Siyaset ve spor: Bir haftada iki paralel gelişme!

Siyasette 3 Kasım seçimleri neticesinde yaşanan deprem, çok geçmeden futbol dünyasına da yansıdı. Fenerbahçe'nin Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda Galatasaray'ı adeta ezip geçmesi, sonuçları itibariyle 3 Kasım seçimleri gibi tarihe geçti. Nasıl ki seçimler sonrasında ANAP Lideri Mesut Yılmaz, DYP Lideri Tansu Çiller ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, artık yönettikleri ekiplerin "başı olmayacaklarını" açıkladı; aynı şekilde Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim de, 4 yıl üstüste şampiyon yaptığı ve UEFA Kupası'nı kazandırdığı Galatasaray'ı bırakacağının işaretlerini verdi. O da Yılmaz, Çiller ve Bahçeli gibi "yenilgi"nin tüm mesuliyetini yüklendi.

Terim'den mertçe açıklama

Terim, 6-0'lık Fenerbahçe hezimetinin ardından gözyaşları eşliğinde yaptığı şu açıklama, Türk futbol tarihine geçecek cinsten: "Bu skordan sonra şöyle olsaydı.. böyle olsaydı.. direkten dönseydi demenin bir anlamı yok. Yenilginin faturasını tek başıma ödemeye hazırım. Bunda sorumlu varsa ne başkan, ne de yönetim kuruludur. Tek suçlu benim. Galatasaraylılar bunu hak etmedi. Onlara böyle bir şey yaşatmaya hakkımız yok. Futbolcularıma da bir şey diyemem. Transferinden, sisteminden taktiğine kadar bu yenilginin faturası bana ait. Bunu birilerinin ödemesi gerekir. O kişi de benim. Başkan ve yönetim kurulunun haksız olmadıklarını söylemek adına faturayı ödemeye hazırım. Yönetim Kurulu ve Başkan Özhan Canaydın'ın her türlü tasarrufuna büyük saygı duyuyorum. Tek suçlu, konuşulması gereken kişi benim. Camiamızın tüm fertlerinden tek tek özür diliyorum."

Evet bu açıklamada 'kıvırtma' yoktu, sallapatı yoktu. Delikanlıca yapılan bir açıklamaydı. Gerçeğin olduğu gibi kabullenilmesiydi...

Niye böyle oldu?

Bundan 2 yıl önce Galatasaray Lisesi'nde Fatih Terim'i dinliyordum... Futbolcularıyla birlikte öğrencilerin karşısısına geçmişti. O sıralarda Galatasaray UEFA Kupası'nı yeni kazanmıştı. Öğrenciler nasıl başarılı olduğunu soruyordu. Terim soruya şöyle cevap veriyordu: "Takım ruhu başarının temel faktörüdür. Ancak kaliteli futbolcularla çalışmak da önemlidir. Ben şimdi sizin aranızdan 11 seçsem, başarılı olur muyum?"

Geçtiğimiz yıl Terim, İtalya'nın görkemli ekibi Milan'ın başındaydı. Milan'da görev yaparken, İstanbul'a gelmişti ve girişi 800 dolar olan bir konferansta işadamlarına "Takımdaşlık ruhu" konusunda tecrübelerini aktarıyordu. Ancak aynı gün konferansın ardından Milan kulübü kendisine yol vermişti! Tabii bunda Milan'ın sahibi Berlusconi'nin "milliyetçi ve aşırı dinci" eğilimleri etkili olmuştu.

İşte o Terim, "takımdaşlık ruhunu" daha önce muhteşem başarılar yaşadığı Galatasaray'da yeniden uygulamaya koymak için sezon başında eski kulübüne döndü. "Takımdaşlık ruhunu" hayata geçirmek için gerekli ekibi bizzat kendisi kurdu. Başkan Özhan Canaydın, bu konuda Terim'e her türlü desteği verdi. İlk haftalarda her şey yolundaydı. Arif golleri atıyordu, Galatasaray kazanıyordu. Takım, zorlu Moskova deplasmanında Lokomotif Moskova'yı (2-0) yenerek Şampiyonlar Ligi'ne de iyi başlangıç yapmıştı. Ancak İstanbul'da Barcelona'yı karşı (2-0) ile yitirilen maç, gerilemenin işareti oldu.

