Şimdi İslam'ın beyanında, İslam'ın tebliğinde bu güzel insanlar aranıyor. Ubudiyeti bize tavsiye edecek, ibadeti bize anlatacak, bu müjdeli kapıları açacak kamil insanlara bizim mutlak surette ihtiyacımız vardır... Zaten Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hak bu kullarından beyanla, "Ya Rabbi bizi sana ulaştıracak bir dost, bir arkadaş ver" (Nisâ; 4/75) buyuruyor. Bir başka ayet-i kerimede de: "Onlar Allah'ın hidayete erdirdiği insanlardır. Onların hidayetine uy" (En'am, 6/90) buyuruluyor. Şimdi eğer ahlaken Peygamber ahlakına bürünmüş insan olur ise, o taktirde Cenab-ı Hakk'ın lütfuyla o insanla beraber hayata bakmamız, ibadat-u taatle İslam'ı yaşamamız, elbette ki bizi sevindirecektir. Onun o örnek hâli, hem bizi sevindirecektir, hem de bizi İslam'a ısındıracaktır. Bakü Devlet Üniversitesi'nde, bizim kürsünün profesörü sayın Vasım Bey bir gün sohbette şunu söyledi: "Hocam bir şey söyleyeceğim. Öyle arkadaşlar var ki, -onlar da Türkiye'den geliyorlar- İslam'ı anlatırken zannediyorsun cellat anlatıyor. Halbuki İslam öyle değil, değil mi?" "Elbette öyle değil" dedim. İslam, muhabbet dini, aşk dini, vecd dini. Bu tatlılığı, bu hazzı, bu maneviyatı bize tattıracak olan insanların veya hoca arkadaşlarımızın bu tabiata, bu hale kavuşmayı, bir metot haline getirmeyi kendi nefislerine gaye edinmeleri lazım ki, bu hizmette biz başarılı olabilelim. Malumunuz ibadet bize öyle bir hâl kazandırıyor ki, siz namaz kılarken, oruç tutarken, zekat verirken..., bir maksat, bir gaye için, yani kulluk için bunu yapıyorsunuz. Allah'ı zikrederken kulluk için bunu yapıyorsunuz. Sizde devamlı Cenab-ı Hakk'ı hatırlama, unutmama hâli oluşuyor. Buna büyükler; "Cenab-ı Hakk'ın huzurunda daim zikir hâli derler." Arif-i billah dediğimiz zevatın beyanı bu hususta daim zikirdir. Yani kul daima zikir haline girer. Ve daima Allah'ı hatırlar, O'nu hiçbir zaman unutmaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.