İslam dininin en önemli ölçüsü, iyiliği emretmek kötülükten menetmektir.
Bir sohbet ortamında namaz, oruç, zekât, hac gibi konular anlatırsanız sizden iyisi yoktur. Peygamberimizin hadis- i şerifi “bir kötülük gördüğünüzde elinizle, olmuyorsa dilinizle düzeltin. Bunu da yapamadıysanız kalbinizle buğzedin. Bu da imanın en düşük derecesidir” bahsedip de açılan kilise evlerinden, yasayla serbest bırakılan zinadan, serbest bırakılan domuz eti satışından anlatınca siyaset yapmış olursunuz. Başörtüsü üzerinden siyaset yapanlar müstesna.
“Hep yanlışları sayıyorsun, yapılan hiç mi iyi bir şey yok?” sorusuna muhatap olursun.
İktidardakiler zaten yol yaptık, hastane yaptık, okulları yeniledik (her sınıfa 40 kişiyi tıkıştırdık. Tabi bunu onlar söylemiyor.) diye her fırsatta bu yaptıklarını vatandaşın başına kakıyor.
Ülkemizde yol yoktu. Hastane yoktu. Okul yoktu da bunlar yaptı sağ olsun(!)
A benim teyzem, sana hadisten bahsediyorum, sen de diyorsun ki ben elimle gittim oy verdim. Dilimle de hala desteklerim. Kalbim de onlarla beraber. O zaman Allah selametini versin.
Ha bir de diyorsun ya hiç mi iyi bir şey yapmadılar. Yapılan yanlışlar bini geçti, sınavlarda bile üç yanlış bir doğruyu götürür. Şimdi sen hesapla bakalım elde ne kaldı.
Siyaset konusuna da değinmek istiyorum. Teyzeciğim iyi bil ki siyaset insanları idare etme sanatıdır. Yalnız idare ederken adaleti öne çıkarmak gerekir. Vatandaş asgari ücretle açlık sınırında yaşarken idareciler özel uçaklarla gezerse Allah bunun hesabını sorar.
Bu manada siyaset yapıyoruz çünkü vatandaşın derdine derman olacak bir lidere ihtiyacı var. Önüne geleni azarlayıp kovalayan birinin yaptığı siyaset değildir. Eskiden devletin laik olmasını eleştiren dindar halk sözde muhafazakâr AKP sayesinde öyle laikleşti ki, AKP’nin bireysel yaşamımıza dayattığı Kuran’ın açık hükümlerine aykırı hükümleri hatırlatıldığında yüzlerini ekşitip “canım siyaset başka, din başka” deyip aradan sıyrılmaya çalışıyorlar. Muhalefetteyken din adına en kutsal değerleri istismar eden AKP iktidardayken İslam’ın tüm kutsalları ile savaş haline girmiş durumda.
Vatandaş hayatın gerçeğine, yaradılışın yasalarına aykırı durumlarda tavrını koymakla mükelleftir. Yanlışa sessiz kalmak görmezden gelmek yerine doğrudan yana tutum ve tavır belirlemek İslam ahlakıdır.
Kaldı ki en büyük siyasetçi yaradılış sebebimiz olan Habibullah Muhammed Mustafa’dır. O peygamber ki yanındakilerin fikirlerine de değer vermiştir. Diktatörlük yapmamıştır.
Resulüllah Bedir Savaşı öncesi Mekkeli putperestlerin Medine’ye yola çıktıklarını öğrenmişlerdir. Düşman ordusunu karşılamak için Bedir kuyularının bulunduğu yere karargâh kurulmasını ister. O sırada savaş tecrübesi fazla olan birisi peygamberimize “Ey Allah’ın Resulü, burada karargâh kurulması konusunda vahiy mi var?” der. Peygamberimiz bunun kendi düşüncesi olduğunu, vahye dayalı olmadığını söyleyince, o zat da tercih edilen yerin, pek isabetli olmadığını, Bedir kuyularının düşman tarafında kalmış olacağını, savaşın uzaması halinde susuzluk problemi ile karşılaşabileceklerini, bunun da mağlubiyete yol açabileceğini anlatır. Bunun üzerine Peygamberimiz karargâhın daha uygun bir yere taşınmasını kararlaştırır.
Peygamber bile hayati konularda istişare ye önem veriyor da size ne oluyor?
30 yıldır terör suçu işleyenlerle anayasa hazırlayacak kadar ileri gidenleri baş tacı etmeye devam diyorsun.
Biz de yanlışa dur diyen Haydar Hocayla bu yüzden siyaset yapıyoruz.
Bir sohbet ortamında namaz, oruç, zekât, hac gibi konular anlatırsanız sizden iyisi yoktur. Peygamberimizin hadis- i şerifi “bir kötülük gördüğünüzde elinizle, olmuyorsa dilinizle düzeltin. Bunu da yapamadıysanız kalbinizle buğzedin. Bu da imanın en düşük derecesidir” bahsedip de açılan kilise evlerinden, yasayla serbest bırakılan zinadan, serbest bırakılan domuz eti satışından anlatınca siyaset yapmış olursunuz. Başörtüsü üzerinden siyaset yapanlar müstesna.
