"Ya göründüğün gibi ol; ya olduğun gibi görün."
Hz. Mevlana'nın gönüllerimize kazınmış bu sözü, aslında müminin olması gereken halini anlatıyor.
Ama maalesef toplumumuz her geçen gün bu halden uzaklaşarak, bambaşka bir kimliğe bürünüyor.
Geçenlerde AKP İstanbul İl Başkanlığına milli görüş tabanlı yeni bir isim getirildi. Yaptığı ilk icraatlardan biri, bizlerin de hiç yabancı olmadığımız, AKP gençlerini sabah namazına götürüp, kalabalık bir görüntü vermekti.
Maksat 'biz çok dindarız, dindar gençlik yetiştiriyoruz' görüntüsünü vermek olduğu için herkese ağır yaptırımlarla uygulanan pandemi kurallarının onlara hiç uygulanmadığını sosyal medyadan yayınladıkları görüntülerden gördük.
Ama asıl vahamet bu değil. Vermek istedikleri dindar gençlik görüntüsü, bir genel merkez elemanı gencin gizli dünyasının ortaya çıkmasıyla bir anda yerle bir oldu. Artık mızrak çuvala sığmıyordu. Hiçbir şeyleri yokken bir anda zengin olan dindar (!), "dinci" gençlik, zevkin, sefanın, lüksün, şatafatın içinde bambaşka yerlere savruluyordu. Her zaman eleştirdikleri materyalist ve seküler çevrelerin yaşadığı debdebeli hayatların içinde kendileri de debelenip duruyordu.
Sonradan görmenin verdiği şaşkınlıkla bir gösteriş meraklısı olarak bu şatafatı, insanların gözüne sokarcasına sosyal mecralarda paylaşıyorlardı.
Evet, AKP kendi burjuvazisini oluşturmuştu. Ama bu öyle muğlâk bir topluluk ki dini söylemleri ağzından düşürmeyen, başını bağlayınca bütün günahlarını örttüğünü sanan veya sakal bırakınca bütün ayıplarını, yanlışlarını, hırsızlıklarını, haksızlıklarını ve hukuksuzluklarını kapattığını sanan bir kitle ile karşı karşıyayız.
Boğaz kenarında milyon dolarlık villalarda oturup 4-5 yerden maaş alan üst düzey yöneticiler, Pelikan yalısında boğazı izlerken, millete sabrı, kanaati, fakirliği fazilet olarak anlatan besleme gazeteciler, yıllarca belediyeleri arpalıklara çeviren gençlik teşkilatları, lüks araçlarda poz veren türbanlı bacılarımız.
Eroin çekip pudra şekeri çektim diyen bir gençle başlayan tartışmanın, değirmenin suyu nereden diye baktığımızda önümüze çıkan manzara bu.
İş geliyor başta söylediğimiz Hz Mevlana'nın sözüne.
İç dünyalarında Firavun'u yaşarken, dış dünyalarında Musa'yı yaşadıklarını iddia ediyorlar.
Tamam, milleti yıllardır kandırdınız da Allah'ı nasıl kandıracaksınız.
Siyasal İslam'ın tabanını getirdiği son nokta bu…
Hâsılı kelam hırsızlıklar, yolsuzluklar, haksızlıklar, hukuksuzluklar, ahlaki ve ekonomik çöküşler ile kan kaybeden AKP, milli görüş çizgisine kaymak isterken, fena duvara tosladı. Aynı temelden geldikleri için zaten birbirinden farkları da yoktu.
Bize gerçek dini, dindarı, Ehl-i Beyt'i ve onların yaşadığı İslam'ı tanıtan ve siyasal İslam'ın bu çirkin yüzünü ta başından her fırsatta anlatmaya çalışan Üstadım Prof. Dr. Haydar Baş Hocam'a sonsuz minnet saygı ve şükranlarımla...
- İpin ucu kaçtı / 18.09.2021
- El Kaide, Taliban, İŞİD / 13.09.2021
- Unutturulan hakikatler / 03.09.2021
- Sonradan görmeler... / 02.04.2021
- Demokratik krallık / 27.03.2021
- Aidiyet duygusu / 20.03.2021
- Yine haklı çıktı / 13.03.2021
- Ölçüyü Ehl-i Beyt’ten almak / 06.03.2021
- İkra kitabeke / 26.02.2021