19. yy. Avrupa'nın hızla sanayileşme faaliyetlerine girdiği ve bundan dolayı da ucuz hammadde kaynaklarına şiddetle ihtiyaç duyduğu bir devir olmuş ayrıca sanayileşme ile birlikte artan üretim de kısa zamanda doyum noktasına ulaşan Avrupa pazarlarının yerine yeni pazarların bulunmasını mecburi hale getirmiştir.
Ucuz hammadde temini ve yeni tüketim pazarları bulma ihtiyacı Avrupa ülkelerini Afrika'yı, Güney Asya'yı, Orta ve Güney Amerika'yı ve uygun bulrukları diğer yerleri sömürgeleştirmeye itmiş ve bunun sonucunda Afrika hızla ele geçirilerek paylaşılmıştır.19.yy'ın ortalarına kadar kıtanın kıyıları boyunca sağlam ticaret merkezleri ve çiftlikler kurmakla yetinen İspanyollar, Fransızlar, İngilizler, Portekizliler yerleşmiş oldukları kıyıların arka bölgelerinin de (hinterland) kendi egemenliklerinhde olduğunu iddia ederek içerilere doğru ilerlemeye başladılar. Daha çok ekonomik ve dunu amaçlarla başyalan ve bir devletin diğer devlet ve toplum üzerinde maddi, manevi bir kontrol ve nüfuz kurması veya üstünlük sağlaması olarak ortaya çıkan sömürgecilik çok kısa bir zaman içerisinde hemen hemen bütün Afrika'yı Avrupa'nın hakimiyetine soktu. 1875'lerde kıtanın sadece onda biri sömürge halinde iken, 1895'lerde bu oran onda dokuza yükseldi. 20. yy. başında ise kıtada sadece Fas, Etiyapya ve Liberya bağımsızlıklarını koruyabilmişlerdi. Kısa zamanda bütün Afrika'nın sömürge haline gelmesinde "fiili işgal" prensibi ve "hinterland" teorisi önemli rol oynamıştır.Avrupa devletlerinin kıyılardan içerilere doğru ilerlemeye başlamaları ile hızlanan sömürgeleştirme hareketi sırasında, sömürgeci güçler arasında çeşitli anlaşmazlıklar çıktı. Bunun üzerine sömürgeci Avrupa devletleri aralarında çıkan anlaşmaları görüşmek üzere 1884-1885'te Berlin'de toplandılar. Toplantı sonunda imzalanan Berlin Senedi ile daha önce sürtüşmelere neden olan sömürgecilikte "fiili işgal" ve "hinterland" teorisi hepsi tarafından benimsendi. Bu prensibe göre kıyıda yerleşim alanı bulunan bir ülkenin, bu yerin arka bölgelerine de yerleşmeye hakkı vardır ve bunun için toprakları fiilen işgal etmesi gerekiyordu. Bu gerekçeyle Avrupalılar, Afrika'yı fiilen işgale ve daha çok yeri sömürgeleştirmeye yöneldiler.Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Ucuz hammadde temini ve yeni tüketim pazarları bulma ihtiyacı Avrupa ülkelerini Afrika'yı, Güney Asya'yı, Orta ve Güney Amerika'yı ve uygun bulrukları diğer yerleri sömürgeleştirmeye itmiş ve bunun sonucunda Afrika hızla ele geçirilerek paylaşılmıştır.19.yy'ın ortalarına kadar kıtanın kıyıları boyunca sağlam ticaret merkezleri ve çiftlikler kurmakla yetinen İspanyollar, Fransızlar, İngilizler, Portekizliler yerleşmiş oldukları kıyıların arka bölgelerinin de (hinterland) kendi egemenliklerinhde olduğunu iddia ederek içerilere doğru ilerlemeye başladılar. Daha çok ekonomik ve dunu amaçlarla başyalan ve bir devletin diğer devlet ve toplum üzerinde maddi, manevi bir kontrol ve nüfuz kurması veya üstünlük sağlaması olarak ortaya çıkan sömürgecilik çok kısa bir zaman içerisinde hemen hemen bütün Afrika'yı Avrupa'nın hakimiyetine soktu. 1875'lerde kıtanın sadece onda biri sömürge halinde iken, 1895'lerde bu oran onda dokuza yükseldi. 20. yy. başında ise kıtada sadece Fas, Etiyapya ve Liberya bağımsızlıklarını koruyabilmişlerdi. Kısa zamanda bütün Afrika'nın sömürge haline gelmesinde "fiili işgal" prensibi ve "hinterland" teorisi önemli rol oynamıştır.Avrupa devletlerinin kıyılardan içerilere doğru ilerlemeye başlamaları ile hızlanan sömürgeleştirme hareketi sırasında, sömürgeci güçler arasında çeşitli anlaşmazlıklar çıktı. Bunun üzerine sömürgeci Avrupa devletleri aralarında çıkan anlaşmaları görüşmek üzere 1884-1885'te Berlin'de toplandılar. Toplantı sonunda imzalanan Berlin Senedi ile daha önce sürtüşmelere neden olan sömürgecilikte "fiili işgal" ve "hinterland" teorisi hepsi tarafından benimsendi. Bu prensibe göre kıyıda yerleşim alanı bulunan bir ülkenin, bu yerin arka bölgelerine de yerleşmeye hakkı vardır ve bunun için toprakları fiilen işgal etmesi gerekiyordu. Bu gerekçeyle Avrupalılar, Afrika'yı fiilen işgale ve daha çok yeri sömürgeleştirmeye yöneldiler.Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden