itibarıyla Suriye'ye sıçradı. Nisan 2011 tarihinde de hızla Suriye'nin birçok iline yayıldı. Dikkat çeken nokta, bu tarihe kadar Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın ne halkına karşı işlediği en ufak bir zulüm, ne de Suriye halkının Esad'a karşı bir isyanı vardı.Suriye'nin her karışında huzur hakimdi, güvenli bir ülkeydi; devlet, halkının bütün sorunlarıyla bizzat ilgileniyordu. Esad ve Suriye yönetiminin İsrail dışında hiçbir ülke ile sorunu yoktu hatta Türkiye'nin Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve diğer yetkilileriyle neredeyse "kanka" düzeyinde ilişkileri vardı. Suriye üzerinde bir anda karabulutlar dolaşmaya başladı, Suriye hedef tahtasına oturtuldu. Esad'dan memnun olan halkın bir anda ona düşman olup isyan çıkarması mümkün değildi. Türkiye sınırları hareketlendi, diğer İslam ülkelerini karıştıran birçok unsur Suriye'ye yönlendirildi, parasal destekler sağlandı ve içerideki ajanlar da devreye sokularak ilk isyan faaliyetleri başlatıldı.Türkiye'nin ABD güdümlü taşeron siyaseti nasıl Irak işgalinde işgalcilere cesaret verip ardından da en büyük desteği sağladıysa, Suriye'de fitili ateşlenen olaylarda da yine başrolü oynadı. Eğer Türkiye bu isyan faaliyetlerine ABD'nin talimatıyla kapı açmamış olsaydı, Esad için bu problemin çözümü 1 günlük işti ama maalesef sınırlarımızdan profesyonel isyancılar geçirildi. Bu silahsız eylem döneminde, Suriye halkı sanki Esad'ın karşısındaymış imajı verilmeye çalışıldı. Hatta perde arkasında yabancı ajanların ve isyancıların olduğu bir takım saldırılar tertip edilerek "Esad halkına zulmediyor" imajı oluşturulmaya çalışıldı.Yine bu dönemde, Suriye'nin özellikle kuzey ve doğu bölgelerinde halk 20 bin dolar para, Türkiye'de ve diğer civar ülkelerde rahat ve huzurlu ortam vaatleri ve de savaş tehditleriyle beraber kandırılarak mülteci olmaya doğru zorlandı.İşte ilk mülteci krizinin başlangıcı bu sebepledir.25 milyon Suriyelinin büyük bir bölümü Esad'a olan güveninden dolayı Suriye'yi terk etmedi, tehdidi dikkate alanlar Suriye'nin daha güvenli bölgelerine doğru hareket ettiler. Ama kirli propagandalara kananlar başta Türkiye olmak üzere civar ülkelere sığındılar.Esad'ın bu gizli işgal, fitne ve fücur faaliyetleri karşısında dik duruşu, gerçek Suriye halkının Esad'dan yana tavır alması bu Arap Baharı projesini hedefe ulaştırmadı.Bu sefer işgalciler ve de Suriye'ye sokulan isyancılar hızla silahlandırıldı ve terör gerçek yüzünü göstermeye başladı.Başlangıçta Esad'ın güçlerini toparlayamaması ve de Türkiye'ye güvendiği için kuzey sınırlarını boş bırakması sebebiyle silahlı terör unsurları bazı illeri ele geçirdiler ve katliamlar yapmaya başladılar. Bu vahşi katliamlardan kaçan bölge halkı mecburen Türkiye'ye ve diğer ülkelere sığınmaya çalıştı.Bütün bu gelişmelerin neticesinde Suriye'nin dışına kaçıp mülteci, sığınmacı konuma düşen Suriyeli sayısı 5 milyon kişiyi aşarken, Suriye içinde güvenli bölgelere göçen Suriyeli sayısı ise 7 milyona yaklaştı.Yani Arap Baharı adı altında, dış destekli isyanlarıyla, terör faaliyetleriyle yürütülen gizli işgal süreciyle Suriye halkının 150 bin kişisi canlarını kaybederken, 12 milyonu aşan bir nüfus yerinden yurdundan oldu. Şimdi baştan beri gerçekleriyle ifade ettiğimiz süreci doğru okuduğumuzda söyler misiniz bu halk dramının gerçek sorumluları kimlerdir?Bana sorarsanız, gerçek sorumlular BOP ve Arap Baharı projesinin gerçek mimarı İsrail, birinci dereceden taşeronu ABD, ikinci dereceden taşeronları AB ülkeleri ve bunların piyonları durumunda olan başta Türkiye siyaseti olmak üzere Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn gibi ülkeler? Bunlar "milyonlarca insanı mağdur eden" olarak tarihin karanlık sayfalarında yerlerini aldılar.Suriye Devlet Başkanı Esad ve yanındakiler, ona destek olan Rusya ve BRICS ülkeleri ve de Hizbullah ise Suriye'yi Haçlı emperyalist Batı ve Siyonist İsrail işgaline karşı ayakta tutan, milyonlarca Suriyelinin hayatta kalmasını sağlayan irade ve BOP kapsamındaki ülkelerin bir çıkış kapısı, bir örneği olarak tarihin altın sayfalarına geçtiler.Yakın zamanda ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025