Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi ve İzmir Tabip Odası'nın ortaklaşa gerçekleştirdiği basın bildirisi notlarını dilerseniz beraberce okuyalım sevgili okurlar:"Hekimlerin penceresinden bakıldığında artan fruktoz kotalarının artırılması ve buna bağlı olarak da fruktoz tüketimin patlaması hiç de uzak olmayan bir gelecekte önemli sağlık sorunlarına yol açma potansiyeli taşımaktadır. Her ne kadar pancar şekeri de fruktoz içermekteyse de, NBŞ olan mısır şurubu kökenli fruktozun önde gelen sakıncası sindirim sistemi yoluyla hızla emilmesi; ani ve aşırı bir insülin salgısına yol açmasıdır. Kana karışan gıdaların insülin üzerindeki etkisini "glisemik indeks" olarak nitelendirmekteyiz. Glisemik indeksleri yükseldikçe gıdaların sağlığa zararlı olmaya başladığından da söz edebiliriz. Bugünkü verilere göre ülkemizde 8 milyon kadar şeker (diyabet) hastası vardır. Glisemik indeksi yüksek gıdaların tüketiminin artması bu 8 milyona yenilerinin eklenmesi olasılığını da artırmaktadır. Fruktoz, karbonhidrat olarak depolanmaktan çok yağa dönüştürülerek depolanabilen bir şeker türü olarak "obezite" sorununa da fazlasıyla yol açmış olacaktır. Hastalıkların ortaya çıkmasının önlenmesi; böylelikle de, zaman ve para kaybının önüne geçilmesi bakımından da mısır şurubu kaynaklı fruktoz tüketiminin özendirilmesinden kaçınılmalıdır.Mısır şurubunun şeker kaynağı olarak kullanımının bir başka sakıncası da GDO bakımındandır. Bilindiği gibi mısır, soya, pamuk ve kanola ile birlikte GDO olma potansiyeli yüksek bitkilerden birisidir. Ülkemizde yaygın olarak tarımı yapılan ve üretiminde dünya dördüncüsü olduğumuz şeker pancarında ise GDO riski yok gibidir.Şeker pancarı üretimindeki ve yine o şeker pancarını işleme konusundaki becerimiz uzun yıllara dayanmaktadır. Durum bu denli ortadayken, şeker pancarı üretimi konusunda Türkiye'nin çok gerisinde olan AB ülkelerinde 2010/2011 dönemi için planlanan NBŞ kotalarının % 6,5 ile Türkiye'nin oldukça altında kalmış olması da irdelenmesi gereken bir başka noktadır. Ülkemizdeki şeker pancarı üretimine karşılık Şeker Yasası ile şeker üretiminin % 10'u NBŞ'e ayrılmış durumdadır. Bu kota sürekli artırılmış ve bugün % 15'e erişmiştir. Şeker pancarı üretimi konusunda en küçük bir sorunu olmaması gereken Türkiye şeker pancarını tümüyle iç üretimle sağlayabilirken NBŞ için gereksindiği 500 bin-1 milyon ton mısırı dışalım yoluyla edinmek durumundadır. Gerçek bu denli ortadayken Türkiye gibi bir ülkenin giderek artan NBŞ kotası uygulamasını akıl ve mantıkla açıklamak olanağı yoktur. Özetle, yaşamın olağan akışıyla açıklanması olanaksız olan fruktoz kotası artırımları bir yandan toplum sağlığını olumsuz yönde etkilerken diğer yandan da ülkemizde önemli bir geçim kaynağı olan şeker pancarı tarımının geriletilmesi anlamına da gelmiş olmaktadır. Bir tarım ve endüstri kolu olmanın yanı sıra kurulduğu yörelere önemli bir kültür aşısı da yapan şeker endüstrisinin zayıflatılarak ortadan kaldırılması ülkemiz insanının sağlığına da, ekonomisine de zarar vermiş olacaktır." Yukarıdaki açıklamayı yapan etkili ve yetkililer GDO'lu ürünler, kısır tohumlar ve Nişasta Bazlı Şekerlerle (NBŞ) Türkiye'ye yönelik tam bir soykırım uygulandığını dillendiriyorlar. Dilerseniz