'Sorular ve Cevaplar' seslendirme dosyası:
"Vahdet-i vücud"u tasavvufî bir kavram olarak kullanan ilk kişi bilinenin aksine Muhyiddin İbni Arabi değil onun öğrencisi olan Sadreddin Konevi'dir. Bu anlayışa göre kendiliğinden var olan varlık birdir, o da Hakk Teâlâ'nın varlığıdır. Bu varlık; ezelidir, çoğalmaz, bölünmez, değişmez, yenilenmez. Ancak Hak Tealâ, zatı itibarıyla değil sıfat ve fiilleri itibarıyla suret ve şahıslarda mutlak olmaktan çıkmaksızın ve değişikliğe uğramaksızın tezâhür ve tecellî etmektedir. İçinde farklılıklar ve değişme barındıran tüm evren ve içindeki canlı ve cansız her unsur, ancak O'nun varlığı ile ayakta durmaktadır.
Yaratılışın amacı, ''Künt'ü, Kenz'' yani ''Gizli Bir Hazine İdim Bilinmeyi İstedim'' ifadesi bütün varlıkların ve tüm evrenin Tanrı'nın yansımaları olduğu anlamını da içerir. Nefsini terbiye eden ''salik'' ''Şeriat, Tarikât, Marifet ve Hakikât'' kapılarından geçerek ''Hak'ta hâk 'yok''' olur. Hallac-ı Mansur ve Seyyid Nesimi'nin kendilerini ölüme götüren "Enel Hak" sözü, bu inancın yansımasıdır. Onları ölüme götüren şey, düşüncelerinin dinden çıkma, sapkınlık ve şirk olarak değerlendirilmesidir. Hallac-ı Mansur, ölüm anında: ''Ya Rabbi canımı alan bu kullarını bağışla çünkü onlar senin bana gösterdiğin sırlarından haberdar değiller, senin bana gösterdiklerini onlar göremezler bilemezler.'' demiş ve Allah'tan katillerini bağışlamasını dilemiştir.
Bu çizginin Anadolu irfanındaki en büyük temsilcileri Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre'dir. Hacı Bektaşı Veli düşüncesinin oluşturduğu kültürün içerisinde; Hikmet, irfan ve sevgiden meydana gelen şuurlu dayanışma, basiretli görüş, dengeli davranış, şeref, namus, hak ve adalet ölçüleri bulunmaktadır. Hacı Bektaş Velî: "Her ne ararsan kendinde ara", "Yetmiş iki milleti bir gör", "Düşmanın dahi insan olduğunu unutma", "Bir olalım, iri olalım, diri olalım ", "Gelin canlar bir olalım", ''İnsan kendisini arıtmadıkça başkasını arıtamaz'' sözleriyle toplumsal barış ve evrensel mutluluğun şifrelerini göstermiştir. Buna göre insanın önce kendisini düzeltmesi gerekir. Kendisini düzelten insanlar kötülük yapmaz, kavga çıkarmaz. Bu olumsuzlukların yerini birlik, dirlik, sevgi, saygı almaya başlar.
Yunus Emre'de ifade bulan ''yaratılanı yaratandan dolayı sevmek'' anlayışı Hz Adem'in yaratılışında Adem'e üflenen ''nefhai ilahi''ye yani ruha dayanmaktadır. ''Hoşça bak zatına ki zübdei alemsin sen'' anlayışı da bu ruha üfleme olayını telmih eder. Yani ''Hazreti İnsan'' Allah'ın yeryüzündeki halifesi mukaddes bir varlıktır ve sevilmesi icap eder. Ancak aynı insan, bu kadar manevi tezyinata rağmen kendi benliğine yabancılaşır, kendisine ihanet eder ve hevâsına uyarsa alçaklaşmaya başlar. Zamanla alçaklığı o kadar ziyadeleşir ki ''esfelesafilin'' yani ''aşağıların en aşağısı'' olur.
