Abdullah TERZİ
İlk insandan günümüze dek toplum hayatında gözlenen, maddî ve manevî bünyesi, psiko-sosyal hayatı için mutlak bir hayır olarak insanla süregelen kurban olayı, hayatın her cihetine yönelmiş âlemşumûl bir dinin (İslâm'ın) esaslı vecibelerindendir. Kurbanda çok yönlü hayırları görmek ve onlara ulaşmak, psikososyal hayatımız için ehemmiyet arzetmektedir.
"Kurban" beşeri ölçülerin ve idraklerin ürünü olmadığından onu anlamak ve hayrına ermek için bizzat emredenin -Allah'ın- ölçüleri ile kavramak ve ifa etmek zarureti vardır. İlk insanın ve onun evlâtları olan insanlığın bânîsi Yüce Yaratıcı'nın bir lütuf ve ihsanı olan kurban, O'nun ölçüleri ve istekleri doğrultusunda ifa ve idrak edilirse, "Kurban"dır. Aksi halde ilâhî kayıt ve ölçüden yoksun beşerî niyet ve kurallarla hayvan boğazlama kurban değildir; kurbandan beklenen maddî ve manevî, iktisadî ve pisiko-sosyolojik hayırları temin etmez.
Bu nedenle kurbandaki temel özellikleri, gerçek ilim ve hakikat ölçüsü ve onun menbaı olan Kur'ân mantalitesi içinde kısaca tesbitte yarar vardır.
Kurbanın temel esprisi "Allah'ın adını anmadır, zikirdir". Başkasının değil, sadece Allah'ın adını anma... "Her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık ki, Allah'ın rızık olarak verdiği hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar diye..." (Hac: 34), Allah'ı zikir ve anmanın en büyük ibadet olması kurbanda da müşahede edilmektedir. "Rabb'in için kurban kes" (Kevser: 2) emri ile kurbandaki ana mantaliteyi ve gayeyi açıkça beyan etmektedir.
Kurban "Allah'ın insana rızık olarak verdiği" ve insanın emrine müsahhar kıldığı -üzerine kendi adı anılan- hayvandır. Rızık olma özelliği, bizzat kendisinin yemesi, yoksulu, fakiri, düşkünü, muhtacı doyurması nedeniyledir. Bu açıdan kurban sosyal dayanışma, yardımlaşma ve bütünleşmenin vesilelerinden biridir.
Diğer taraftan kurban bir imtihandır, hem de köklü bir imtihan.. İlk insan toplumunun hayatında kurban bir imtihan vesilesi olmuş, Adem'in (as) oğulları Habil ve Kabil kurbanla imtihan olunmuşlardır. "İkisi birer kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki, edilmemişti" (Maide: 27). Zira Allah ancak müttakîlerin takdimesini kabul buyurur.
Cenab-ı Hak kulunu en çok sevdiği şeylerle imtihan eder. Bu bakımdan Hz. İbrahim'i (as) oğlu İsmail ile, Hz. İsmail'i canı ile, annesi Hz. Hacer'i biricik oğlu ile imtihan etmiştir. Bu imtihana kurban vesile olmuştur. Bu nedenle kurban, bir fena hali (kendi nefsini yok bilme hali), bir serden geçiş olayı, bir canı terkediş olayı, Allah'a yaklaşmak için sunulan bir hediye, bir feragat nişanesi olmuştur. Hazret-i Habil, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hacer anamızda olduğu gibi...
Her ümmet için meşru kılınan kurban, sosyal bir olaydır da... Kurbanla güzîde bir bayram yaşanmaktadır. İçtimâî bir hareket, bereket ve zindelik olmakta, bayramlaşmanın sağladığı içtimâi tesanüd, ruhen, kalben, fikren ve zihnen gerçekleşmekte, birbiriyle normal hayat akışı içinde görüşmesi güç dostlar, hısımlar, yakınlar bir araya gelmektedir. Karşılıklı hediyeleşmeler ve bayram esprisinde muhabbetleşmeler bir sosyal hayıra vesile olmaktadır. Yerin üstündekiler kadar, altındakiler de hatırlanmakta, ihmal edilmemekte, kabirler ziyaret edilerek, insanın içinde bulunduğu yolculuk hakkında kanaati, müşahadesi berraklaşıp tazelenmektedir. Kurban ve bayram bir ibadet olarak içtimâî toplanma ve tanışmaya, yardımlaşmaya ve dayanışmaya vesiledir. Kurban ve bayram ile ticari sahada da, iktisadî plâtformda da olağanüstü bir canlanma gözlenmekte, kurbanlık hayvan satışları, bayramlık alış-verişler, hediyelikler, seyahatler sosyal bir hareketle birlikte iktisadî bereketi de sağlamaktadır.
