İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani, yanında bulunan 6 kişi ile birlikte ABD'nin düzenlemiş olduğu bir suikastle öldürüldü.
Şam'dan Bağdat Uluslar arası Havaalanı'na gelmişti ve ABD'ya ait helikopterler aracına saldırı düzenledi. Süleymani Irak Devleti'nin davetlisi ve misafiri olarak oradaydı, ABD helikopterleri bu cinayeti Irak'taki üslerinden kalkarak gerçekleştirdi.
Bunun üzerine olaydan hemen sonra Irak Ulusal Güvenlik Konseyi Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi başkanlığında toplandı ve ABD'nin Irak'taki askeri varlığına son verilmesi kararının alınabileceği açıklandı. Konsey'den yapılan açıklamada, Süleymani ve el-Mühendis'e karşı düzenlenen saldırının ülke egemenliğini ihlal ettiği belirtilerek kınandı.
Söz konusu hava saldırısının ABD kuvvetlerinin Irak'ta bulunma şartlarının dışına çıkmak anlamına geldiği kaydedildi.
Irak Başbakanı Abdulmehdi de yaptığı yazılı açıklamada, "Resmi görev yapan Iraklı askeri liderin suikastı Irak halkı, devleti ve hükümetine karşı düşmanlıktır" ifadelerini kullandı.
Esasen bu, Irak için geç kalınmış bir karar, ama zararın neresinden dönerseniz kardır mantığıyla bugün ABD'nin bu uluslar arası hukuku çiğneyen suikasti gerekçesiyle ABD üsleri derhal kapatılmalıdır. Eğer Irak bu adımı ivedilikle atmazsa, yaşanacak olan gerilimin merkezi Irak olur.
Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon, Süleymani'ye yapılan saldırıyı üstlendi ve ABD Başkanı Trump'ın talimatıyla yapıldığını belirtti. Yani Süleymani suikastı, devlet eliyle gerçekleşmiş bir terör eylemi…
ABD'nin bu saldırısına İsrail hariç tüm ülkeler tepki gösterdi ve Ortadoğu'da ve dünyada gerilimi tırmandıracağını ifade ettiler. Saldırıya ABD'nin içinden de ciddi tepkiler geldi.
ABD'li senatör Chris Murphy, Pentagon'un saldırıya ilişkin "Gelecekteki İran saldırılarını engellemek maksadıyla yapıldı" ifadesine tepki gösterdi ve şunları söyledi:
"Burada sorulması gereken asıl soru şu: ABD, Kongre'nin izni olmadan İran'ın en güçlü ikinci ismine suikast düzenleyerek, korkunç büyüklükte bölgesel bir savaşı mı tetikledi?"
Senatör Richard Blumenthal, Trump Yönetimi'nin saldırıya ilişkin acilen Kongre ve Amerikan halkına açıklamada bulunmasını gerektiğini vurguladı ve "Askeri güç kullanımına ilişkin mevcut yetkiler hiçbir şekilde olası yeni bir savaşın başlamasını kapsamamaktadır. Bu hamle, onlarca yılın en büyük çatışmasına sebebiyet verebilir. Benim en büyük endişem, bölgede görev yapan Amerikalıların güvenliğidir" açıklamasında bulundu.
Senatör Tom Udall, Trump'ın ABD Kongresi'nden izin almadan düzenlediği bu saldırı ile Amerikan halkını yeni bir savaşın eşiğine getirdiğini savundu.
Senatör Tom Carper da, Washington Yönetimi'nin İran konusunda sürekli provokatif eylemlerde bulunduğunu vurgulayarak, "Bu yönetim, İran söz konusu olduğunda her zaman tutarlı bir strateji yerine ihtiyatsız provokasyonu seçti. Benim korkum, bu gece yaşananların da bunlardan biri olması" mesajını paylaştı.
Gördüğünüz gibi, ABD'nin bu hukuksuz saldırısı kendi yetkilileri tarafından da eleştiriliyor, endişeyle karşılanıyor ve "savaş nedeni", "provokatif eylem", "savaşı tetikleyecek bir suikast" olarak nitelendiriliyor.
