Son birkaç yılda rutin hale gelen intiharlar ve bunların arka planından kendini gösteren marjinal sapık akımlar, toplumun büyük kesimini tehdit eder noktaya varmıştır. Gençlerimiz bu akımlara açık hale gelmiştir. Dolayısıyla fatura daha da ağırlaşmadan konuyu mercek altına alıp köklü yeterli örgün ve yaygın tedbirleri uygulamaya koymak şarttır.
Ancak maalesef aileler kadar yetkililerimizin de bu ve benzeri kültürel yozlaşma ve iç çöküşler hususunda gerekli duyarlılığı göstermedikleri, 1965 sonrası Almanya gurbetçiliği tecrübesiyle adeta bilfiil sabit olmuştur. Bugün Almanya'daki gurbetçilerimizin ikinci ve üçüncü kuşak nesilleri, Müslüman Türk kimliğinden uzak düştüler. Gurbetteki orta yaş aşağısı kuşaklarımız, uyuşturucu alışkanlığından sapık inançlara kadar pekçok aykırı buhranların içinde debelenip durmaktadırlar. Geçen sene bize ulaşan bilgilere göre sadece uyuşturucu sebebiyle 25 bini aşkın Türk genci Almanya'da kodeslerde çürümeye mahkum oldu. Bu duyarsızlık maalesef şimdi de toplumumuzu içten tehdit etmekte, genç kuşaklarımızı kendi ülkemiz içinde sapıklıkların pençesinde kıvrandırmaktadır.
Son dönemde satanizm gündemde. Belki Boğaz Köprüsü'nden aşağıya atlayanlar ekranlara yansıdığı için bu kabil sapıklık olarak sadece satanizmi görüyoruz. Hayır... Nice gençlerimiz iç dünyalarındaki köprülerden aşağılara doğru atlamaktadırlar. Kendi değerlerinden, kendi kimliklerinden soyutlanarak akla hayale gelmedik kimliğe bürünmekteler. Satanizm bunların en marjinali, belki en dar kapsamlısı.
İstanbul Emniyeti'nin raporlarına göre İstanbul'da 3 bin civarında şeytana tapan satanist genç bulunuyor. Sadece İstanbul'daki satanistlerle ilgili olan bu sayı, sair sapık akımların kucağındaki masum gençlerimizin kemiyet ve keyfiyet olarak daha büyük tehlikelerle karşı karşıya olduklarının habercisidir. Bizim kültürümüzde bir an bile barınması mümkün olmayan şeytanca akım, 3 bin gencimizi avlamışsa; varın siz, kültürümüzün içine tünemiş ayrık görüşlerin tahribatını ve riskini hesap edin.
İstanbul Emniyeti, sapık akımların yaygınlaşmasında dini eğitimin yetersizliğinin yanısıra, aile içi iletişimsizlik ve geçimsizliklerin, gençlik döneminin getirdiği problemlerin etkili olduğuna dikkat çekiyor. Bütün bunlar gösteriyor ki, kültürel yozlaşmayla gündeme gelen kimlik bunalımına, dağılan ve değerlerini bir sonraki kuşağa aktaramayan aile yapısı, sapık akımlara adeta davetiye çıkarıyor.
Köklü kültürümüzün, dosdoğru ve yegane hak inanç olan dinimiz İslamın güzel yollarıyla mutluluğa, iç huzuruna ve ibadet zevkine erişme imkanından mahrum bırakılan genç, iç dünyasındaki tabii arayışa farkında olarak veya olmayarak sapık akımlarda karşılık bulmaya çalışıyor.
Satanizme göz atarsanız sapık birtakım dinsel motiflerle de örülü olduğu kolayca görülür. Mesela, satanistler kendilerince kutsal sayılan her ayın 13'üncü günü ile cuma gecelerinde ayinler düzenliyor. Grup üyeleri, 'alim' adını verdikleri ayinler için terk edilmiş harabe yapılar ile mezarlıkları seçiyorlar. Pentagram etrafında toplanıp yapılan ayinlerde alınan 'Minör' kararlarda, kedi kurban edilip kanının içilmesi, satanist erkeklerin her hafta kızların kollarından kan emmesi öngörülüyor. 'Majör' kararlarda ise sayılarının bin kişiye ulaşması halinde Topkapı Sarayı'ndaki Kaşıkçı Elması'nın çalınması, kedi kurban etmenin yeterli olmayıp şeytana bir kadın veya kız kurban etme gibi eylemler yer alıyor.
Bu en çok göze çarpan tablolar. Ya göze çarpmayanlar?
O halde gençlerimizi yeniden kendi kültürümüzle buluşturmak, kimlik ve karakterlerini kendi değerlerimizle yoğurmak, geleceğimiz için şarttır. Gençlerimizle değerlerimiz arasında sarsılmaz bir iletişim kurmak kaçınılmazdır. Burada başta ana-babaya, okul ve sosyal çevreye, yaygın eğitim aracına dönüşen görsel ve yazılı medyaya ve şüphesiz örgün eğitimin koordinasyonundaki Milli Eğitim'e çok ama çok büyük görevler düşmektedir. Bu bağlamda çok ciddi bir milli kültür ve milli eğitim stratejileri üretmek etkili ve yetkililerimizin en acil vazifesidir. Yoksa şeytanlar, gençliğimizi ve geleceğimizi istila etmeye başladılar bile. IMF'ten bulduğumuz borçlar geleceğimizi kurtarmaya yetmeyecektir; bizden söylemesi.
