2006 yılı Türkiye için kolay olmayacak. Beklentiler bu yönde... Genel kanaat de. Tercüman'dan Ergun Göze'nin yazısı Temennilerimiz ne olursa olsun manzara 2006'nın, bilhassa bölgemizde yeni çatışmalara ve savaş gelişmelerine şahit olunacağını göstermektedir. Esasında, uluslararasındaki normal ve devamlı hal, savaş halidir. Çünkü, barışta bile savaşın hazırlıkları ve değişik şekilleri devam edip gider. Bu gerçeği görmeyen, anlamayan milletler aldanırlar. Burnunun dibinde savaş olan bir ülke, hele başında bir terör belası da varsa zaten savaş şartları içinde demektir.Ülkemiz, üç seneden beri çok ağır bir saldırı altındadır. Bu saldırı top ve tüfekle yapılandan çok ilân edilmemiş bir savaş ve ülkenin temellerini tahrip şeklinde cereyan etmektedir. Bu savaşın saldırgan aktör devletleri, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Ermenistan'dır. Yardımcı aktör devletler, ABD, Fransa, Almanya, Belçika vs. dir. Bunlar olmasa bu savaş da olmazdı. Bu savaşın gayrinizami aktörü ise PKK'dır. Bu savaşta uluslararası bazı kuruluşlar IMF, AİHM, yabancı vakıflar, PKK ölçüsünde etkilidirler. Alışılmış klasik savaş yerine, ekonomik, kültürel, diplomatik bir yoldan devam eden bu savaşın Türkiye içindeki hık deyicileri de tahminimizden fazladır.İç içe cephelerBu saldırıda Türkiye'ye karşı kullanılan ve bazıları masum görünüşlü ifadeler zaman içinde çok büyük yıkıcılık görevi yapmaktadır. Bunların başında da demokrasi, daha çok demokrasi, insan hakları, bugün bağımsızlık eski manâsını kaybetmiştir, her şey konuşulmalıdır, düşünce suçu olamaz gibi, dozu artırılarak kaskatı hale getirilmiş, hedeflerinden ve gerçeklerinden saptırılmış iddialar bulunmaktadır. Bu savaşta iç içe cepheler vardır. ABD, Türkiye'yi Ortadoğu'da kendi politikasına, bölgenin nefret edileni haline gelse de kullanmak -hatta bundan ayrıca memnun olmak- noktasındadır. AB ise 80 sene önce beceremediği Sevr'i bu sefer Avrupalı olmak diye yutturarak Lozan'ın intikamını almak niyetindedir. AKP'nin, hesapsız, kitapsız, tutarsız AB yanlısı tutumu ise vahamet sebebidir.Köroğlu'nun mert sesiyle "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" diye haykırdığı gibi, diplomasi icat olmuş savaşın bile ırzına geçilmiş diye haykırmak gerektir. Bilhassa bizim politikacılarımıza ve diplomatlarımıza... Çünkü onlar, çoktan düşmana teslim olmuş, ne deniyorsa yapmaktalar ve bir adım önde koşmaktalar. Yabancı vakıfların beslediği bazı kanallar, küresel sermaye denen ve yerli bazı iş adamlarının gözünü kamaştıran güç ve bu gücün elindeki medyatik propaganda imkânları, belki de savaşın en büyük silahıdır. Çünkü bu sayede iç kamuoyunda, haber kirliliği ve dengesizlik meydana gelmektedir. Bu yoldan her gün bir milim de olsa yol almaktadırlar. Gönüllü ajanToplumun kredi kartıydı, taksitti, TV dizileriydi, loto idi, toto idi ve daimi aşılanan, Ye iç keyfine bak, çok kazan çok sarfet, çok kazan da nasıl kazanırsan kazan, globalleşelim havası da bu savaşın sislemesidir. Bir bütünlük teorisi vardır. Buna göre, bir bölgede bir yaprağın kıpırdaması, onbin kilometre ötedeki bir tayfunu tetikleyebilmektedir. Bunun gibi, en küçük vesile Türkiye aleyhinde kullanılmakta ve büyütülmektedir. Aslında edebiyatta bir virgül bile olmayan Orhan Pamuk, bu savaşta Ermeni soykırımı vardır diyerek bir içerideki gönüllü ajan rolünü benimsediği için Nobel verilmese bile şöhreti şişirilmektedir. Azınlıklar çoğunluğun tepesine çıkarılmaya çalışılmaktadır. Hem de çoğunluk onlara siz azınlıksınız dememişken.Bölgemizde savaş rüzgârları esmekte, içimizde ise çok kahpece hazırlanmış bir savaş cereyan etmektedir. Ama bu savaşı bu millet kazanacaktır; biz kazanacağız. Çünkü bu millet, bu acaip savaşa henüz girmiş bile değil.