Eskiler çektikleri çilelere nasıl katlandıklarını bu cümle ile anlatırlardı.Bu millet de 10 yıldır bu iktidardan o kadar çekti ki sonunda çatladı.Gezi Parkı olayı bardağı taşıran son damla olarak AKP’nin kirli icraatlarıyla dolu yıllarının son noktası olacak gibi görünüyor. Gezi Parkı’ndaki ağaçlar tüm yurttaki milyonlara gölge oldu. Millet yabancılara peşkeş çekilen yeraltı-yerüstü kaynaklarını, ayaklar altına alınan milliyetçiliği, Irak-Libya-Suriye işgallerine desteği, teröristle müzakereyi, kasaplık hayvan statüsü kazandırılan domuz etini sineye çekmiş görünürken meğer içten içe bileniyormuş. Gönül isterdi ki, AKP ilk olarak Irak işgalinde Amerikan askerlerine kahraman diyerek dua ederken bu millet tepkisini ortaya koysun. Yine gönül isterdi ki, besmele ile açtıkları onca kiliseye rağmen samimi Müslümanların oyu için CHP’yi adres gösterip dini siyasete alet ettiklerinde milletimiz gerçek dindar, gerçek Atatürkçü gerçek vatan sevdalısı, gerçek Ehl-i Beyt aşığı Haydar Hocaya sahip çıksın. AKP daha iktidara gelmeden bunların gelmeden ne yapıp ne yapamayacaklarını milletimize anlatan BTP kadroları olmuştu.Geçmiş 12 yıl AKP ve meclis çatısında yasaların çıkmasında ortağı CHP’nin sözde muhalefetiyle heba oldu. Meclisteki muhalefet partileri AKP’nin değirmenine su taşımaktan öteye gidemedi. Ve gelinen son noktada iktidara ve muhalefete olan öfke sokağa taştı.İktidarın yapması gereken halkın sesine kulak vermesidir. Yani çözüm tıpkı şu olaydaki kadar basitir. Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendinin baş ağrısı artarak sürer. Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya baslar. Başka doktorlar çağrılır. Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder.Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz. Ev halkı birbirine karışır, baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul’a götürmeye karar verirler. İstanbul’da en iyi doktorlar seferber olur.Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır. Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir. Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür. O devirde Amerika değil İsviçre moda, Zürih’e gidilir. Haftalarca hastanede kalınır, onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır. Sonuç: Osman Efendiye teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendiye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp “dinlenmesi”, daha doğrusu son günlerini -evinde- geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, aile perişan. “Kader” denilir, Uşak’a dönülür. Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar. Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi Berber Mehmet çağrılır. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler. Berber Mehmet bir an düşünür. “Beyim?” der, “Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın” Bir bakar, “Hah işte” der. “Kıl dönmüş.” Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendinin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar. Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir. Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Baş ağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.Şu anda Türkiye için de çözüm başbakanın istifasındadır.
Fatma Berk / diğer yazıları
- Stalin'in tavuğu ve Türk Milleti / 15.01.2015
- Ne hainler geldi geçti / 07.05.2014
- Taş olsa çatlardı / 07.06.2013
- Milli dertlerimize deva bulmak için / 07.05.2013
- Siyaset ehliyle olur / 09.04.2013
- Gözün aydın Türkiye, barış geldi / 01.04.2013
- Peygamber müjdesi Kıbrıs / 30.03.2013
- Gururumuz İcmal gençliği / 21.03.2013
- Şehitler aşkına bayrağımızdan ellerinizi çekin! / 17.03.2013
- Çifte hesap vereceksiniz! / 11.03.2013
- Ne hainler geldi geçti / 07.05.2014
- Taş olsa çatlardı / 07.06.2013
- Milli dertlerimize deva bulmak için / 07.05.2013
- Siyaset ehliyle olur / 09.04.2013
- Gözün aydın Türkiye, barış geldi / 01.04.2013
- Peygamber müjdesi Kıbrıs / 30.03.2013
- Gururumuz İcmal gençliği / 21.03.2013
- Şehitler aşkına bayrağımızdan ellerinizi çekin! / 17.03.2013
- Çifte hesap vereceksiniz! / 11.03.2013