Devletler vatandaşlarına zulmetmek için değil, hizmet etmek için vardır.Zulmetmek, elbette ki sadece öldürmek, işkence etmek, kesmek, biçmek değildir.İnsanların hakkını elinden almak, hak ettiğini vermemek, yapılması gerekeni yapmamak, insanlardan haddinden fazlasını almak, milletin sahip olduklarını sağa sola çarçur etmek ve daha niceleri de zulüm kapsamındadır.Şimdi bu gerçeklerden yola çıkarak, yazımızın başlığında ifade ettiğimiz tespiti ülkemiz açısından değerlendirmeye çalışalım.Ülkemizde kapitalist anlayışın ve ekonomik bağımlılığın neden olduğu son derece çarpık ve yanlış bir ekonomi uygulaması var.Devlet, milli emek ve üretim karşılığı kendi milli parasını devreye koymuyor, yabancılardan aldığı faizli borçlar karşılığında para basıyor.Bu durum, bir taraftan bizleri kur fiyatından yabancıların parasına muhtaç hale getirirken ve de senyoraj gelirimizi yabancılara devrederken; bu paraları faizle aldığımız için de ayrıca büyük bir maliyetin içine sokmaktadır. Oluşan gereksiz ve anlamsız borç, halktan toplanan vergilerin aslan payının da buraya kaymasına neden olmaktadır. Normal şartlar altında bir devletin vergi toplamasının amacı nedir? Elbette ki, elde ettiği bu gelirle vatandaşına hizmet götürmektir. Devlet, devlet iradesiyle elde ettiği diğer gelirlerle, vatandaştan aldığından çok daha fazlasını yine vatandaşına kullanmakla mükelleftir.Ama ülkemizde bahsettiğimiz çarpık anlayış, devletin millete yönelik olması gereken bu misyonunu ortadan kaldırmış ve devleti borç aldığı yabancılara hizmetkar yapmıştır.Mevcut borçlanma anlayışı elbette ki çıkmaz sokaktır. Çünkü ürettikçe, tüketim olacaktır, üretim de tüketim de borçla yapıldığından sürekli paraya ihtiyaç olacaktır ve paraya ihtiyaç oldukça daha fazla borçlanma ihtiyacı olacaktır.Borçların artması demek, halktan toplanan vergilerin hem çeşitlerinin hem de miktarlarının artması demektir. Bu vergi gelirleri yeterli olmayacağından devlet, borç verenlerin çizdiği çerçeve içinde yeni kaynaklar bulmaya yönelecektir ve bu kaynaklar özelleştirme, maden ve toprak satışı ve de cezalardır.11 yıllık AKP iktidarı döneminde devlet kurumlarının, maden sahalarının neredeyse tamamı yabancılara ve yerli uzantılarına haraç mezat verilmiştir. Haraç mezat çünkü bu özelleştirmelerden elde edilen gelir özelleştirme masraflarını dahi karşılayamamıştır.Eee vergi gelirleri yetmiyor, satacak bir şey de kalmadı ne yapacak ekonomi yönetimi, elbette ki vatandaşa kesilen cezalar da bir gelir kapısı olarak görülecektir. Ceza çıtaları aşağıya çekilecek ve normal vatandaşın bile cezaya maruz kalabileceği bir ortam oluşturulacaktır.Örneğin, 100 kilometre hızın bile yeterli olmadığı otoyollarda hız sınırı 70 kilometreye çekilmiştir. Görüntülü sistemle vatandaşlar otomatik olarak cezalandırılmaktadır.Hız sınırının 70 kilometre olduğu yollar için bakan düzeyinde yapılan açıklamada sol şeritlerin boşaltılması istenmektedir. Yani 70 kilometre ile sol şeritte gidip, 70'in üzerinde hız yapan potansiyel ceza müşterilerinin önünün kesilmemesi istenmektedir.Bundan sonraki süreçte, yine aynı tas aynı hamam devam edilirse emin olun ki yepyeni vergiler türeyecek, vergi miktarları da, cezalar da durmadan artacaktır. Vatandaş kendi bahçesinden çıkardığı sudan bile vergi verdiğine göre, emin olun ki yakında hükümet "benim havamı kokluyorsun" diyerek "hava vergisi" bile isteyecektir. Hatta haddinden fazla nefes alıp verenlere de hava cezası kesecektir.Devletin direksiyonunda oturan siyasi iktidar, kendi işbilmezliğinin faturasını vatandaşlarına kesmektedir. Ama unutmayalım ki siyasi iradeyi o koltuğa oturtan bu vatandaşlardır. Görüldüğü gibi, devletin milli gelir karşılığı para basma hakkını kullanmaması, bugün yaşadığımız bu çarpık manzarayı ortaya çıkarmaktadır.O halde vatandaşlarımız daha fazla zulme uğramak, kendine daha fazla zulmetmek istemiyorsa, hak ettiğine ulaşmak istiyorsa bütün bunları ortadan kaldıracak Milli Ekonomi Modeli'ne ve de Modelin Sahibi Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a evet demelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025