"Neylersin ölüm herkesin başında.Uyudun uyanamadın olacak.Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?Bir namazlık saltanatın olacak,Taht misali o musalla taşında."Takvimler 4 Ağustos Pazartesi gününü gösteriyordu. Sabah iş yerine gidince acı haber mesaj olarak cep telefonuma gönderildi. Bu mesaj büyük acının habercisiydi. Elazığ'dan kadim dost Sami Demiray kardeşimizin Hakka yürüdüğü yazıyordu mesajda.Mesajı okuyunca gözlerime inanamadım. Birkaç kez okudum."İnnalillahi ve inna ileyhiraciun/Şanı yüce olan Allaha hamd olsun! Biz, O'ndan geldik ve yine O'na döneceğiz" (Bakara, 156) ayeti alabora olan gönül dünyama bir kez daha düştü. Biraz şaşkınlıktan sonra değerli büyüğümüz Zeki Bey'i arayıp Sami kardeşimizin bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldığını öğrendim. Üzüntümüz büyük ama?Emir mülkün sahibinden ne diyebiliriz ki...Sami kardeşimiz için belli ki mülkün sahibinden tahliye kararı verilmişti. Acımız derindi.Ağustos sıcağı dağladı yüreğimizi. En son Nevşehir Kozaklı'da görüşüp hasbihal etmiştik. Ama birkaç hafta önceydi Ramazan ayı içerisinde Gümüşhane'den bir arkadaşımın Elazığ'a tayin olması nedeniyle telefon açıp ilgilenmesini istemiştim. Telefondaki gülüşü, neşesi hâlâ kulaklarımda.Zaten mevzu Elazığ olunca ilk aklıma gelen Sami kardeşimiz olurdu.Aynı yolun yolcusu olmaktan huzur ve mutluluk duyduğum ulvi davanın Sami(mi) dostlarındandı. Elazığ'da yapmış olduğu çalışmalar ve hizmetler bizlere örnek gösterilebilecek nitelikteydi. O, Muhterem Hocamızın ve Üstadımızın gülistanında yetişen güzel kokulu güllerdendi. Dava ve mânâ insanı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın vatan millet davasını kendine yaşam tarzı olarak seçmiş, Ehl-i Beyt yoluna hayatını adamış ve bu uğurda son nefesine kadar büyük mücadelenin içinde bulunmuş bir Alperendi.Zaza Kürtlerinden olması nedeniyle bugün bölünüp parçalanmaya çalışılan Türk-Kürt suni ayrışmasının önündeki en büyük engellerden birisiydi.Sami Demiray son yıllarda ayrılık tohumlarını bu kutsal vatanda ekmeye çalışanların olduğu bir devirde gökkubbede hoş bir sadâ bırakarak, birliğin-kardeşliğin yollarını hiç durmadan, yılmadan-usanmadan anlatarak aramızdan ayrıldı.Onun bıraktığı yerden Elazığ özelinde yurdumuzun dört bir yanında aynı davaya gönül vermiş, içinde memleket sevdası, insan sevgisi ve hizmet aşkı bulunan dostları ve kardeşleri bu kutsal davanın yılmaz savunucuları olacağını hayatta iken bilenlerdendi.Bu yolun Alperenlerinden olan merhum Celal Mısır, Baki Bektaş ve Ali Gedik hocalarımız başta olmak üzere, Engin, Ali ve Lütfullah kardeşlerimize ve dahi ismini sayamadığım bütün dostlarımıza bizden selam götür kardeşim."Ölüm güzel şey, budur perde ardından haberHiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?" mısraları gelince aklımıza takdir-i İlahi'nin tecellisine sığınıp, sizleri her daim dualarla anıyor Rabbimizden rahmetler ve şefaatler diliyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Turhan / diğer yazıları
- Neden dedeler parklarda oturur bilir misiniz? / 02.04.2024
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024