ABD Senatosu'na, Senatör Bernie Sanders ve Temsilciler Meclisine vekil Ro Khanna tarafından "Kongrenin izni olmadan İran ile olası bir savaşın finanse edilmesinin engellenmesini öngören" bir tasarı sunuldu ve Trump yönetimine tepki gösterildi.
Tasarılara ilişkin ortak bir açıklama yapan Sanders ve Khanna şu ifadeleri kullandı: "Bugün, bizleri Ortadoğu'da yeni ve korkunç bir savaşa iten gelişmelere şahit oluyoruz. İran ile olası bir savaş, sayısız can kaybı ve trilyonlarca dolara mal olacağı gibi, bölgesel çatışmaları ve yerinden edilmiş insanların sayısını daha da arttıracaktır. Trilyonlarca doları bitmeyen savaşlar için değil, Amerikan halkının ihtiyacı için kullanmalıyız."
Esasen bu açıklamalardan, ekonomisi ve para hâkimiyeti çökmüş olan ABD'nin böyle bir savaşı asla kaldıramayacağını anlıyoruz. ABD basınından da ABD'nin bu terör eylemine tepkiler yükseldi.
Wall Street Journal gazetesi, Ortadoğu'daki çatışmaları alevlendirebilecek saldırıyı, "ABD ile İran arasındaki çekişmede tehlikeli bir yeni aşamanın başlangıcı" olarak değerlendirdi.
Washington Post, "İran'dan önemli bir misillemeyi tetiklemesi beklenen" saldırının birçok analist açısından sürpriz olduğunu yazdı.
Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü düşünce kuruluşundan Charles Lister şu değerlendirmede bulundu: "Kasım Süleymani'nin öldürülmesi Ortadoğu'da son on yılların en önemli gelişmelerinden biri. Onun ölümü İran'ın bölgedeki planları açısından ciddi bir kayıp, ama 'şehit olması' onun ölümünü en azından orta vadede telafi edecek bir tepkiyi tetikleyecektir."
Centre for a New American Security (Yeni bir Amerikan Güvenliği Merkezi) adlı kuruluşta görevli Goldenberg şu değerlendirmeyi yaptı: "İran intikam arayışında olacaktır. Irak'ta, Lübnan'da, Körfez'de veya başka bir yerde tepki verebilir. Maalesef, Trump yönetiminin bir sonraki adımı düşünmüş olmasından ya da bölgesel bir savaştan kaçınmak için ne yapması gerektiğini bildiğinden şüpheliyim."
New York Times gazetesi, "ölümü muhtemelen bölgedeki jeopolitik gerginliğin yeni bir aşamasının merkezinde yer alacak" ifadelerine yer verdi. CNN ise uzmanların bu işin iyi bitmeyeceğinden endişeli olduğunu aktardı.
Ekonomik gücünü kaybeden ABD'nin yönetimi bugün, gerilimlerden, kaoslardan beslenmeye çalışıyor. Dünyadaki güç dengesi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni 2013'ten bu yana tümüyle uygulayan başta Çin ve Rusya olmak üzere BRICS devletlerine geçince, telaşa kapılan ABD, hata üstüne hata yapmaya devam ediyor.
ABD'nin içinden yükselen seslerin de ifade ettiği gibi, bu suikasttan sonra dünya ve özellikle de Ortadoğu coğrafyası ABD için asla güvenli olmayacaktır.
Terörle mücadele eden ve İslam dünyasında sevilen bir isme suikast düzenlediği için, devlet eliyle bir terör eylemi düzenlediği için ABD, artık "terörle mücadele ettiği" konusunda asla hiçbir ülkeyi ikna edemeyecektir.
ABD, bu adımıyla kendi ayağına kurşun sıkmıştır ve bunun sonuçlarını çok yakında görecektir.
İslam coğrafyası da artık bu tür olaylardan ders çıkartıp, bir ve beraber olmalı, ortak payda olarak da Prof. Dr. Baş'ın yıllardır ifade ettiği gibi, "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" tezine sımsıkı sarılmalıdır. Şii ve Sünni'nin kenetleştiği bir Ortadoğu'da emperyalist güçler asla at koşturamaz.
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025