ABD’nin Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda değiştirip dönüştürme projesinin önemli bir diğer ayağı da İran’dır. ABD, yıllardır İran’ın nükleer silah geliştirmesine şiddetle karşı çıkmakta ve engel olmak için her yolu denemektedir. Bu sataşmanın ardındaki niyet, sırasıyla Suriye, İran ve Türkiye’nin parçalanması devamında İsrail’in Arz-ı Mev’ud hayaline ulaşmasına su taşıyacak olan Büyük Kürdistan Devleti’nin kurulmasıdır.
ABD’de Cumhuriyetçiler ve Demokratların ardındaki gerçek belirleyici güç derin İsrail’dir. Dolayısıyla ABD’de başa kim gelirse gelsin Ortadoğu’da İsrail’in menfaatlerini koruyup kollamak zorundadır.
ABD, bu işi kendi askeri gücünü kullanmak yerine Müslümanları birbirine düşürerek, Müslüman’ı Müslüman’a kırdırarak yapmayı planlamaktadır. Türkiye’de 28 farklı lokasyonda kurulmuş olan NATO üsleri ve özellikle Malatya-Kürecik’te kurulmuş olan radar üssünü İran, kendisi için bir tehdit olarak görmektedir ve gerektiğinde buraları vuracağını ifade etmektedir. Bunun yanında Rusya da Malatya-Kürecik’teki radar üssünü kendisi için tehdit olarak görmektedir. Bu üsler yüzünden Türkiye, İran ve Rusya ile karşı karşıya gelmiştir. Dolayısıyla ABD bölgede hedefine bir adım daha yaklaşmıştır.
ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile; bölgedeki İslam ülkelerinin yönetimlerini değiştirerek bölüp parçalamak, yeraltı-yerüstü kaynaklarını sömürmek, ayrıca 22 İslam ülkesinin ılımlı İslam, dinler arası diyalog projesi ile Hıristiyanlaştırılması ve dolaylı olarak da İsrail’in Arz-ı Mev’uD hayallerinin önünün açılmasını hedeflemektedir.
ABD’nin, Ortadoğu coğrafyasına gelince hesaplayamadığı, İran ve Türkiye gibi devlet kurma ve yaşatma gücüne ve geleneğine sahip iki kadim devin olmasıdır. Türkiye şu anda, daha önce de ifade ettiğimiz gibi kitlesel zihin programlama teknikleriyle uyutulmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla şimdilik kontrol altındadır.
Ola ki Türkiye’yi uyandıracak, milleti ABD’nin kontrolündeki siyasilerden kurtaracak; çözümü olan, projesi olan, millete iş ve aş verecek; ülkede birlik ve beraberliği sağlayacak harekete karşı, Türk siyasetinin kör, sağır ve dilsiz olması sağlanmıştır. ABD’nin hesaplayamadığı kontrol edemediği bu hareket hesaplarını bozmaktadır.
İran’a gelince, İran ABD’nin oyuna gelmemiştir. Belki de oyuna gelmemesinin en önemli nedeni, 30 yıldan beri ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarına ve ekonomik olarak sürekli ambargo uygulamalarına rağmen ABD’ye direnen, adeta savaşan bölgedeki en önemli ülke konumunda olmasıdır. Dolayısı ile bölgede, yapılmak istenenleri iyi okumaktadır. Yüzyıllara yayılmış devlet yönetme-siyaset geleneğinin verdiği reflekslerle İran, bölgede ABD-AB’ye karşı son derece dikkatli bir tutum içerisinde kafa tutmakta ve ülkesinin bekası için uzun soluklu işbirliklerine de gitmektedir. Suriye konusunda, Rusya ve Çin ile birlikte ortaklaşa takındığı tutum bunun ispatıdır.
Yine, nükleer enerji üretimi konusunda da Rusya’dan yardım almaktadır. Rusya ise İran’ın nükleer enerji ve silah üretmesinin en tabii hakkı olduğunu söylemektedir. ABD, İsrail ve birçok batı ülkesi, gerektiğinde çıkarları için kullanabilecekleri gelişmiş nükleer silahlara sahipken, Müslüman bir ülkenin bu çalışmayı yapmasına bile tahammül edememektedirler.
Bu gerçekleri yaşayarak öğrenen İran’ın, direnişine devam edebilmesi için iki olası sorun karşısında uyanık olması gerekmektedir.
Birincisi dinler arası diyalog projesidir. Bin yıllık Endülüs Devleti’nin ve medeniyetinin yıkılması bu projenin neticesidir. Bunu hiç unutmadan İran, bu konuda daha bilinçli daha uyanık olmak durumundadır.
İran’ın ikinci önemli sorunu ise ekonomiktir. Gelir dağılımındaki makasın açılması ve fakir-zengin ayırt etmeksizin alınan dolaylı vergilerin halkın alım gücünü daraltmasıdır. Halkın alım gücünün daralması ekonominin küçülmesine vesile olur. Arıza yaratan bu ekonomik anlayış devam ederse, toplumsal barış bozulur bu da kapıda bekleyen dost olmayanların ekmeğine yağ sürmüş olur.
