(dünden devam?)
İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'dan:
Şamlı bir adam, başka bir adamı karısıyla yakaladı, onu öldürdü yahut ikisini de öldürdü. Muâviye bu olayda nasıl hüküm vereceğini bilemedi, Ebû Mûsâ'dan, Ali'ye bir mektup yazarak bunu sormasını istedi.
Ebû Mûsâ da Ali'ye sordu, Ali şöyle cevap verdi: 'Bu benim beldemde yaşanmış bir olay değil, bana işin esasını anlatmalısın' dedi.
Ebû Mûsa dedi ki: 'Bunu sana sormamı Muâviye istedi.'
Ali şu cevabı verdi: 'Ben Ebû Hasan'ım. Eğer (zina için) dört şahit getirmezse ipi (kısas yapmak üzere öldürülenin velilerine) verilir.' (Mâlik, akdiye no. 18, s. 737).
Haneş b. el-Mu'temir radiyallahu anh'dan:
"Yemen'de kuyu kazdılar, içine bir arslan düştü, seyretmeye koyuldular. Derken bir adam düşerken, başka birine yapıştı, o da başka birine yapıştı. Derken dört kişi oldular, hep birlikte kuyuya düştüler. Arslan onları parçaladı. Sonunda bir adam mızrak atıp arslanı öldürdü.
İnsanlar kuyuyu kazana, 'Arkadaşlarımızı sen öldürdün; diyetlerini sen vereceksin' dediler. Onun da arkadaşları geldi ve tartışmaya başladılar, nerdeyse birbirlerini öldüreceklerdi. O sırada Ali geldi ve durumu ona bildirdiler; meseleyi çözmesini istediler. Ali şöyle dedi:
'Aranızda bir hüküm vereceğim; razı olan hoşnutluğunun karşılığını mutlaka bulur, olmayanın hakkı kalmaz, davayı Allah Resûlü'ne iletir.' 'Evet' dediler. Şöyle hüküm verdi: 'Çukuru kazanlardan dörtte bir diyet, üçte bir diyet, yarım diyet, tam diyet olarak (paralar) toplayın.
Birincisine dörtte bir diyet verin, çünkü üstünde üç kişi ölmüştür. İkincisine üçte bir diyet verin, çünkü onun üstünde iki kişi ölmüştür. Üçüncüsüne yarım diyet verin çünkü üstünde bir kişi ölmüştür. Diğerine tam diyet verin. Eğer kabul ederseniz işte aranızdaki hüküm budur; etmezseniz Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'e soruncaya kadar hiçbir hakkınız yoktur.'
Ertesi yıl Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gittiler. Başlarına gelenleri anlattılar.
Makâm-ı İbrahîm'de otururken, 'İnşaallah sizin davanızı halledeceğim' buyurdu. Derken bir adam ayağa kalkıp şöyle dedi:
'Ali, aramızdaki davayı halletti.'
'Nasıl halletti?' diye sorunca; nasıl hallettiğini anlattılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Davanızın halli onun yaptığı gibidir,'" (Bezzâr, no. 1532).
Mâlik radiyallahu anh'dan:
"Bize ulaştığına göre, Osman'a evliliğinin altıncı ayında doğurmuş olan bir kadın getirilmiş ve onun recmedilmesini emretmişti. Ali ona şöyle demiş: 'Bu kadının recmi olmaz. Çünkü Allah, 'Onu (karnında) taşıması ve onu (sütten) ayırması(nın süresi) otuz aydır' (Ahkâf, 46/15) buyurmuştur. Yine şöyle buyurmuştur: 'Emzirmeyi tamamlamak isteyen kişi için, anneler iki tam yıl çocuklarını emzirirler.' (Bakara, 2/233). Gebelik süresi (bu âyetlere göre) altı ay da olabilir. Bu nedenle ona recm uygulanmaz.' Bunun üzerine Osman cezadan vazgeçilmesini emretti ama kadın çoktan recmedilmişti." (Muvattâ, hudûd no. 11, s. 825).
İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Hz. Ömer'e zina eden deli bir kadın getirildi; birçok kişiyle onun hakkında istişare etti. Sonra recmedilmesini emretti. Derken Ali'ye rastladı ve 'Nedir bunun (kadının) durumu?' diye sordu. 'Falanoğullarının deli kadınıdır. Zina etmiş de Ömer recmedilmesini emretmiş' dediler.
'Geri gönderin onu, cezayı uygulamayın!' dedi. Sonra gelip Ömer'e şöyle dedi:
'Ey Ömer! Sen şu üç kişiden kalemin kaldırıldığını bilmiyor musun: İyileşinceye dek deliden; uyanıncaya kadar uyuyan kimseden; akıl bâliğ oluncaya kadar küçük çocuktan.'
'Evet" deyince; 'Öyleyse nedir bu kadının hali?'
'Hiçbir şey' dedi.
'Haydi kadını salıver!' dedi. Ömer de 'Allahuekber!' diyerek kadını yolladı." (Ebû Dâvud, no. 4399-4402).
(devam edecek?)
İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'dan:
Şamlı bir adam, başka bir adamı karısıyla yakaladı, onu öldürdü yahut ikisini de öldürdü. Muâviye bu olayda nasıl hüküm vereceğini bilemedi, Ebû Mûsâ'dan, Ali'ye bir mektup yazarak bunu sormasını istedi.
Ebû Mûsâ da Ali'ye sordu, Ali şöyle cevap verdi: 'Bu benim beldemde yaşanmış bir olay değil, bana işin esasını anlatmalısın' dedi.
Ebû Mûsa dedi ki: 'Bunu sana sormamı Muâviye istedi.'
Ali şu cevabı verdi: 'Ben Ebû Hasan'ım. Eğer (zina için) dört şahit getirmezse ipi (kısas yapmak üzere öldürülenin velilerine) verilir.' (Mâlik, akdiye no. 18, s. 737).
Haneş b. el-Mu'temir radiyallahu anh'dan:
"Yemen'de kuyu kazdılar, içine bir arslan düştü, seyretmeye koyuldular. Derken bir adam düşerken, başka birine yapıştı, o da başka birine yapıştı. Derken dört kişi oldular, hep birlikte kuyuya düştüler. Arslan onları parçaladı. Sonunda bir adam mızrak atıp arslanı öldürdü.
İnsanlar kuyuyu kazana, 'Arkadaşlarımızı sen öldürdün; diyetlerini sen vereceksin' dediler. Onun da arkadaşları geldi ve tartışmaya başladılar, nerdeyse birbirlerini öldüreceklerdi. O sırada Ali geldi ve durumu ona bildirdiler; meseleyi çözmesini istediler. Ali şöyle dedi:
'Aranızda bir hüküm vereceğim; razı olan hoşnutluğunun karşılığını mutlaka bulur, olmayanın hakkı kalmaz, davayı Allah Resûlü'ne iletir.' 'Evet' dediler. Şöyle hüküm verdi: 'Çukuru kazanlardan dörtte bir diyet, üçte bir diyet, yarım diyet, tam diyet olarak (paralar) toplayın.
Birincisine dörtte bir diyet verin, çünkü üstünde üç kişi ölmüştür. İkincisine üçte bir diyet verin, çünkü onun üstünde iki kişi ölmüştür. Üçüncüsüne yarım diyet verin çünkü üstünde bir kişi ölmüştür. Diğerine tam diyet verin. Eğer kabul ederseniz işte aranızdaki hüküm budur; etmezseniz Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'e soruncaya kadar hiçbir hakkınız yoktur.'
Ertesi yıl Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gittiler. Başlarına gelenleri anlattılar.
Makâm-ı İbrahîm'de otururken, 'İnşaallah sizin davanızı halledeceğim' buyurdu. Derken bir adam ayağa kalkıp şöyle dedi:
'Ali, aramızdaki davayı halletti.'
'Nasıl halletti?' diye sorunca; nasıl hallettiğini anlattılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Davanızın halli onun yaptığı gibidir,'" (Bezzâr, no. 1532).
Mâlik radiyallahu anh'dan:
"Bize ulaştığına göre, Osman'a evliliğinin altıncı ayında doğurmuş olan bir kadın getirilmiş ve onun recmedilmesini emretmişti. Ali ona şöyle demiş: 'Bu kadının recmi olmaz. Çünkü Allah, 'Onu (karnında) taşıması ve onu (sütten) ayırması(nın süresi) otuz aydır' (Ahkâf, 46/15) buyurmuştur. Yine şöyle buyurmuştur: 'Emzirmeyi tamamlamak isteyen kişi için, anneler iki tam yıl çocuklarını emzirirler.' (Bakara, 2/233). Gebelik süresi (bu âyetlere göre) altı ay da olabilir. Bu nedenle ona recm uygulanmaz.' Bunun üzerine Osman cezadan vazgeçilmesini emretti ama kadın çoktan recmedilmişti." (Muvattâ, hudûd no. 11, s. 825).
İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Hz. Ömer'e zina eden deli bir kadın getirildi; birçok kişiyle onun hakkında istişare etti. Sonra recmedilmesini emretti. Derken Ali'ye rastladı ve 'Nedir bunun (kadının) durumu?' diye sordu. 'Falanoğullarının deli kadınıdır. Zina etmiş de Ömer recmedilmesini emretmiş' dediler.
'Geri gönderin onu, cezayı uygulamayın!' dedi. Sonra gelip Ömer'e şöyle dedi:
'Ey Ömer! Sen şu üç kişiden kalemin kaldırıldığını bilmiyor musun: İyileşinceye dek deliden; uyanıncaya kadar uyuyan kimseden; akıl bâliğ oluncaya kadar küçük çocuktan.'
'Evet" deyince; 'Öyleyse nedir bu kadının hali?'
'Hiçbir şey' dedi.
'Haydi kadını salıver!' dedi. Ömer de 'Allahuekber!' diyerek kadını yolladı." (Ebû Dâvud, no. 4399-4402).
(devam edecek?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yeliz Yücel / diğer yazıları
- Üç aylar iklimi-4 / 20.03.2017
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016