Meraklılarına daha ayrıntılı bilgi için Prof. Dr. Haydar Baş'ın İcmal Yayınları'ndan çıkan ''Makalat'' isimli eserini, Hacı Bektaşı Veli'nin Diyanet Vakfı Yayınları'ından tıpkı ve transkripsiyonlu baskısı yapılan Makalat'ını ve Abdülbaki Gölpınarlı'nın Yunus Emre Divanı'nı incelemelerini tavsiye ederim. Şimdi sizleri varlığını sebepler silsilesinin ardına gizleyen Cenâbı Vacibül Mutlak'ı ve onun ''Cilvei Rabbani'' olarak adlandırılan kimi efalini Sorular ve Cevaplarla açıklamaya çalışan Ozan Hadim'le baş başa bırakıyorum.
SORULAR VE CEVAPLAR
SORU: Seher vakti yandı gönülde çerağ.
Ahbapların kimi mevta kimi sağ.
Nasıl sığar zerreciğe koca dağ?
Görülen ne, gösteren kim, görgü ne?
CEVAP: Zikreden zâkirler, her dem virdinde.
Seyreden sâlikler, cemal derdinde.
Tüm fâni mahlûkun hemen ardında,
Görülen sen, gösteren sen, gören sen!
SORU: Bir noktacık kâinatı görüyor.
İnsan, üç beş nefes ömür sürüyor.
Kader: bir örümcek, gergef örüyor.
Örülen ne, ördüren kim, örgü ne?
CEVAP: Hallac veli: katledilen, şişlenen.
Ahir nebi: boykotlanan, dışlanan.
Mağarada nakış nakış işlenen,
Örülen sen, ördüren sen, ören sen!
SORU: Yalan dünya: sunduğu şerbet zehir.
Ecel yaklaşınca olmuyor tehir.
Sür diye verildi sana da mehir.
Sürülen ne, sürdüren kim, sürgü ne?
CEVAP: İsa'nın nasibi, çarmıha germe.
Yunus'un kararı, nefsini yerme.
Habibin Muhammed, gözünde sürme.
Sürülen sen, sürdüren sen, süren sen!
SORU: Aldatarak kazandın paraları.
Yazdırdın deftere hep karaları.
Ölmeden tövbeyle sar yaraları.
Sarılan ne, sardıran kim, sargı ne?
CEVAP: Eyyub'un kanayan yaralarına,
Kerbela, Hüseyin parelerine;
Lokman'ın merhemi, çarelerine,
Sarılan sen, sardıran sen, saran sen!
SORU: Her akşam batışla gidene inat,
Her seher tekrar kurulur kâinat.
Kanma sakın, fani bütün saltanat.
Kurulan ne, kurduran kim, kurgu ne?
CEVAP: Şeytan ısrar etti, Hakk'a bühtanda.
İnsan tutsak, hayat dediği zanda.
Adı dünya, bu çift kapılı handa;
Kurulan sen, kurduran, sen kuran sen!
SORU: Bu yalan dünyanın sorsam aslı ne?
Var mı onun gibi zalim, misli ne?
Mevsimlerin iklimlerin faslı ne?
Sorulan ne, sorduran kim, sorgu ne?
CEVAP: Bu yalan dünyanın aslı imtihan.
Ancak Hakk'ın zikrinde var itminan.
Görünüşte bensem de soru soran,
Sorulan sen, sorduran sen, soran sen!
SORU: Batık tüccar gibi bomboş kazara,
Sürdün ömrü şimdi serdin pazara.
Bir yığın günahla girdin mezara.
Serilen ne, serdiren kim, sergi ne?
CEVAP: Ehl-i beytin dinmez, gözünün yaşı.
Kerbela'nın hala kan terler taşı.
İsmail'im yoluna serdim başı.
Serilen sen, serdiren sen, seren sen!
SORU: Ozan Hadim, geçtin mansıp paradan.
Masivayı kaldır, artık aradan.
Varacağım huzuruna yaratan.
Varılan ne, vardıran kim, vargı ne?
CEVAP: Kalkar gözden kör gözlerdeki perde.
Görür Hadim, gerçekte yeri nerde.
Mecnun'un çöllere düştüğü yerde,
Varılan sen, vardıran sen, varan sen!
