Yatsı namazının ilk sünneti hakkında da Riyazussalihin cilt 5 sayfa 324 de şu hadis ve açıklama mevcuttur:
Abdullah İbni Mugaffel radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır. Her ezan ve kamet arasında namaz vardır. Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" buyurdu. Üçüncü defasında "kılmak isteyene" dedi. (Buhârî, Ezân 14, 16; Müslim, Müsâfirîn 304. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 11; Tirmizî, Salât 22; Nesâî, Ezân 39; İbni Mâce, İkâmet 110)
Açıklama: Farz namazlardan önce ve sonra kılınan ve râtibe (çoğulu revâtib) diye de anılan sünnetlere dair üç ayrı sahabe tarafından rivayet edilen yukarıdaki üç hadiste, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i müekkede dediğimiz namazlara verdiği önem görülmektedir. Allah'ın Resûlü her ne kadar üçüncü hadisin sonundaki "kılmak isteyene" ifadesiyle bu namazların farz derecesinde zaruri olmadığını, diğer bir ifadeyle mutlaka kılınması gerekmediğini söylemekte ise de, "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" şeklindeki ifadelere dikkatle baktığımız zaman, onları ne yapıp edip mutlaka kılmamızın bizim için çok önemli olduğunu farkederiz. (Riyazussalihin Erkam yayınları / cilt 5 sayfa 288)
Abdullah İbni Mugaffel'in Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayet ettiği ve üç defa "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" buyurduğunu belirttiği hadistir. Yatsı namazının ilk sünnetiyle ilgili en kuvvetli rivayet, "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" hadisidir. Bu hadis, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yatsı ezanı okunduktan sonra bir nafile namaz kıldığını göstermektedir." (Riyazussalihin Erkam yayınları / cilt 5 sayfa 324)
Sünneti gayri müekkede de olsa; Tekbiri, kıyamı, kıraati, kelamı, selamı, salâvatı, rükûsu, secdesi olan bir namazı kılmakla kılmamak bir olur mu? Hatta diyebiliriz ki sünneti gayri müekkede olan bir namazı kılmak çok büyük faziletlere, Hak yakınlığına sebebiyet verecektir. Şu Hadisi Kutsi de zaten bu dediğimiz manayı işaret eder:
"Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, hiç şüphesiz ben ona harb ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldıklarımdan benim için daha çok sevilmeye değer şeylerle bana yaklaş(a)maz. Kulum bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder; nihayet ben onu severim. Ben onu sevince de, onun işiteceği kulağı, göreceği gözü, tutacağı ve vuracağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Benden isterse, ona verir, bana sığınırsa onu korurum." (Buhari, Rikak: 38, Ahmed İbnu Hanbel (6/256))
Biz kul olarak Allah'ın rahmetine, affına ve de sevgisine muhtacız. Bu konuda çeşitli vesilelere ihtiyacımız olacaktır. Zaten yapılan hiçbir amel az ya da çok, sünnet ya da farz, ya da nafile, boşa gitmeyecek, aksine kurtuluşumuza sebebiyet verecektir.
Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) bu müjdeyi bize vermiştir; "Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i: - Kulumun nafile namazları var mı, bakınız? Der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir." (Tirmizî, Salât, 188) Bu bilgiler ışığında ibadet hayatımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Farzıyla, sünnetiyle, nafilesiyle, yapmaya gücümüzün yettiği kadarıyla ibadetlere sımsıkı sarılarak Allah ve Peygamberin dostluğunu, hoşnutluğunu kazanmaya çalışmalıyız.
Abdullah İbni Mugaffel radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır. Her ezan ve kamet arasında namaz vardır. Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" buyurdu. Üçüncü defasında "kılmak isteyene" dedi. (Buhârî, Ezân 14, 16; Müslim, Müsâfirîn 304. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 11; Tirmizî, Salât 22; Nesâî, Ezân 39; İbni Mâce, İkâmet 110)
Açıklama: Farz namazlardan önce ve sonra kılınan ve râtibe (çoğulu revâtib) diye de anılan sünnetlere dair üç ayrı sahabe tarafından rivayet edilen yukarıdaki üç hadiste, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i müekkede dediğimiz namazlara verdiği önem görülmektedir. Allah'ın Resûlü her ne kadar üçüncü hadisin sonundaki "kılmak isteyene" ifadesiyle bu namazların farz derecesinde zaruri olmadığını, diğer bir ifadeyle mutlaka kılınması gerekmediğini söylemekte ise de, "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" şeklindeki ifadelere dikkatle baktığımız zaman, onları ne yapıp edip mutlaka kılmamızın bizim için çok önemli olduğunu farkederiz. (Riyazussalihin Erkam yayınları / cilt 5 sayfa 288)
Abdullah İbni Mugaffel'in Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayet ettiği ve üç defa "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" buyurduğunu belirttiği hadistir. Yatsı namazının ilk sünnetiyle ilgili en kuvvetli rivayet, "Her ezan ve kamet arasında namaz vardır" hadisidir. Bu hadis, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yatsı ezanı okunduktan sonra bir nafile namaz kıldığını göstermektedir." (Riyazussalihin Erkam yayınları / cilt 5 sayfa 324)
Sünneti gayri müekkede de olsa; Tekbiri, kıyamı, kıraati, kelamı, selamı, salâvatı, rükûsu, secdesi olan bir namazı kılmakla kılmamak bir olur mu? Hatta diyebiliriz ki sünneti gayri müekkede olan bir namazı kılmak çok büyük faziletlere, Hak yakınlığına sebebiyet verecektir. Şu Hadisi Kutsi de zaten bu dediğimiz manayı işaret eder:
"Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, hiç şüphesiz ben ona harb ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldıklarımdan benim için daha çok sevilmeye değer şeylerle bana yaklaş(a)maz. Kulum bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder; nihayet ben onu severim. Ben onu sevince de, onun işiteceği kulağı, göreceği gözü, tutacağı ve vuracağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Benden isterse, ona verir, bana sığınırsa onu korurum." (Buhari, Rikak: 38, Ahmed İbnu Hanbel (6/256))
Biz kul olarak Allah'ın rahmetine, affına ve de sevgisine muhtacız. Bu konuda çeşitli vesilelere ihtiyacımız olacaktır. Zaten yapılan hiçbir amel az ya da çok, sünnet ya da farz, ya da nafile, boşa gitmeyecek, aksine kurtuluşumuza sebebiyet verecektir.
Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) bu müjdeyi bize vermiştir; "Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i: - Kulumun nafile namazları var mı, bakınız? Der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir." (Tirmizî, Salât, 188) Bu bilgiler ışığında ibadet hayatımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Farzıyla, sünnetiyle, nafilesiyle, yapmaya gücümüzün yettiği kadarıyla ibadetlere sımsıkı sarılarak Allah ve Peygamberin dostluğunu, hoşnutluğunu kazanmaya çalışmalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025