Şimdiki zamanda herşey tersine
"Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor" derken merhum Necip Fazıl ne kadar haklıymış. Bugünleri görseydi ne derdi acaba?
İkibinli yılların hikâyesi ise haddinden fazla zorlaşmıştır.
Zalimler baştacı edilmekte, zulüm alkışlanmaktadır. Merhum Akif'in; "zulmü alkışlıyamam zalimi asla sevemem" formülü adeta ters çevrilmiştir. Zulmü alkışlayanların sayısı gün gün artmakta, zalimler her yöneldiği kapıdan buyur edilmektedir.
Gözyaşları sele dönüşen mazlumlar, zalimler için birer utanç vesilesi olması gerekirken, övünç vesilesi olarak telakki edilir olmuştur. "Mazlumun ahuzarından sakının onun bedduası ile Allah arasında perde yoktur" şeklindeki Peygamberî ikaz, en çok kulakardı edilen ilkeler arasındadır.
"Haklı, zayıf dahi olsa benim yanımda en güçlü kişidir. Haksız, güçlü dahi olsa benim yanımda en zayıf kişidir" diyen idareciler, Kaf dağının ardında kalmış gibidir.
Bütün göstergeler kuvvetten, kuvvetliden yana işlemektir. Yüzde yüz haklı olmak, hak sahibi olmak için tek başına yeterli olmamaktadır.
Yaklaşık on yıl önce, bir delinin hezeyanlarını, çelik-çomak oyunlarını bahane ederek Harameyni basan haramiler, geçen on yıl içinde kutsal mekanlara çöreklenen haramiler, ayaklarına iyice yer etmiş olacaklar ki şimdi bir başka coğrafyayı basma hazırlığı içindedirler. Haramiler için ebedi doyumsuzluk, aç gözlülük söz konusudur, dünyayı içindekilerle birlikte bırakıp gitseniz, gözleri, elleri yine ceplerinizdedir.
Nemrut, putlarımızı kırdın gerekçesi ile İbrahim'i ateşe atmıştı, bu çağın Nemrutları ise daha insafsız, daha hilekâr, daha düzenbaz ve hokkabaz çıktı; kendi putlarını kendileri kırdıkları halde Müslümanlara iftira üstüne iftira atıyorlar ve onları ateşe atmaya uğraşıyorlar.
Nemrut'u ilah kabul edenler, onun bir işareti ile nasıl aşk ile odun yığmaya başlamışlarsa, modern Nemrutların Müslümanları yakmak için tutuşturmaya uğraştığı ateşe benzin taşıyanların kuyruğu hergün biraz daha uzamaktadır.
Aklını peynir-ekmekle yememiş olan herkese; güzel Urfamızdaki Balıklı Göl'ü derinlemesine seyretmelerini tavsiye ederiz.
Artvinli Huzuri Baba ne güzel demiş:
Şimdiki zamanda her şey tersine
Yahşi satılmadan yaman satılır
Altın sarfedemez doğru bir kişi
Eğri tunç gezdirse hemen satılır
Değerli insanlar kalacak yalnız
Değersizler elde gezer tertemiz
Alan kör, satan kör, kantar ayarsız
Buğdaydan pahalı saman satılır
Dünyada başa gelir gelmeyen akla
Herkes dil atına koyar bir bakla
Huzuri sabreyle metahın sakla
Birgün gelir öyle zaman satılır.
"Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor" derken merhum Necip Fazıl ne kadar haklıymış. Bugünleri görseydi ne derdi acaba?
İkibinli yılların hikâyesi ise haddinden fazla zorlaşmıştır.
Zalimler baştacı edilmekte, zulüm alkışlanmaktadır. Merhum Akif'in; "zulmü alkışlıyamam zalimi asla sevemem" formülü adeta ters çevrilmiştir. Zulmü alkışlayanların sayısı gün gün artmakta, zalimler her yöneldiği kapıdan buyur edilmektedir.
Gözyaşları sele dönüşen mazlumlar, zalimler için birer utanç vesilesi olması gerekirken, övünç vesilesi olarak telakki edilir olmuştur. "Mazlumun ahuzarından sakının onun bedduası ile Allah arasında perde yoktur" şeklindeki Peygamberî ikaz, en çok kulakardı edilen ilkeler arasındadır.
"Haklı, zayıf dahi olsa benim yanımda en güçlü kişidir. Haksız, güçlü dahi olsa benim yanımda en zayıf kişidir" diyen idareciler, Kaf dağının ardında kalmış gibidir.
Bütün göstergeler kuvvetten, kuvvetliden yana işlemektir. Yüzde yüz haklı olmak, hak sahibi olmak için tek başına yeterli olmamaktadır.
Yaklaşık on yıl önce, bir delinin hezeyanlarını, çelik-çomak oyunlarını bahane ederek Harameyni basan haramiler, geçen on yıl içinde kutsal mekanlara çöreklenen haramiler, ayaklarına iyice yer etmiş olacaklar ki şimdi bir başka coğrafyayı basma hazırlığı içindedirler. Haramiler için ebedi doyumsuzluk, aç gözlülük söz konusudur, dünyayı içindekilerle birlikte bırakıp gitseniz, gözleri, elleri yine ceplerinizdedir.
Nemrut, putlarımızı kırdın gerekçesi ile İbrahim'i ateşe atmıştı, bu çağın Nemrutları ise daha insafsız, daha hilekâr, daha düzenbaz ve hokkabaz çıktı; kendi putlarını kendileri kırdıkları halde Müslümanlara iftira üstüne iftira atıyorlar ve onları ateşe atmaya uğraşıyorlar.
Nemrut'u ilah kabul edenler, onun bir işareti ile nasıl aşk ile odun yığmaya başlamışlarsa, modern Nemrutların Müslümanları yakmak için tutuşturmaya uğraştığı ateşe benzin taşıyanların kuyruğu hergün biraz daha uzamaktadır.
Aklını peynir-ekmekle yememiş olan herkese; güzel Urfamızdaki Balıklı Göl'ü derinlemesine seyretmelerini tavsiye ederiz.
Artvinli Huzuri Baba ne güzel demiş:
Şimdiki zamanda her şey tersine
Yahşi satılmadan yaman satılır
Altın sarfedemez doğru bir kişi
Eğri tunç gezdirse hemen satılır
Değerli insanlar kalacak yalnız
Değersizler elde gezer tertemiz
Alan kör, satan kör, kantar ayarsız
Buğdaydan pahalı saman satılır
Dünyada başa gelir gelmeyen akla
Herkes dil atına koyar bir bakla
Huzuri sabreyle metahın sakla
Birgün gelir öyle zaman satılır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025