Hayatta aslolan savaş değil, barıştır. Ama ne yapalım ki insanların içinde var olan saldırma ve savunma duyguları sebebiyle savaş, hayatın ayrılmaz bir parçası olagelmiştir. Güçsüzleri, yoksulları, zulme uğrayanları korumak için, gerektiğinde savaş, bir zarurettir. Böyle bir durumda savaşmamak, zulma rıza göstermek olur. Zulme rıza da zulümdür. İşte bu ölçüden hareket eden Müslümanların savaşları, tarih boyunca hep meşru savunma şeklinde olmuştur. Başka bir deyişle Müslümanlar, savaşta da her zaman hukuka uygun hareket etmişlerdir. Bu konuda Prof. Dr. Muhammed Hamidullah şöyle der: "İslam'da savaş bile bir hukuka tabiidir ve bu hukuk insanidir". Necip Fazıl Kısakürek'in deyimiyle, "İslam ordularının kılıcı, bir operatörün elindeki neşter gibi, yalnız mehrametin, azami lütuf ve ihsanın aletidir".
Müslümanlar, güçsüz oldukları dönemlerde ve yerlerde bile, savaş hukukuna riayet etmişler, zulme uğradıkları halde zulüm yapmamışlardır. Örneğin, Bosna-Hersek'te, Kosova'da, Çeçenistan'da, Afganistan'da, savaş hukukunu çiğnememişlerdir. Peki, terörle savaştığını söyleyen süper güç ABD, savaş hukukuna uyuyor mu? Dahası, böyle bir hukuka inanıyor mu? Maalesef ABD'nin, bugüne kadar savaş hukukunu tanıdığı ve ona uyduğu görülmemiştir. Başkan Bush, dünya kamuoyunun önüne çıkıyor, kelle istiyor. Suikastçılar dahil, her çeşit kirli savaş yöntemlerini uygulamak için CIA'nın eski istihbaratçılarını göreve çağırıyor.
Başkan Bush, bu konuda suikastçılardan, istihbaratçılardan ve işkence uzmanlarından fikirler alıyor. Başkan Bush'a fikir sunanlardan birisi de Senato İstihbarat Komitesi Başkanı Bob Graham'dır. Graham, Amerikalı bir komtanın Filipinler'de Müslümanları nasıl katlettiğini örnek gösteriyor, fakat bu tarzı, Müslümanları kızdırır diye tavsiye etmiyor. Yalnız ondan ilham alınmasını istiyor. Bob Graham, bu katliamı şöyle anlatıyor: "Amerikalı istihbarat yetkilileri 12 Müslüman'ı kaçırmış, 6'sını domuz yağına batırılmış mermilerle öldürmüşler. Sonra da Müslümanları domuz derisinden kefenlere sarıp, Kıble'yi görmesinler diye yüzüstü gömmüşler, domuzların iç organlarını da üzerlerine atmışlar. Diğer 6 Müslüman'a ise bunu zorla izlettirmişler".
Afganistan savaşının, Haçlı savaşı olmadığını ispat için Afganistan'a asker gönderenlere şimdi soralım: "Müslümanlar, neden domuz yağına batırılmış mermilerle öldürüldüler? Niçin domuz derisiyle kefendendiler? Niye üzerlerine domuzun iç organları atıldı? Bunlar size bir şey anlatmıyor mu? Yoksa siz, hala Başkan Bush'un sürç i lisan ederek Haçlı seferinden söz ettiğine mi inanıyorsunuz?".
Türkiye'ye davet edip üniversitelerimizde küreselleşme konusunda konferans verdiğmiz ve konferansını televizyonlardan canlı olarak yayınladığımız, The New York Times Gazetesi yazarı Thomas Friedman, Bob Graham'dan farklı mı düşünüyor? Bakınız, o da, Afganistan savaşının temel ilkesini nasıl açıklıyor: "Teröristlerle (yani Müslümanlarla) sanki hiç bir kural yokmuş gibi savaşmalıyız, ancak sahip olduğmuz açık toplumu da sanki hiç bir terörist yokmuş gibi muhafaza etmeliyiz". Demek ki, ABD'nin kuralı kendisi içindir, başkaları için değil. Hiçbir kural, hukuk ve insan hakkı tanımadan savaşan ABD'yi, terörizmi yok edecek diye desteklemek, başka bir şey değilse, safdilliktir. Esasen, kuralsız ve hukuksuz bir savaşı kim yaparsa yapsın, o savaş olmaz, terör olur.