“Hep yanlışları sayıyorsun, yapılan hiç mi iyi bir şey yok?” sorusuna muhatap olursun.
İktidardakiler zaten yol yaptık, hastane yaptık, okulları yeniledik (her sınıfa 40 kişiyi tıkıştırdık. Tabi bunu onlar söylemiyor.) diye her fırsatta bu yaptıklarını vatandaşın başına kakıyor.
Ülkemizde yol yoktu. Hastane yoktu. Okul yoktu da bunlar yaptı sağ olsun(!)
A benim teyzem, sana hadisten bahsediyorum, sen de diyorsun ki ben elimle gittim oy verdim. Dilimle de hala desteklerim. Kalbim de onlarla beraber. O zaman Allah selametini versin.
Ha bir de diyorsun ya hiç mi iyi bir şey yapmadılar. Yapılan yanlışlar bini geçti, sınavlarda bile üç yanlış bir doğruyu götürür. Şimdi sen hesapla bakalım elde ne kaldı.
Siyaset konusuna da değinmek istiyorum. Teyzeciğim iyi bil ki siyaset insanları idare etme sanatıdır. Yalnız idare ederken adaleti öne çıkarmak gerekir. Vatandaş asgari ücretle açlık sınırında yaşarken idareciler özel uçaklarla gezerse Allah bunun hesabını sorar.
Bu manada siyaset yapıyoruz çünkü vatandaşın derdine derman olacak bir lidere ihtiyacı var. Önüne geleni azarlayıp kovalayan birinin yaptığı siyaset değildir. Eskiden devletin laik olmasını eleştiren dindar halk sözde muhafazakâr AKP sayesinde öyle laikleşti ki, AKP’nin bireysel yaşamımıza dayattığı Kuran’ın açık hükümlerine aykırı hükümleri hatırlatıldığında yüzlerini ekşitip “canım siyaset başka, din başka” deyip aradan sıyrılmaya çalışıyorlar. Muhalefetteyken din adına en kutsal değerleri istismar eden AKP iktidardayken İslam’ın tüm kutsalları ile savaş haline girmiş durumda.
Vatandaş hayatın gerçeğine, yaradılışın yasalarına aykırı durumlarda tavrını koymakla mükelleftir. Yanlışa sessiz kalmak görmezden gelmek yerine doğrudan yana tutum ve tavır belirlemek İslam ahlakıdır.
Kaldı ki en büyük siyasetçi yaradılış sebebimiz olan Habibullah Muhammed Mustafa’dır. O peygamber ki yanındakilerin fikirlerine de değer vermiştir. Diktatörlük yapmamıştır.
Resulüllah Bedir Savaşı öncesi Mekkeli putperestlerin Medine’ye yola çıktıklarını öğrenmişlerdir. Düşman ordusunu karşılamak için Bedir kuyularının bulunduğu yere karargâh kurulmasını ister. O sırada savaş tecrübesi fazla olan birisi peygamberimize “Ey Allah’ın Resulü, burada karargâh kurulması konusunda vahiy mi var?” der. Peygamberimiz bunun kendi düşüncesi olduğunu, vahye dayalı olmadığını söyleyince, o zat da tercih edilen yerin, pek isabetli olmadığını, Bedir kuyularının düşman tarafında kalmış olacağını, savaşın uzaması halinde susuzluk problemi ile karşılaşabileceklerini, bunun da mağlubiyete yol açabileceğini anlatır. Bunun üzerine Peygamberimiz karargâhın daha uygun bir yere taşınmasını kararlaştırır.
Peygamber bile hayati konularda istişare ye önem veriyor da size ne oluyor?
30 yıldır terör suçu işleyenlerle anayasa hazırlayacak kadar ileri gidenleri baş tacı etmeye devam diyorsun.
Biz de yanlışa dur diyen Haydar Hocayla bu yüzden siyaset yapıyoruz.
Fatma Berk / diğer yazıları
- Stalin'in tavuğu ve Türk Milleti / 15.01.2015
- Ne hainler geldi geçti / 07.05.2014
- Taş olsa çatlardı / 07.06.2013
- Milli dertlerimize deva bulmak için / 07.05.2013
- Siyaset ehliyle olur / 09.04.2013
- Gözün aydın Türkiye, barış geldi / 01.04.2013
- Peygamber müjdesi Kıbrıs / 30.03.2013
- Gururumuz İcmal gençliği / 21.03.2013
- Şehitler aşkına bayrağımızdan ellerinizi çekin! / 17.03.2013
- Çifte hesap vereceksiniz! / 11.03.2013
- Ne hainler geldi geçti / 07.05.2014
- Taş olsa çatlardı / 07.06.2013
- Milli dertlerimize deva bulmak için / 07.05.2013
- Siyaset ehliyle olur / 09.04.2013
- Gözün aydın Türkiye, barış geldi / 01.04.2013
- Peygamber müjdesi Kıbrıs / 30.03.2013
- Gururumuz İcmal gençliği / 21.03.2013
- Şehitler aşkına bayrağımızdan ellerinizi çekin! / 17.03.2013
- Çifte hesap vereceksiniz! / 11.03.2013