İpin ucunu kaçırmak, her şeyi boş vermek, sorumluluğunun farkında olmamak, umursamazlığın ve vurdumduymazlığın hücrelere kadar işlemiş olması halini ifade eden bu cümle, bu ifade, mevcut iktidarın halini anlatmak için biçilmiş kaftan gibi.
Artık iyice seleyi suya verdiler.
Kamera karşısına geçen, kendisine mikrofon uzatılan hangi seviyede iktidar yetkilisi olursa olsun, uzaydan yeni gelmiş, yeni ayak bastığı bu gezegende olup-bitenleri anlamaya çalışan bir insan tavrıyla dikkatleri üzerinde topluyor.
Biri, 'kuyrukları azaltmak için ete zam yaptık' diyor, bir diğeri, 'Türk parası düşeceği kadar düştü, gidecek başka yeri yok, halkımız rahat olsun' diyor, bir başkası, 'geçmediği köprünün garanti ödemelerine katkıda bulunmak halkımız için bir imkândır' diyor, daha yetkili birisi, '19 yıllık hazırlığımız bitti, şimdi başlıyoruz' diyor.
'Seleyi suya vermek' deyiminin altında sıralayabileceğimiz o kadar acayiplikler var ki, hepsi toplansa kocaman bir kitap olur.
Bu ülkede yaşayan milyonların günden güne artan yığın yığın dertleri var, hayatlarını zindana çeviren, sürekli ayaklarına dolaşan çözüm bekleyen problemleri var ve bütün bunların ana kaynağı ise, yöneticilerin fahiş hataları olduğu halde sanki onlar bu gezegende, gezegenin bu yüzünde yaşamıyorlar. Yönetim sanatından çok iyi anladıklarını, iş başına gelirlerse, olağanüstü yetkilerle donatılırlarsa her şeyi yerli yerine koyacaklarını, halkın refahı ve huzuru için ne gerekiyorsa hepsini eksiksiz yapacaklarını taahhüt ederek yönetim emanetini yüklendikleri halde, yıllar içinde sebep oldukları aksaklıklara, çarpıklıklara, vurgunlara, soygunlara ve talanlara bir türlü sahip çıkmıyorlar. Orta yerde dağlar gibi açıklar, vadiler gibi kayıplar, insanların çenesine kadar dayanmış olan borçlar ve fakirlikler olduğuna göre hesap ortada; ya yediniz ya yedirdiniz, ya çaldınız ya çaldırdınız, ya soydunuz ya soydurdunuz, ya talan ettiniz ya da ettirdiniz, her iki durumda da sorumlu sizsiniz.
Kadın erkek, genç ihtiyar, çalışan çalışmayan, esnaf köylü, öğrenci öğretmen, amir memur toplumu oluşturan herkes ve her kesim basit bir soru soruyor; güzel ülkemiz dünya sefalet endeksinde yerlerde sürünür hale gelirken siz hangi işte idiniz?
Güzel ülkemiz, Avrupa ülkelerine iltica başvurusunda bulunan ülkeler arasında ilk beşe girerken, Irak, Suriye, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerle aynı listede yer alırken siz yöneticiler hangi gaflet uykusunda idiniz?
Hayatın devamı için olmazsa olmaz olan temel ihtiyaç maddelerinin, özellikle de gıda maddelerinin üretiminde ve temininde sıkıntılar, daralmalar ve her şeyin 'suyunu çekme' hali yaşanırken sizler nerelerdeydiniz?
Niçin söz verdiğiniz halde, verdiğiniz söz üzerine iş başına geldiğiniz halde, bu ülkenin varlıklarına, bu ülkenin kaynaklarına sahip çıkmadınız?
Bu kadar da 'seleyi suya vermek' olur mu?
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025