Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), “2012 Kasım Ayına Ait Kurulan ve Kapanan Şirket” istatistiklerini açıkladı ve bu araştırma Türkiye’de ticari faaliyetler için uygun bir ortamın olmadığını gözler önüne serdi.
Bu yılın Ocak-Kasım döneminde kurulan şirket sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26,93 azaldı; kapanan şirket sayısı ise yüzde 5,52 arttı. Kurulanlar azalıyor, kapananlar artıyor. Tabiri caizse bardak hem üstten boşalıyor hem de alttan…
Sadece Kasım ayında kurulan şirket sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,9 oranında azaldı; kapanan şirket sayısı ise yüzde 48,38 oranında arttı.
Kasım ayı, şirketler için tam bir yaprak dökümü olmuş.
Neden olmasın ki?
Ülkenin sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynakları yabancılara peşkeş çekilirse;
Tek gelir kalemi vergiler kalırsa;
Bütçe açık verdikçe, borçlar ve faizleri katlandıkça, vergilere zam üstüne zam yapılırsa;
Vergiler makul bir düzeyde değil de, boyu aşan düzeyde talep edilirse;
Sırtı kalın olanlar bir şekilde yırtıp, sopa hep dürüst işletmecilerin başının üzerinde dolaşırsa;
İşletme sahipleri iş hayatlarına devam edebilmek için mecburen kayıt dışına kayarsa;
Maliye kayıt dışı ile mücadele adı altında işletmelerin ümüğünü sıkma mücadelesine girişirse;
Sonuç ne olacaktır?
Elbette ki şirket kurmak isteyenler, bu ülkeye istihdam kazandırdığı, az çok vergi kazandırdığı, katma değer ürettiği halde cezalandırılıp kapanan şirketlerden ders alarak şirket kurmaktan vazgeçeceklerdir.
Bu zor koşullarda şirket kurmak değil, kurmamak doğaldır.
Kapanan şirketler de üçkağıtçılık, dolandırıcılık, kaçakçılık yaptığı için kapanmıyor. Çevrenize bir bakın, iş yapamayan, kepenk kapatan ya da kapatmaya niyetlenen birçok esnafa, işletme sahibine sorun, niçin kapatıyorsunuz diye? Bir sorunca bin ah işiteceksiniz.
Bu adamların çoğu da yılların esnafı ve dürüstlüğüyle tanınmışlar.
Siyasilerimiz yeri geldiğinde Hz. Ömer’in adaletinden bahsedip dururlar; ama sıra ondan ders almaya geldiğinde hiç oralı olmazlar.
Hz. Ömer, kıtlık döneminde hırsızlık yapanlara had cezası uygulamamıştır.
Türkiye’de zaten pazar daralması yaşanıyor, tüketicinin güveni kalmamış; işletmeler ürünlerini satmakta zorlanıyorlar. Bir de buna siyasilerin ekonomik hataları sebebiyle ağır vergi yükleri binince doğal olarak kayıt dışılığa kayıyorlar.
Burada ekonomi yönetiminin yapması gereken, zaten zor ayakta duran işletmelere ceza üstüne ceza kesmek, vergi üstüne vergi bindirmek değildir; ekonomik şartları iyileştirmektir.
Madenler ve kamu kuruluşları yeniden millileştirilip, gelirleri milletin menfaati için devreye konulmalıdır. Vergi ve ceza adı altında işletmelerin üzerine gidileceğine, onların kazandıkları üç kuruş da elinden alınacağına, senyoraj geliri devreye konularak onların ürettiği katma değer üzerinden emisyon devreye konulmalıdır.
Böylece hem işletmeler ayakta kalma şansını bulurlar, gayrı resmi çalışma işkencesinden kurtulmuş olurlar hem de devlet bunlardan alacağı verginin kat kat fazlasını senyoraj ile elde etmiş olur. Devlet de kazanır, millet de…
Bunun nasıl yapılacağının detayları, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’nde mevcuttur.
Bu yılın Ocak-Kasım döneminde kurulan şirket sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26,93 azaldı; kapanan şirket sayısı ise yüzde 5,52 arttı. Kurulanlar azalıyor, kapananlar artıyor. Tabiri caizse bardak hem üstten boşalıyor hem de alttan…
Sadece Kasım ayında kurulan şirket sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,9 oranında azaldı; kapanan şirket sayısı ise yüzde 48,38 oranında arttı.
Kasım ayı, şirketler için tam bir yaprak dökümü olmuş.
Neden olmasın ki?
Ülkenin sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynakları yabancılara peşkeş çekilirse;
Tek gelir kalemi vergiler kalırsa;
Bütçe açık verdikçe, borçlar ve faizleri katlandıkça, vergilere zam üstüne zam yapılırsa;
Vergiler makul bir düzeyde değil de, boyu aşan düzeyde talep edilirse;
Sırtı kalın olanlar bir şekilde yırtıp, sopa hep dürüst işletmecilerin başının üzerinde dolaşırsa;
İşletme sahipleri iş hayatlarına devam edebilmek için mecburen kayıt dışına kayarsa;
Maliye kayıt dışı ile mücadele adı altında işletmelerin ümüğünü sıkma mücadelesine girişirse;
Sonuç ne olacaktır?
Elbette ki şirket kurmak isteyenler, bu ülkeye istihdam kazandırdığı, az çok vergi kazandırdığı, katma değer ürettiği halde cezalandırılıp kapanan şirketlerden ders alarak şirket kurmaktan vazgeçeceklerdir.
Bu zor koşullarda şirket kurmak değil, kurmamak doğaldır.
Kapanan şirketler de üçkağıtçılık, dolandırıcılık, kaçakçılık yaptığı için kapanmıyor. Çevrenize bir bakın, iş yapamayan, kepenk kapatan ya da kapatmaya niyetlenen birçok esnafa, işletme sahibine sorun, niçin kapatıyorsunuz diye? Bir sorunca bin ah işiteceksiniz.
Bu adamların çoğu da yılların esnafı ve dürüstlüğüyle tanınmışlar.
Siyasilerimiz yeri geldiğinde Hz. Ömer’in adaletinden bahsedip dururlar; ama sıra ondan ders almaya geldiğinde hiç oralı olmazlar.
Hz. Ömer, kıtlık döneminde hırsızlık yapanlara had cezası uygulamamıştır.
Türkiye’de zaten pazar daralması yaşanıyor, tüketicinin güveni kalmamış; işletmeler ürünlerini satmakta zorlanıyorlar. Bir de buna siyasilerin ekonomik hataları sebebiyle ağır vergi yükleri binince doğal olarak kayıt dışılığa kayıyorlar.
Burada ekonomi yönetiminin yapması gereken, zaten zor ayakta duran işletmelere ceza üstüne ceza kesmek, vergi üstüne vergi bindirmek değildir; ekonomik şartları iyileştirmektir.
Madenler ve kamu kuruluşları yeniden millileştirilip, gelirleri milletin menfaati için devreye konulmalıdır. Vergi ve ceza adı altında işletmelerin üzerine gidileceğine, onların kazandıkları üç kuruş da elinden alınacağına, senyoraj geliri devreye konularak onların ürettiği katma değer üzerinden emisyon devreye konulmalıdır.
Böylece hem işletmeler ayakta kalma şansını bulurlar, gayrı resmi çalışma işkencesinden kurtulmuş olurlar hem de devlet bunlardan alacağı verginin kat kat fazlasını senyoraj ile elde etmiş olur. Devlet de kazanır, millet de…
Bunun nasıl yapılacağının detayları, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’nde mevcuttur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025