Ancak maalesef aileler kadar yetkililerimizin de bu ve benzeri kültürel yozlaşma ve iç çöküşler hususunda gerekli duyarlılığı göstermedikleri, 1965 sonrası Almanya gurbetçiliği tecrübesiyle adeta bilfiil sabit olmuştur. Bugün Almanya'daki gurbetçilerimizin ikinci ve üçüncü kuşak nesilleri, Müslüman Türk kimliğinden uzak düştüler. Gurbetteki orta yaş aşağısı kuşaklarımız, uyuşturucu alışkanlığından sapık inançlara kadar pekçok aykırı buhranların içinde debelenip durmaktadırlar. Geçen sene bize ulaşan bilgilere göre sadece uyuşturucu sebebiyle 25 bini aşkın Türk genci Almanya'da kodeslerde çürümeye mahkum oldu. Bu duyarsızlık maalesef şimdi de toplumumuzu içten tehdit etmekte, genç kuşaklarımızı kendi ülkemiz içinde sapıklıkların pençesinde kıvrandırmaktadır.
Son dönemde satanizm gündemde. Belki Boğaz Köprüsü'nden aşağıya atlayanlar ekranlara yansıdığı için bu kabil sapıklık olarak sadece satanizmi görüyoruz. Hayır... Nice gençlerimiz iç dünyalarındaki köprülerden aşağılara doğru atlamaktadırlar. Kendi değerlerinden, kendi kimliklerinden soyutlanarak akla hayale gelmedik kimliğe bürünmekteler. Satanizm bunların en marjinali, belki en dar kapsamlısı.
İstanbul Emniyeti'nin raporlarına göre İstanbul'da 3 bin civarında şeytana tapan satanist genç bulunuyor. Sadece İstanbul'daki satanistlerle ilgili olan bu sayı, sair sapık akımların kucağındaki masum gençlerimizin kemiyet ve keyfiyet olarak daha büyük tehlikelerle karşı karşıya olduklarının habercisidir. Bizim kültürümüzde bir an bile barınması mümkün olmayan şeytanca akım, 3 bin gencimizi avlamışsa; varın siz, kültürümüzün içine tünemiş ayrık görüşlerin tahribatını ve riskini hesap edin.
İstanbul Emniyeti, sapık akımların yaygınlaşmasında dini eğitimin yetersizliğinin yanısıra, aile içi iletişimsizlik ve geçimsizliklerin, gençlik döneminin getirdiği problemlerin etkili olduğuna dikkat çekiyor. Bütün bunlar gösteriyor ki, kültürel yozlaşmayla gündeme gelen kimlik bunalımına, dağılan ve değerlerini bir sonraki kuşağa aktaramayan aile yapısı, sapık akımlara adeta davetiye çıkarıyor.
Köklü kültürümüzün, dosdoğru ve yegane hak inanç olan dinimiz İslamın güzel yollarıyla mutluluğa, iç huzuruna ve ibadet zevkine erişme imkanından mahrum bırakılan genç, iç dünyasındaki tabii arayışa farkında olarak veya olmayarak sapık akımlarda karşılık bulmaya çalışıyor.
Satanizme göz atarsanız sapık birtakım dinsel motiflerle de örülü olduğu kolayca görülür. Mesela, satanistler kendilerince kutsal sayılan her ayın 13'üncü günü ile cuma gecelerinde ayinler düzenliyor. Grup üyeleri, 'alim' adını verdikleri ayinler için terk edilmiş harabe yapılar ile mezarlıkları seçiyorlar. Pentagram etrafında toplanıp yapılan ayinlerde alınan 'Minör' kararlarda, kedi kurban edilip kanının içilmesi, satanist erkeklerin her hafta kızların kollarından kan emmesi öngörülüyor. 'Majör' kararlarda ise sayılarının bin kişiye ulaşması halinde Topkapı Sarayı'ndaki Kaşıkçı Elması'nın çalınması, kedi kurban etmenin yeterli olmayıp şeytana bir kadın veya kız kurban etme gibi eylemler yer alıyor.
Bu en çok göze çarpan tablolar. Ya göze çarpmayanlar?
O halde gençlerimizi yeniden kendi kültürümüzle buluşturmak, kimlik ve karakterlerini kendi değerlerimizle yoğurmak, geleceğimiz için şarttır. Gençlerimizle değerlerimiz arasında sarsılmaz bir iletişim kurmak kaçınılmazdır. Burada başta ana-babaya, okul ve sosyal çevreye, yaygın eğitim aracına dönüşen görsel ve yazılı medyaya ve şüphesiz örgün eğitimin koordinasyonundaki Milli Eğitim'e çok ama çok büyük görevler düşmektedir. Bu bağlamda çok ciddi bir milli kültür ve milli eğitim stratejileri üretmek etkili ve yetkililerimizin en acil vazifesidir. Yoksa şeytanlar, gençliğimizi ve geleceğimizi istila etmeye başladılar bile. IMF'ten bulduğumuz borçlar geleceğimizi kurtarmaya yetmeyecektir; bizden söylemesi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019