ABD'nin yaptıkları ve yetkililerinin söyledikleri, ABD'nin savaşmadığını, terör yaptığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu konuda ABD'ye destek veren herkes, aynı suça ortaktır. Başkalarını bilmem ama, bizim tarihimiz ve inancımız, ABD'nin yanında yer almamıza müsaade etmez. Hele Afganistan'a asker göndermek, affedilmez tarihi bir suçdur. Cezayir'in bağımsızlık savaşında Fransa'nın yanında yer almamız, İsrail'i ilk tanıyan ülke olmamız gibi. Bu suçu işleyenler, bugün cezasız kalsalar bile, Türk milletinin şanlı tarihi, yarın onları mahkum edecektir.
Müslümanlar, güçsüz oldukları dönemlerde ve yerlerde bile, savaş hukukuna riayet etmişler, zulme uğradıkları halde zulüm yapmamışlardır. Örneğin, Bosna-Hersek'te, Kosova'da, Çeçenistan'da, Afganistan'da, savaş hukukunu çiğnememişlerdir. Peki, terörle savaştığını söyleyen süper güç ABD, savaş hukukuna uyuyor mu? Dahası, böyle bir hukuka inanıyor mu? Maalesef ABD'nin, bugüne kadar savaş hukukunu tanıdığı ve ona uyduğu görülmemiştir. Başkan Bush, dünya kamuoyunun önüne çıkıyor, kelle istiyor. Suikastçılar dahil, her çeşit kirli savaş yöntemlerini uygulamak için CIA'nın eski istihbaratçılarını göreve çağırıyor.
Başkan Bush, bu konuda suikastçılardan, istihbaratçılardan ve işkence uzmanlarından fikirler alıyor. Başkan Bush'a fikir sunanlardan birisi de Senato İstihbarat Komitesi Başkanı Bob Graham'dır. Graham, Amerikalı bir komtanın Filipinler'de Müslümanları nasıl katlettiğini örnek gösteriyor, fakat bu tarzı, Müslümanları kızdırır diye tavsiye etmiyor. Yalnız ondan ilham alınmasını istiyor. Bob Graham, bu katliamı şöyle anlatıyor: "Amerikalı istihbarat yetkilileri 12 Müslüman'ı kaçırmış, 6'sını domuz yağına batırılmış mermilerle öldürmüşler. Sonra da Müslümanları domuz derisinden kefenlere sarıp, Kıble'yi görmesinler diye yüzüstü gömmüşler, domuzların iç organlarını da üzerlerine atmışlar. Diğer 6 Müslüman'a ise bunu zorla izlettirmişler".
Afganistan savaşının, Haçlı savaşı olmadığını ispat için Afganistan'a asker gönderenlere şimdi soralım: "Müslümanlar, neden domuz yağına batırılmış mermilerle öldürüldüler? Niçin domuz derisiyle kefendendiler? Niye üzerlerine domuzun iç organları atıldı? Bunlar size bir şey anlatmıyor mu? Yoksa siz, hala Başkan Bush'un sürç i lisan ederek Haçlı seferinden söz ettiğine mi inanıyorsunuz?".
Türkiye'ye davet edip üniversitelerimizde küreselleşme konusunda konferans verdiğmiz ve konferansını televizyonlardan canlı olarak yayınladığımız, The New York Times Gazetesi yazarı Thomas Friedman, Bob Graham'dan farklı mı düşünüyor? Bakınız, o da, Afganistan savaşının temel ilkesini nasıl açıklıyor: "Teröristlerle (yani Müslümanlarla) sanki hiç bir kural yokmuş gibi savaşmalıyız, ancak sahip olduğmuz açık toplumu da sanki hiç bir terörist yokmuş gibi muhafaza etmeliyiz". Demek ki, ABD'nin kuralı kendisi içindir, başkaları için değil. Hiçbir kural, hukuk ve insan hakkı tanımadan savaşan ABD'yi, terörizmi yok edecek diye desteklemek, başka bir şey değilse, safdilliktir. Esasen, kuralsız ve hukuksuz bir savaşı kim yaparsa yapsın, o savaş olmaz, terör olur.
ABD'nin yaptıkları ve yetkililerinin söyledikleri, ABD'nin savaşmadığını, terör yaptığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu konuda ABD'ye destek veren herkes, aynı suça ortaktır. Başkalarını bilmem ama, bizim tarihimiz ve inancımız, ABD'nin yanında yer almamıza müsaade etmez. Hele Afganistan'a asker göndermek, affedilmez tarihi bir suçdur. Cezayir'in bağımsızlık savaşında Fransa'nın yanında yer almamız, İsrail'i ilk tanıyan ülke olmamız gibi. Bu suçu işleyenler, bugün cezasız kalsalar bile, Türk milletinin şanlı tarihi, yarın onları mahkum edecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018