internet ortamından bu konuda diğer bazı bilgilere de ulaşalım, sevgili okurlar: "Mısır şekeri, genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) mısırdan üretilen bir şeker cinsi... Batı ülkelerinde kullanımı yasak olduğu için, Türkiye'ye çok ucuza ithal ediliyor. Bunun tek nedeni ise nişasta bazlı şekerin, pancardan elde edilen şekere oranla ton başına 250-300 dolar daha ucuz olmasıdır. Şeker pancarında dünyanın 4'üncü büyük üreticisi olan Türkiye, yeterli oranda mısır üretiliyor olmasına rağmen dışarıdan ithal ettiği mısırla NBŞ üretiyor. Türkiye'de gıda maddelerinde kullanım oranı ise bazı verilere göre yüzde 30, ancak yüzde 50 ila 80'lere vardığı iddia ediliyor. Piyasadaki hemen hemen bütün tatlılar, ucuz olan GDO'lu mısır şekerinden yapılıyor. Türkiye'de yılda 407 bin ton tatlandırıcı kullanılıyor. Bunlarda üretilenlerin başında kola, meşrubat, reçel ve helva gibi tatlılar geliyor. Ketçap, toz kahve kreması, bisküvi, meşrubat, şekerleme, hazır meyve suyu, çikolata, gofret, hazır puding, kek, hazır çorba gibi pek çok gıdanın üretiminde kullanılıyor. NBŞ için Türkiye bir cennet durumunda. Türkiye'de mahkemeler, şirketlere 'kotayı düşür' dese de Bakanlar Kurulu yetkisini, kotayı artırma yönünde kullanıyor. NBŞ artık kotalı, kotasız ve merdiven altı olarak tüm gıda maddelerinde kullanılıyor. Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, yüzde 10 olan NBŞ üretim kotasını yüzde 15'e çıkarmış bulunmakta. Türkiye'de NBŞ üreten 5 tesis var. Bunlardan Cargill'ın kapasitesi 400 bin ton, Adana'da bulunan Amylum'un kapasitesi 250 bin ton, Ülker/Cargill ortaklığındaki Pendik Nişasta'nın kapasitesi 110 bin ton, Tat firmasının kapasitesi 70 bin ton ve Sunar'ın kapasitesi 55 bin ton mısır. Bu 5 tesisten biri olan Pendik Nişasta Sanayi, Ülker Grubu'na ait. Ülker Grubu, Pendik Nişasta Sanayi tesisinde Cargill ile ortak olarak mısır şurubu üretiyor. DAHA UCUZ KOLA, DAHA ÇOK NBŞ; Üç büyük kola üreticisi (Coca-Cola, Pepsi-Cola ve Cola Turka), içeceklerini tatlandırmak için pancar şekeri yerine, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan "mısır şurubu" kullanmayı tercih ediyor. NBŞ üreten 5 firma arasında yer alan Ülker, piyasanın en büyük şirketi olan Cargill'e ortak ve neredeyse tekel konumunda. Ülker aynı zamanda NBŞ'yi en çok kullanan gıda üreticisi olduğu için de bu üretimden en çok kâr eden firma konumunda. Üstelik Ülker daha önce Bakanlar Kurulu'nun üretim kotasını aşmayı da başarmıştı." Türkiye'nin her şeyden evvel şeker üretimi açısından kendine yetebilen bir ülke olduğunu, sağlığa zararlı mısır şurubuna hiç ama hiç ihtiyacı olmadığını belirtelim sevgili okurlar. Şu an şeker fabrikalarımızın kapasitesi 2.5 milyon ton civarında, şeker tüketimimiz ise 1.8 ila 2.0 milyon ton düzeylerindedir. Şeker fabrikalarımız tam kapasite çalışabilse yaklaşık 600 bin ton şeker fazlası oluşacaktır. Unutulmamalıdır ki, NBŞ'lere tanınan her kota milletin sessizce zehirlenmesine, Türk köylüsünün daha da fakirleşmesine ve yukarıda ismini zikrettiğimiz global firmaların kazanmasına olanak sağlayacaktır ve sağlıyor da?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Hz Peygamber’in cömertliği / 17.04.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025