2011 öncesi en güvenli sınır komşumuz olan Suriye ile 2011 sonrası hiçbir mantıklı sebep yokken bir anda düşman oluverdik ve en güvensiz, en fazla terör tehdidi aldığımız sınır komşumuz oluverdi.
Siyasilerimiz için 2011 öncesi "dost Esad", 2011 sonrası "katil Esed" oldu.
Bugün de siyasilerimiz "Siyasette dargınlık olmaz" diyerek Suriye ile ilişkilerde yeniden 2011 öncesine dönmenin sinyallerini veriyorlar, adımlarını atıyorlar.
Zararın neresinden dönersek kârdır diyerek, Suriye'ye düşmanlık üzerine kurulan dış politika yanlışından acilen dönmemiz elbette ki doğru olandır. Ama bu aşamada şu soruyu sormadan da edemiyoruz: Mademki yıllar sonra yeniden başladığımız noktaya dönecektik, 11 yıldır neden yanlış adımlarla bu kadar ağır bedeller ödemek zorunda kaldık?
Suriye'de yüz binlerce insan öldü. Milyonlarca Suriyeli vatan cüda oldu. Suriye yerle bir oldu. Ülkemizin sınırları küresel terör örgütlerinin yolgeçen hanına döndü. ABD'nin desteğiyle sınırımızda terör örgütünün sözde ordusu, sözde devlet yapılanması oluştu. Suriye tarafında oluşan terör yapılanmalarından, ülkemizin yerleşim yerlerine terör saldırıları oldu. Buralarda yetiştirilen, silahlandırılan teröristler, ülkemizin önemli şehirlerinde can kayıplarına neden olan terör eylemleri gerçekleştirdiler. Terör tehdidini bertaraf edebilmek için Suriye'nin kuzeyine yapılan operasyonlarda birçok Mehmetçiğimiz şehit oldu.
Her şeyden önemlisi, milyonlarca Suriyeli, sığınmacı olarak gelerek, ülkemizin dört bir yanında istikrarsız bir ortamın oluşmasına neden oldular.
AKP hükümetinin yanlış Suriye politikası sebebiyle bu saydıklarımızın dışında daha birçok olumsuz sonuçlar yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz.
Şu bir gerçek ki, elbette Suriye ile el sıkışmak olumlu bir gelişmedir ama bu kadar yaşananlardan sonra 2011 öncesine dönmek asla mümkün olmayacak.
2023 seçimleri öncesi, seçimleri kazanabilmek için her türlü kartı açan AKP hükümeti, bu noktada Suriye kartını da devreye koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye ile anlaşılabileceğine yönelik açıklamalar yaptı.
Bunun bir neticesi olarak önceki gün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya Federasyonu ve Suriye istihbarat başkanlarıyla üçlü toplantıda bir araya geldi.
Bakan Akar, "Toplantıda Suriye ve bölgedeki durumun bir an önce olumlu yönde gelişmesi, sulhun, sükunun, istikrarın sağlanması için neler yapılabileceğini görüştük" dedi. Üçlü toplantıların devam etmesi konusunda mutabakata vardıklarını açıklayan Akar, "Temennimiz bir an önce bölgeye barışın, huzurun, istikrarın gelmesi. Bunun için bugüne kadar yaptığımız gibi bundan sonra da bize düşen görevleri yapmaya devam edecek, gerekli katkıları sağlayacağız" ifadelerini kullandı.
Suriye Savunma Bakanlığı'ndan konuyla ilgili yapılan açıklamada ise, "Taraflar birçok konuyu tartıştı. Görüşme pozitif geçti" denildi.
Toplantıda, Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleriyle ortak mücadele çabaları ele alındı. Türkiye'nin 11 yıl sonra Suriye ile ilk resmi teması, Suriye basınında büyük ses getirdi. Esad hükümetine yakın El Vatan gazetesi, görüşmeyle ilgili kapsamlı bir haber yayınladı. Gazeteye konuşan kaynaklar, "Önceki aylarda yapılan güvenlik görüşmelerinde işler Şam'ın istediği gibi gitmeseydi, bu görüşme gerçekleşmezdi" yorumunu yaptı.
İnşallah görüşmeler olumlu olarak devam eder de, hem Türkiye, hem de Suriye şu 11 yılın yaralarını bir nebze de olsa sarmaya başlar.
Prof. Dr. Haydar Baş 2011 yılında yaptığı açıklamalarda, dost Esad'ın neden bir anda katil Esed olduğunu sorguluyordu ve Esad'ın ülkemiz aleyhinde hiçbir düşmanca politika ortaya koymadığını vurguluyordu. Esad'ın başına gelenlerin, ABD'nin BOP işgaline hayır demesinden kaynaklandığını belirten Baş, Suriye konusunda ABD'nin ipiyle kuyuya inilmemesi gerektiğini vurguluyordu. Hatta BOP işgaline karşı çıktığı için Esad'ın İmam Hüseyin'in rolünde olduğunu da ifade ediyordu.
O gün Prof. Dr. Baş'ın bu doğrularını eleştirenler, bugün 'pardon' diyerek yeniden Esad'la el sıkışmanın derdine düştüler.
Prof. Dr. Baş'ın sakalı da vardı ama dinlemediler.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Türkiye'nin dış politikasının ABD'nin iç politikası olmaması gerektiğini belirtiyor. BTP yıllardır "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" diyor.
BTP'nin dış politika anlayışındaki şu iki madde oldukça önemli:
* Üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmeliyiz.
* Bölgesel sorunlarımızı, bölge ülkeleriyle bir araya gelerek çözmeliyiz.
Bu temel iki madde, emin olun ki, bugün dış politikada hangi sorunları yaşıyorsak hepsini bir anda ortadan kaldırabilecek çözümlerdir.
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025