Çözüm olarak İran, milli parasının yabancı paralara olan bağlılığını minimalize edecek para politikasını benimseyerek işe başlamalıdır. Bu işin ayrıntısı ve matematiği MEM de enine boyuna incelenmiştir. Meraklısına bizden küçük bir uyarı.
ABD’de Cumhuriyetçiler ve Demokratların ardındaki gerçek belirleyici güç derin İsrail’dir. Dolayısıyla ABD’de başa kim gelirse gelsin Ortadoğu’da İsrail’in menfaatlerini koruyup kollamak zorundadır.
ABD, bu işi kendi askeri gücünü kullanmak yerine Müslümanları birbirine düşürerek, Müslüman’ı Müslüman’a kırdırarak yapmayı planlamaktadır. Türkiye’de 28 farklı lokasyonda kurulmuş olan NATO üsleri ve özellikle Malatya-Kürecik’te kurulmuş olan radar üssünü İran, kendisi için bir tehdit olarak görmektedir ve gerektiğinde buraları vuracağını ifade etmektedir. Bunun yanında Rusya da Malatya-Kürecik’teki radar üssünü kendisi için tehdit olarak görmektedir. Bu üsler yüzünden Türkiye, İran ve Rusya ile karşı karşıya gelmiştir. Dolayısıyla ABD bölgede hedefine bir adım daha yaklaşmıştır.
ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile; bölgedeki İslam ülkelerinin yönetimlerini değiştirerek bölüp parçalamak, yeraltı-yerüstü kaynaklarını sömürmek, ayrıca 22 İslam ülkesinin ılımlı İslam, dinler arası diyalog projesi ile Hıristiyanlaştırılması ve dolaylı olarak da İsrail’in Arz-ı Mev’uD hayallerinin önünün açılmasını hedeflemektedir.
ABD’nin, Ortadoğu coğrafyasına gelince hesaplayamadığı, İran ve Türkiye gibi devlet kurma ve yaşatma gücüne ve geleneğine sahip iki kadim devin olmasıdır. Türkiye şu anda, daha önce de ifade ettiğimiz gibi kitlesel zihin programlama teknikleriyle uyutulmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla şimdilik kontrol altındadır.
Ola ki Türkiye’yi uyandıracak, milleti ABD’nin kontrolündeki siyasilerden kurtaracak; çözümü olan, projesi olan, millete iş ve aş verecek; ülkede birlik ve beraberliği sağlayacak harekete karşı, Türk siyasetinin kör, sağır ve dilsiz olması sağlanmıştır. ABD’nin hesaplayamadığı kontrol edemediği bu hareket hesaplarını bozmaktadır.
İran’a gelince, İran ABD’nin oyuna gelmemiştir. Belki de oyuna gelmemesinin en önemli nedeni, 30 yıldan beri ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarına ve ekonomik olarak sürekli ambargo uygulamalarına rağmen ABD’ye direnen, adeta savaşan bölgedeki en önemli ülke konumunda olmasıdır. Dolayısı ile bölgede, yapılmak istenenleri iyi okumaktadır. Yüzyıllara yayılmış devlet yönetme-siyaset geleneğinin verdiği reflekslerle İran, bölgede ABD-AB’ye karşı son derece dikkatli bir tutum içerisinde kafa tutmakta ve ülkesinin bekası için uzun soluklu işbirliklerine de gitmektedir. Suriye konusunda, Rusya ve Çin ile birlikte ortaklaşa takındığı tutum bunun ispatıdır.
Yine, nükleer enerji üretimi konusunda da Rusya’dan yardım almaktadır. Rusya ise İran’ın nükleer enerji ve silah üretmesinin en tabii hakkı olduğunu söylemektedir. ABD, İsrail ve birçok batı ülkesi, gerektiğinde çıkarları için kullanabilecekleri gelişmiş nükleer silahlara sahipken, Müslüman bir ülkenin bu çalışmayı yapmasına bile tahammül edememektedirler.
Bu gerçekleri yaşayarak öğrenen İran’ın, direnişine devam edebilmesi için iki olası sorun karşısında uyanık olması gerekmektedir.
Birincisi dinler arası diyalog projesidir. Bin yıllık Endülüs Devleti’nin ve medeniyetinin yıkılması bu projenin neticesidir. Bunu hiç unutmadan İran, bu konuda daha bilinçli daha uyanık olmak durumundadır.
İran’ın ikinci önemli sorunu ise ekonomiktir. Gelir dağılımındaki makasın açılması ve fakir-zengin ayırt etmeksizin alınan dolaylı vergilerin halkın alım gücünü daraltmasıdır. Halkın alım gücünün daralması ekonominin küçülmesine vesile olur. Arıza yaratan bu ekonomik anlayış devam ederse, toplumsal barış bozulur bu da kapıda bekleyen dost olmayanların ekmeğine yağ sürmüş olur.
Çözüm olarak İran, milli parasının yabancı paralara olan bağlılığını minimalize edecek para politikasını benimseyerek işe başlamalıdır. Bu işin ayrıntısı ve matematiği MEM de enine boyuna incelenmiştir. Meraklısına bizden küçük bir uyarı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- Magazin siyasetinden kurtulmak / 26.03.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025