Yaratılışın amacı, ''Künt'ü, Kenz'' yani ''Gizli Bir Hazine İdim Bilinmeyi İstedim'' ifadesi bütün varlıkların ve tüm evrenin Tanrı'nın yansımaları olduğu anlamını da içerir. Nefsini terbiye eden ''salik'' ''Şeriat, Tarikât, Marifet ve Hakikât'' kapılarından geçerek ''Hak'ta hâk 'yok''' olur. Hallac-ı Mansur ve Seyyid Nesimi'nin kendilerini ölüme götüren "Enel Hak" sözü, bu inancın yansımasıdır. Onları ölüme götüren şey, düşüncelerinin dinden çıkma, sapkınlık ve şirk olarak değerlendirilmesidir. Hallac-ı Mansur, ölüm anında: ''Ya Rabbi canımı alan bu kullarını bağışla çünkü onlar senin bana gösterdiğin sırlarından haberdar değiller, senin bana gösterdiklerini onlar göremezler bilemezler.'' demiş ve Allah'tan katillerini bağışlamasını dilemiştir.
Bu çizginin Anadolu irfanındaki en büyük temsilcileri Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre'dir. Hacı Bektaşı Veli düşüncesinin oluşturduğu kültürün içerisinde; Hikmet, irfan ve sevgiden meydana gelen şuurlu dayanışma, basiretli görüş, dengeli davranış, şeref, namus, hak ve adalet ölçüleri bulunmaktadır. Hacı Bektaş Velî: "Her ne ararsan kendinde ara", "Yetmiş iki milleti bir gör", "Düşmanın dahi insan olduğunu unutma", "Bir olalım, iri olalım, diri olalım ", "Gelin canlar bir olalım", ''İnsan kendisini arıtmadıkça başkasını arıtamaz'' sözleriyle toplumsal barış ve evrensel mutluluğun şifrelerini göstermiştir. Buna göre insanın önce kendisini düzeltmesi gerekir. Kendisini düzelten insanlar kötülük yapmaz, kavga çıkarmaz. Bu olumsuzlukların yerini birlik, dirlik, sevgi, saygı almaya başlar.
Yunus Emre'de ifade bulan ''yaratılanı yaratandan dolayı sevmek'' anlayışı Hz Adem'in yaratılışında Adem'e üflenen ''nefhai ilahi''ye yani ruha dayanmaktadır. ''Hoşça bak zatına ki zübdei alemsin sen'' anlayışı da bu ruha üfleme olayını telmih eder. Yani ''Hazreti İnsan'' Allah'ın yeryüzündeki halifesi mukaddes bir varlıktır ve sevilmesi icap eder. Ancak aynı insan, bu kadar manevi tezyinata rağmen kendi benliğine yabancılaşır, kendisine ihanet eder ve hevâsına uyarsa alçaklaşmaya başlar. Zamanla alçaklığı o kadar ziyadeleşir ki ''esfelesafilin'' yani ''aşağıların en aşağısı'' olur.
Meraklılarına daha ayrıntılı bilgi için Prof. Dr. Haydar Baş'ın İcmal Yayınları'ndan çıkan ''Makalat'' isimli eserini, Hacı Bektaşı Veli'nin Diyanet Vakfı Yayınları'ından tıpkı ve transkripsiyonlu baskısı yapılan Makalat'ını ve Abdülbaki Gölpınarlı'nın Yunus Emre Divanı'nı incelemelerini tavsiye ederim. Şimdi sizleri varlığını sebepler silsilesinin ardına gizleyen Cenâbı Vacibül Mutlak'ı ve onun ''Cilvei Rabbani'' olarak adlandırılan kimi efalini Sorular ve Cevaplarla açıklamaya çalışan Ozan Hadim'le baş başa bırakıyorum.
SORULAR VE CEVAPLAR
SORU: Seher vakti yandı gönülde çerağ.
Ahbapların kimi mevta kimi sağ.
Nasıl sığar zerreciğe koca dağ?
Görülen ne, gösteren kim, görgü ne?
CEVAP: Zikreden zâkirler, her dem virdinde.
Seyreden sâlikler, cemal derdinde.
Tüm fâni mahlûkun hemen ardında,
Görülen sen, gösteren sen, gören sen!
SORU: Bir noktacık kâinatı görüyor.
İnsan, üç beş nefes ömür sürüyor.
Kader: bir örümcek, gergef örüyor.
