Rakamların altındaki gerçek

Geçen hafta gazetemizin de birinci sayfadan verdiği haberde İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın "Suç Ekonomisinin Türkiye Bilançosu" adlı araştırmasına göre 2010 yılında 27 kalemde Türkiye'de yasadışı faaliyetlerde oluşan ciro en az 8 milyar TL. Elde edilen net kazanç ise 2.1 milyar dolar.İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan suç ekonomisinin kamu düzeni açısından büyük tehlike oluşturduğunu belirterek; "Ekonominin kara deliğine dönüşen, insanlarımızın canına ve malına kasteden suç ekonomisinin önüne geçmek için kolluk kuvvetlerine ve hukuk sistemimize büyük iş düşüyor" diye konuştu.Araştırmaya göre suç ekonomisini oluşturan; kriminal ve kaçakçılığa dayanan illegal sektörlerde, kaçak içki, fuhuş, uyuşturucu, hırsızlık, sahtecilik gibi birçok kalemdeki toplam yıllık net gelir de en az 3 milyar 250 milyon TL.

SUÇ   CİRO (TL)Fuhuş                    1,800,000,000Eroin                      1,800,000,000Esrar                      1,050,000,000İnsan kaçakçılığı      742,500,000Kaçak sigara          652,500,000Korsan kitap ve dvd     451,605,680Organize suç         280,000,000Kaçak çay              205,740,000Ecstasy                  200,000,000Tarihi eser kaçakçılığı     160,000,000

İşin ekonomik boyutu böyle. Ya sosyal boyutu! Rakamlar bununla da sınırlı değil. AKP iktidarı öncesi 2002 de 59 bin 429 olan tutuklu ve hükümlü sayısı 2010 da 122 bin 400 kişi oluyor. Yine AKP'nin Bentderesi açılımı kapsamında yaptığı araştırmada 2002 de 25 bin olan vesikalı kadın sayısının 2010 da 100 bini geçtiği saptanıyor. Tabi bu rakamlara bakınca, toplum nereye gidiyor, sorusunun muhatabını ve cevabını bulmak zorundayız. Bu tablonun muhatabı iktidardır. O iktidar ki, her icraatının önüne-arkasına inancını koyan (!) "biz bu yola beyaz kefeni giyerek çıktık" diyen, "biz icraatlarımızı Allah'a vereceğimiz hesaba göre yaparız" diyen, "her türlü yolsuzluğun, ahlaksızlığın karşısındayız" diyen, kısaca referansını inancından aldığını iddia eden bir Başbakan ve Hükümeti. Ama ortaya çıkan bu tabloya bakınca iktidarın referansının İslam olmadığı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Düşünsenize Allah'ın haram kıldığı zinaya bu iktidar döneminde 1.8 milyar TL. para gitmiş. Şimdi bazılarının "yahu zinayı hükümet zaten yasal olarak suç olmaktan çıkardı" dediğini duyuyorum. Ama bu rakamlar yasal olan rakamlar değil, illegal rakamlar. Ya yasal rakamlar olsaydı! Ha birileri de "Kardeşim, milletin uçkurunu hükümet mi tutacak" diyebilir. Tutacak kardeşim, tutacak. Eğer bir iddia sahibiysen bunu ispata mecbur ve memursun. Yoksa senin adın yalancıdır, dolandırıcıdır.  Sen sigara ve içki konusunda yasalar çıkaracaksın, vatandaşın cebinden sigara paketini alıp, atacaksın, sağlıklı toplum söylemlerinde bulunacaksın, ahlak adına internete filtre koyacaksın, böylece halkın hem sevgisini hem de oyunu alacaksın. Peki bu tablonun hesabını kim verecek? Sadece bu yollara sapanlar mı? Halkı Müslüman olan bir toplumda fuhuş, esrar, eroin, insan kaçakçılığı vs. bu boyutlarda olabilir mi? Fuhuş, içki, esrar, eroin vs. bunlar sıradan suçlar değil. Bir toplumu yıkıma götüren sebeplerdir. 800 yıllık Endülüs medeniyetini yıkan haçlı zihniyetinin bir itirafı var; "Biz İspanya'yı (Endülüs'ü) Müslümanlardan kadın ve içki ile aldık. Bu iki gücü kullanarak diğer topraklarımızı da almalıyız" diyorlar.  Sonuç olarak, ülkemizde yaşanan ekonomik, sosyal ve ahlaki gelişmelere iyi baktığımızda iktidarın referansının (iddia ettiği gibi milletin kültür ve maneviyatından değil) kapitalizmden, AB'den, ABD'den aldığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Çünkü bu milletin kültür ve medeniyeti bu tabloya asla izin vermez, referans olamaz.