Kılıflar hazırlandı minareler çalındı, çalınması muhtemel yeni yeni minareler için düzineler halinde kılıflar hazırlandı ve elbette çalınan minareler kılıflarına yerleştirilirken 'Mehter' dahi çalındı.
Ecdat yadigârı mehter müziğinin o büyülü sesi, 'minareyi çalan kılıfını hazırlar' kabilinden akçeli işleri örtmek, kitlelerin gözünden kaçırmak için bulunmaz bir formül idi.
Bilmem kaç yüz defa değiştirilen ihale yasası sayesinde, her çeşit minareye uygun kılıflar hazırlayan atölyeler ihdas edildi ve hep bir ağızdan 'beraber yürüdük biz bu yollarda' şarkıları söylenmeye başladı.
Sistemin özü, özeti şöyleydi; malı heybe heybe, çuval çuval ve kova kova götürenler, zamanı gelince, mesela seçim arifelerinde çay kaşığı ile dağıtmayı taahhüt etmişlerdi.
Kolay yoldan, kestirmeden müteahhit olanlar, haliyle o kadarcık fedakârlığı da taahhüt ediyorlardı.
Gerek genel seçimler öncesi gerekse yerel seçimler öncesi, çay kaşığı ile dağıtılan nevaleleri, bulgur, mercimek, makarna ve odun-kömür cinsinden yardımları iktidar partisi adına kendi bölgelerinde dağıtmak elbette çiçeği burnunda bu taze müteahhitlerin işleri arasındaydı.
Kepçe ile değil, kova ile malı götürenler için, çay kaşığı ile dağıtmak oyun-eğlence kabilinden bir şey idi elbette.
Bu sistem yıllarca böyle devam etti, kitleler yıllarca kendi paylarına düşenin bu çay kaşığı ile dağıtılanlardan ibaret olduğunu zannettiler ve bilmem kaç seçim mutlu-mesut bir şekilde götürüp oylarını iktidar partisine verdiler.
Yıllar ilerledikçe, söz konusu bir avuç mutlu azınlığın, çiçeği burnunda müteahhitlerin servetleri lahana misali kat kat katlanırken, çay kaşığı mesabesinde yardım alan kitleler iyice zayıfladı, eridi, tükendi ve ucuz ekmek kuyruklarına mahkum oldu.
Nüfusun yüzde doksan beşini oluşturan yoksul kesim ile yüzde sadece beşini teşkil eden mutlu azınlık arasındaki mesafe günden güne açılınca, mesafe ne demek, korkunç uçurumlar oluşunca, yıllardır çay kaşığı hesabı ile yardım alan geniş kitleler içten içe homurdanmaya ve ciddi ciddi sorgulamaya başladılar.
Neden birileri kova ile, heybe ile ve çuval çuval hazineden pay alırken, bizler niçin çay kaşığı hesabına mahkum edildik, diyenin haddi hesabı yok?
Şimdilerde, gün aşırı akaryakıta zam yapıla yapıla, litre fiyatının 30 TL'yi aştığı şu günlerde, dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 6 bin TL'yi, yoksulluk sınırının 20 bin TL'yi aştığı 2002 yılının tam ortasında, ağzını hazinenin musluklarına dayamış olan bir avuç mutlu azınlığın, bir de aşırı partizan olan hacı-hoca takımının dışında bu sistemden, mevcut yönetimden memnun olan kimseler kalmadı.
Sistem dört bir yandan sızdırmaya başladı çünkü.
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025
- Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa… / 06.02.2025
- Ay bitmeden buharlaşan artışlar / 05.02.2025
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025
- Doymayan gözler ve ürpermeyen kalpler / 01.02.2025
- Ne işe yarar? / 31.01.2025
- Makamdan istifa yok ama insanlıktan istifalar çok / 30.01.2025
- Başkentin başucunda çığlıklar duyulmadı / 29.01.2025
- Duydun mu? / 26.01.2025