Örülen ne, ördüren kim, örgü ne?
CEVAP: Hallac veli: katledilen, şişlenen.
Ahir nebi: boykotlanan, dışlanan.
Mağarada nakış nakış işlenen,
Örülen sen, ördüren sen, ören sen!
SORU: Yalan dünya: sunduğu şerbet zehir.
Ecel yaklaşınca olmuyor tehir.
Sür diye verildi sana da mehir.
Sürülen ne, sürdüren kim, sürgü ne?
CEVAP: İsa'nın nasibi, çarmıha germe.
Yunus'un kararı, nefsini yerme.
Habibin Muhammed, gözünde sürme.
Sürülen sen, sürdüren sen, süren sen!
SORU: Aldatarak kazandın paraları.
Yazdırdın deftere hep karaları.
Ölmeden tövbeyle sar yaraları.
Sarılan ne, sardıran kim, sargı ne?
CEVAP: Eyyub'un kanayan yaralarına,
Kerbela, Hüseyin parelerine;
Lokman'ın merhemi, çarelerine,
Sarılan sen, sardıran sen, saran sen!
SORU: Her akşam batışla gidene inat,
Her seher tekrar kurulur kâinat.
Kanma sakın, fani bütün saltanat.
Kurulan ne, kurduran kim, kurgu ne?
CEVAP: Şeytan ısrar etti, Hakk'a bühtanda.
İnsan tutsak, hayat dediği zanda.
Adı dünya, bu çift kapılı handa;
Kurulan sen, kurduran, sen kuran sen!
SORU: Bu yalan dünyanın sorsam aslı ne?
Var mı onun gibi zalim, misli ne?
Mevsimlerin iklimlerin faslı ne?
Sorulan ne, sorduran kim, sorgu ne?
CEVAP: Bu yalan dünyanın aslı imtihan.
Ancak Hakk'ın zikrinde var itminan.
Görünüşte bensem de soru soran,
Sorulan sen, sorduran sen, soran sen!
SORU: Batık tüccar gibi bomboş kazara,
Sürdün ömrü şimdi serdin pazara.
Bir yığın günahla girdin mezara.
Serilen ne, serdiren kim, sergi ne?
CEVAP: Ehl-i beytin dinmez, gözünün yaşı.
Kerbela'nın hala kan terler taşı.
İsmail'im yoluna serdim başı.
Serilen sen, serdiren sen, seren sen!
SORU: Ozan Hadim, geçtin mansıp paradan.
Masivayı kaldır, artık aradan.
Varacağım huzuruna yaratan.
Varılan ne, vardıran kim, vargı ne?
CEVAP: Kalkar gözden kör gözlerdeki perde.
Görür Hadim, gerçekte yeri nerde.
Mecnun'un çöllere düştüğü yerde,
Varılan sen, vardıran sen, varan sen!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Taha Furkan Dağıstanlı / diğer yazıları
- Alevi-Bektaşi geleneğinde düvâzlar / 04.07.2021
- Sorular ve Cevaplar / 27.06.2021
- Toplumsal müsilaj yahut perşembenin gelişi bellidir çarşambadan / 20.06.2021
- Bir çınarın öyküsü / 06.06.2021
- Sen söyle destanı / 23.05.2021
- Süveyda Yahut Lude şiirleri / 16.05.2021
- Türkümüz / 09.05.2021
- Kimi yazmalısın ? / 02.05.2021
- Geleceğin dünyasını kuracak olan dil Türkçedir / 25.04.2021
- Profesör Doktor Üstat Haydar Baş Beyefendi'yi Anmak / 18.04.2021
- Sorular ve Cevaplar / 27.06.2021
- Toplumsal müsilaj yahut perşembenin gelişi bellidir çarşambadan / 20.06.2021
- Bir çınarın öyküsü / 06.06.2021
- Sen söyle destanı / 23.05.2021
- Süveyda Yahut Lude şiirleri / 16.05.2021
- Türkümüz / 09.05.2021
- Kimi yazmalısın ? / 02.05.2021
- Geleceğin dünyasını kuracak olan dil Türkçedir / 25.04.2021
- Profesör Doktor Üstat Haydar Baş Beyefendi'yi Anmak / 18.04.2021