Kader, konusu bugüne veya Sayın Erdoğan'ın afetlerden sonra kullandığı tabirlerle ortaya çıkan, tartışılan bir konu değildir.
İnsan neslinin çoğalmasıyla başlayan bir konudur, dersek yanlış olmaz herhalde. (Doğruyu ancak Allah bilir).
Bugün bizim yaptığımız gibi tarih boyu insanoğlu dünü ve şuanı değil hep geleceği merak etmiştir. Bugün bizim yaptığımız gibi dünde insanoğlu, kendi yanlışlarına, hatalarına mazeret veya gerekçe aramışlardır.
Ve bugün gibi dünde en geçerli mazeret, aklanma kapısı olarak, 'Allah (c.c) öyle takdir etti, kaderimiz böyleymiş' mantığı oldu.
Bu bakış açısı inanç olarak doğru ama niyet olarak yanlıştır ki, insanlar niyetleriyle hesaba çekilecektir.
Kader noktasında da Allah'ın (c.c) ayetleri nettir. Resulünün açıklamaları, İmam Ali'nin izahatları ortadadır.
Yaşadığımız sorun ise daha kendisini bilmeyen, kendisini tanımayan insanın, kaderi sorgulamaya kalkması veya kader başlığında kendisini aklamaya çalışmasıdır.
'Mutlak yaratıcı, her şeyin yaratıcısı Allah'tır' inancına (İslam) sahip insanların, kaderi sorgulamaya kalkması bir nevi ilahlık iddiasıdır.
Müslüman, kaderi sorgulamaz. Yaptığı yanlışların bedelini kadere kesmez. Alın yazım böyleymiş, deyip yarına küsmez.
Müslüman kader güzergahında (yolunda) iki emanet yani Kuran ve Ehl-i Beyt ışığında yoluna devam eder.
Hayatın her alanında başımıza gelen veya gelebilecek olumsuzluklar, musibetler (ki, deprem, salgın hastalık, fakirlik, zenginlik, mal, makam, evlat, eş, arkadaş, yöneticiler, vekiller) kısaca hoşumuza giden veya gitmeyen her şey kaderdir.
İşte burada düştüğümüz zillet hali, iyi şeyler olunca ben, yaptım. Kötü şeyler olunca 'kader planında varmış' mantığıdır.
Bu mantığın sebebi de insanın, kendisini tanıyamamış olmasındandır. Evet, kendimizi tanımıyoruz, kendimizi bilmiyoruz. Mahlukat içerisinde sadece bizde olan o cevherin farkında değiliz ve kalkmış aleme kaftan biçiyoruz.
'İnsan ne sebepler önünde esirdir, ne de tam bağımsız bir varlıktır. İnsan, külli (sonsuz) irade (Her şeyin yaratıcısı, sahibi Allah'ın iradesi) sınırları içerisinde cüz'i (sınırlı) iradesi ile karar veren bir mahluktur ve insan verdiği kararlardan dolayı hesaba çekilecektir' der, Merhum Prof. Dr. Haydar Baş.
Bu mealde Mevlana'yı, Mevlana yapan, aşk ocağı haline getiren Şems-i Tebrîzî Hazretleri ise kader noktasında şunu söyler:
"Kader; yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergâh bellidir. Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse, ne hayatın hâkimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin."
Şimdi yaşadığımız bu büyük afet ve kader planı konuşuluyor.
Kader planında bir kentin, bir evin nereye kurulması gerektiği de yazlıdır, nereye kurulmaması gerektiği de.
Kader planında bir yapının nasıl yapılması gerektiği de yazılıdır, nasıl yapılmaması gerektiği de.
Kader planında bir binanın temelinin nasıl olması gerektiği, hangi ve ne kadar demir, nasıl çimento vs. kullanılması da yazılıdır, kullanılmaması gerekenlerde yazılıdır.
Kader planında bütün yöneticilerin, söz sahibi olanların neler yapması da yazılıdır, neleri yapmaması da yazılıdır.
Bunun gibi yazılanlardan tercih edilenlerde kader planında yazılıdır. İşte o tercih sahipleri, tercihlerinden ötürü hesaba çekilecektir.
Bizler tercihlerimize bakacağız. Kendimiz için, ailemiz, evlatlarımız, akrabalarımız, milletimiz, devletimiz, tüm Müslümanlar ve de insanlık için neyi tercih ettik, neyi ve neleri tercih edenleri destekledik, onlara vekâlet verdik. İşte hepsinden sorumlu tutulacağız.
İlla suçlu arayanlara, mesuliyetlerini bir yerlere fatura etme gayretinde olanlara Taptuk Emre Hazretleri Derdi:
'Hakk'tan gelen bütün sözler aslında insana bir tek şeyi öğütler. Kendine bir ayna bul. Aynada bir kusur görür isen aynayı kırma. Kusuru, kendinde bil. Aynanın ne günahı vardır bre gafil'.
Hz. Mevlana'da; 'Aynalar türlü türlüdür. Yüzünü görmek isteyen cam'a bakar, özünü görmek isteyen can'a bakar' der.
Cana bakmadın, cama baktın. Gördüğüne kızdın, camı kırdın. Sonrada suçu kadere attın. Acınacak haldesin haberin yok.
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025