Bu dünyaya insanlar geldiler; mazlumların ve masumların omuzları üzerinde, yoksulların alın teri ve nasırlı elleri üzerinde sefa sürdüler.
Bu dünyaya insanlar geldiler; inim inim inleyenlerin, dağ gibi elem ve kederlerin, bin bir çeşit çile ve meşakkatlerin etkisiyle, sürekli ağlayanların göz yaşlarından oluşmuş 'gözyaşı denizinde' saltanat kayıklarını yüzdürdüler ve keyf içinde devran sürdüler.
Bu dünyaya insanlar geldiler; sırtlarına yükledikleri ağır yüklerden dolayı iki büklüm, sırtlarından çatırtılar yükselen köleler topluluğundan müteşekkil kervan sürdüler.
Bu dünyaya insanlar geldiler; büyük kalabalıkların, nice kitlelerin haklarından ve paylarından çaldıkları servetlerle nice kaleler ve kuleler inşa ettiler ve o fildişi kulelerde saltanat sürdüler.
Bu dünyaya insanlar geldiler; bin bir çeşit hile ve desiselerle ele geçirdikleri yönetim erkini kullanarak, geçen asırlar boyunca oluşmuş ve yerleşmiş olan nice kuralları keyfince değiştirerek krallık sürdüler.
Bu dünyaya bir başka grup, bir başka vasıflarla donanmış olan insanlar da geldiler; yaşadıkları zaman diliminde var olan yaralara merhem buldular, merhem oldular ve merhem sürdüler.
Yaşadıkları zaman diliminde, dünyanın hangi yüzünde olurlarsa olsunlar, ellerinin ulaştığı, kollarının yetişebildiği her köşedeki dertlilere derman buldular, derman oldular ve yaralarına derman sürdüler.
Bu dünyaya kimi insanlar da geldiler; sürekli kendi rahatlarını, kendi istirahatlarını, kendi sefalarını sümenaltı ettiler ve daima başkalarının rahatı, istirahatı ve mutlulukları için yapılması gerekenleri öne sürdüler.
Bu dünyaya gönülleri aydınlatan, yolları aydınlatan ve hayatı aydınlatan vasıflarla donanmış insanlar da geldiler; tüm insanlığın gönlünü aydınlatacak, yolunu aydınlatacak ve geleceğini aydınlatacak icatlar yaptılar, yeni yeni buluşlara imza attılar ve hayata yeni terimler, yeni kavramlar kattılar.
Bu dünyaya insanlar geldiler; insanların omuzlarına basarak yükseldiklerini zannettiler ama hep alçaklara yuvarlandılar.
Bu dünyaya bazı insanlar da geldiler; alçakgönüllülüğü şiar edinerek kanatlandılar ve yücelere, gönüllere uçtular.
Keyfince sefa sürmek ve saltanat sürmek…
Hem görünen hem de derinlerdeki yaralara merhem sürmek…
İkisi de 'sürmek' ama, aralarında dağlar kadar fark var.
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025