Galatasaray'ın gelişme çizgisini, Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihi süreci ile karşılaştırma yaparak ortaya koyarsak, bu sezon Galatasaray'ın yükselme dönemi olmadı. Osmanlı Devleti gibi duraklama, gerileme ve çöküş dönemlerini hızlı bir şkilde yaşadı Galatasaray...

Terim nerede hata yaptı?

Spor yazarlarının ittifak ettiği temel noktaları sıralayalım:

1) Terim yanlış transferler yaptı. Defansa eski süper Galatasaray'ın direklerinden Popescu benzeri bir futbolcu monte edemedi. Orta alanda Hagi, Emre ve Okan'ın yeri doldurulamadı. İlerde de Hakan Şükür'ün yerini dolduramadı. Referans Arsenal'i iki yıl önce UEFA finalinde Kopenhag'da yenen takım olunca, bunları kaydetmemek mümkün değil.

2) Takım sistemini oturtamadı. Milli takımın beyni Hasan Şaş kazanılamadı; Pinto, Christian takıma hiç katkı sağlamadı.

3) Takımın defansı Bizans surları gibi... Kanatlardan kale alanı içine atılan her top, ciddi tehlikelere yol açıyor. Batista'nın ne yaptığı belirsiz? Emre ve Bülent'e ne oldu böyle?

4) Galatasaray bu sezon gol atabilecek yetenekten mahrum. Geçen yıl takımın Şampiyonlar Ligi'ndeki kurtarıcısı Ümit Karan, (Bana göre Milli Takım'da Hakan Şükür'ün yerini alabilecek yegane futbolculardan biriydi) kulübede bekliyor. Kimse anlamıyor! Ben de!

5) Fatih Terim'in genel oyun anlayışı prese dönüktü. Ancak bu yıl Galatasaray'da pres denilen şey hiç mi hiç yok.

6) Bir ordunun gerisi, ortası, ilerisi bozuksa; o ordudaki iyi askerler de etkin olamaz. Galatasaray'da bir şeyler yapmak isteyen futbolcular da maalesef, genel havadan olumsuz etkilenerek, eli ayağı tutmaz oluyor.

7) Galatasaray'da bu sezon bir strateji eksikliği görüyorum. Oyun tarzı belirsiz. Genel bir strateji olmayınca, her maçta ortaya konulacak taktik adımlar da belirsizleşiyor. Taktik, stratejinin uygulamaya konulan alt birimidir.

Bu maddeleri uzatabilmek mümkün...

Ve kibrin sonu...

Ve son söz, Osmanlı ordusu savaşa çıkarken, bir tellalın "Büyüklenme padişahım, senden büyük Allah var" nidasını seslendirmesi gelenektendi. Fath Terim de futbolseverlerin gözünde "başı havada, mağrur ve fiyakalı" bir imaja sahip. Galatasaray maç kazandığında, takımının başarısını "kelimeleri ağzında ezerek" izah ederdi. Önceki akşam kendisini ağlamaklı iken gördüğümde, son derece üzüldüm. Türk futbol tarihinin Şenol Güneş ile birlikte en başarılı iki teknik adamından biri olan Terim'in bu hallere düşmesi, Fenerbahçeli bir taraftar için bile sevindirici bir gelişme olmamalı... Ancak Terim, kamuoyuna yansıyan imajını düzeltmek için çaba sarfetmeli... Bir teknik direktör hiç bir zaman bir Osmanlı padişahı seviyesinde olamaz çünkü...