Kesilen kurbanda sosyal yardımlaşma ve dayanışma temel bir unsur belirir. İlâhî kelâmda "Siz de bunlardan yiyin, çaresiz kalmış yoksulu da doyurun" (Hac: 28), buyurularak, kurbanın fakir fukarayı, düşkünü, muhtacı gözetmedeki rolü ifade edilmektedir. Kurbanın taksiminde komşuya, eşe, dosta ve ayrıca muhtaca pay ayrılması bundandır. Zekât ile, sadaka ile, fitre ile değişik zaman ve vesilelerle sosyal ve iktisadî yardımlaşmayı sürekli tesis eden dîn-i mübîn, kurban vesilesiyle de bu sosyal sevinci-tesanüdü tekrar temin etmektedir.
Kurban mü'mine, Hz. Habil'in, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hacer anamızın müsbet itminan psikoloijisini, Kabil'in habis psikolojisini yeniden hatırlatır. Psikolojik açıdan kurban bir itminan, huzur ve sükûn vesilesidir. Rabb'i için, Rabb'i adına, O'nun adını zikrederek kurbanını kesen mü'min, bu zikir halinin gönül âlemindeki tesirlerini duyar, itminana erer. Zira kalbler ancak Allah'ı anmakla huzura erer. Diğer yandan en büyüğe, en güçlüye, en çok bilene, her şeye hakim olana yakınlaştığını hissetmesi, O'na dayanması, güvenini ve güvencesini arttırır, kendini yalnız ve yardımsız hissetmez. Bu duygu psikolojik hayatı ve ona bağlı motivasyonu için önemlidir.
Kurbanından akan kanla anadan yeni doğmuşcasına günahlarının bağışlandığını hissetmesi, bütün yükünü hafifletir, ruhen ve kalben paklanır, hayata yeniden doğar, hata ve günah işlememeye azmeder. Bu psikoloji onu adeta melekleştirir, onlar gibi olmak ister.
Kurbanıyla kendini kurban eder, oğlunu kurban eder, canını, nefsini kurban eder. Hayatın ve varoluşun sırrını yüklenen bu fena (yok olma) imtihanını her sene başarıyla kurbanını keserek verir. Rabb'i için vardır, O'ndan O'na yolculuk halindedir. Kurban günü, Hz. İsmail olur, Hz. İbrahim olur, Hz. Hacer olur, Hz. Habil olur. Kabil olmamaya, isteksiz, gönülsüz, çirkin ve işe yaramayanı sunmamaya gayret eder. Bilir ki "Onların ne etleri ve ne de kanları Allah'a ulaşır. Sizden O'na sadece takva ulaşır" (Hac: 37).
Kendine Allah'ın lütfettiğinde kardeşinin, yakınların, düşkünün haklarını bilir, onları gözetir, onlara yardım eder. Bu yardımlaşma, sevindirme, psikolojik hazzını arttırır. Ayrıca yardım gören, evine kurban eti giren, kardeşlerinin desteğini, güleryüzünü, kendini arayıp-sormasını hissedip yaşayan garipte, güven duygusu, sevinç ve bayram havası gelişir. O da kendi psikilojik dünyasında yalnızlığını unutur, kendine yardım edenlerle bütünleşir.
Kurban, bir imtihan, bir kurtuluş, bir dayanışma, yardımlaşma, muhabbetelşme, tesanüd vesilesi olarak ferdî ve cemiyet hayatımızda hayırlara vesile olur inşallah... Temennimiz ve duamız budur.
İlk insandan günümüze dek toplum hayatında gözlenen, maddî ve manevî bünyesi, psiko-sosyal hayatı için mutlak bir hayır olarak insanla süregelen kurban olayı, hayatın her cihetine yönelmiş âlemşumûl bir dinin (İslâm'ın) esaslı vecibelerindendir. Kurbanda çok yönlü hayırları görmek ve onlara ulaşmak, psikososyal hayatımız için ehemmiyet arzetmektedir.
"Kurban" beşeri ölçülerin ve idraklerin ürünü olmadığından onu anlamak ve hayrına ermek için bizzat emredenin -Allah'ın- ölçüleri ile kavramak ve ifa etmek zarureti vardır. İlk insanın ve onun evlâtları olan insanlığın bânîsi Yüce Yaratıcı'nın bir lütuf ve ihsanı olan kurban, O'nun ölçüleri ve istekleri doğrultusunda ifa ve idrak edilirse, "Kurban"dır. Aksi halde ilâhî kayıt ve ölçüden yoksun beşerî niyet ve kurallarla hayvan boğazlama kurban değildir; kurbandan beklenen maddî ve manevî, iktisadî ve pisiko-sosyolojik hayırları temin etmez.
Bu nedenle kurbandaki temel özellikleri, gerçek ilim ve hakikat ölçüsü ve onun menbaı olan Kur'ân mantalitesi içinde kısaca tesbitte yarar vardır.
Kurbanın temel esprisi "Allah'ın adını anmadır, zikirdir". Başkasının değil, sadece Allah'ın adını anma... "Her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık ki, Allah'ın rızık olarak verdiği hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar diye..." (Hac: 34), Allah'ı zikir ve anmanın en büyük ibadet olması kurbanda da müşahede edilmektedir. "Rabb'in için kurban kes" (Kevser: 2) emri ile kurbandaki ana mantaliteyi ve gayeyi açıkça beyan etmektedir.
Kurban "Allah'ın insana rızık olarak verdiği" ve insanın emrine müsahhar kıldığı -üzerine kendi adı anılan- hayvandır. Rızık olma özelliği, bizzat kendisinin yemesi, yoksulu, fakiri, düşkünü, muhtacı doyurması nedeniyledir. Bu açıdan kurban sosyal dayanışma, yardımlaşma ve bütünleşmenin vesilelerinden biridir.
Diğer taraftan kurban bir imtihandır, hem de köklü bir imtihan.. İlk insan toplumunun hayatında kurban bir imtihan vesilesi olmuş, Adem'in (as) oğulları Habil ve Kabil kurbanla imtihan olunmuşlardır. "İkisi birer kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki, edilmemişti" (Maide: 27). Zira Allah ancak müttakîlerin takdimesini kabul buyurur.
Cenab-ı Hak kulunu en çok sevdiği şeylerle imtihan eder. Bu bakımdan Hz. İbrahim'i (as) oğlu İsmail ile, Hz. İsmail'i canı ile, annesi Hz. Hacer'i biricik oğlu ile imtihan etmiştir. Bu imtihana kurban vesile olmuştur. Bu nedenle kurban, bir fena hali (kendi nefsini yok bilme hali), bir serden geçiş olayı, bir canı terkediş olayı, Allah'a yaklaşmak için sunulan bir hediye, bir feragat nişanesi olmuştur. Hazret-i Habil, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hacer anamızda olduğu gibi...
Her ümmet için meşru kılınan kurban, sosyal bir olaydır da... Kurbanla güzîde bir bayram yaşanmaktadır. İçtimâî bir hareket, bereket ve zindelik olmakta, bayramlaşmanın sağladığı içtimâi tesanüd, ruhen, kalben, fikren ve zihnen gerçekleşmekte, birbiriyle normal hayat akışı içinde görüşmesi güç dostlar, hısımlar, yakınlar bir araya gelmektedir. Karşılıklı hediyeleşmeler ve bayram esprisinde muhabbetleşmeler bir sosyal hayıra vesile olmaktadır. Yerin üstündekiler kadar, altındakiler de hatırlanmakta, ihmal edilmemekte, kabirler ziyaret edilerek, insanın içinde bulunduğu yolculuk hakkında kanaati, müşahadesi berraklaşıp tazelenmektedir. Kurban ve bayram bir ibadet olarak içtimâî toplanma ve tanışmaya, yardımlaşmaya ve dayanışmaya vesiledir. Kurban ve bayram ile ticari sahada da, iktisadî plâtformda da olağanüstü bir canlanma gözlenmekte, kurbanlık hayvan satışları, bayramlık alış-verişler, hediyelikler, seyahatler sosyal bir hareketle birlikte iktisadî bereketi de sağlamaktadır.
Kesilen kurbanda sosyal yardımlaşma ve dayanışma temel bir unsur belirir. İlâhî kelâmda "Siz de bunlardan yiyin, çaresiz kalmış yoksulu da doyurun" (Hac: 28), buyurularak, kurbanın fakir fukarayı, düşkünü, muhtacı gözetmedeki rolü ifade edilmektedir. Kurbanın taksiminde komşuya, eşe, dosta ve ayrıca muhtaca pay ayrılması bundandır. Zekât ile, sadaka ile, fitre ile değişik zaman ve vesilelerle sosyal ve iktisadî yardımlaşmayı sürekli tesis eden dîn-i mübîn, kurban vesilesiyle de bu sosyal sevinci-tesanüdü tekrar temin etmektedir.
Kurban mü'mine, Hz. Habil'in, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hacer anamızın müsbet itminan psikoloijisini, Kabil'in habis psikolojisini yeniden hatırlatır. Psikolojik açıdan kurban bir itminan, huzur ve sükûn vesilesidir. Rabb'i için, Rabb'i adına, O'nun adını zikrederek kurbanını kesen mü'min, bu zikir halinin gönül âlemindeki tesirlerini duyar, itminana erer. Zira kalbler ancak Allah'ı anmakla huzura erer. Diğer yandan en büyüğe, en güçlüye, en çok bilene, her şeye hakim olana yakınlaştığını hissetmesi, O'na dayanması, güvenini ve güvencesini arttırır, kendini yalnız ve yardımsız hissetmez. Bu duygu psikolojik hayatı ve ona bağlı motivasyonu için önemlidir.
Kurbanından akan kanla anadan yeni doğmuşcasına günahlarının bağışlandığını hissetmesi, bütün yükünü hafifletir, ruhen ve kalben paklanır, hayata yeniden doğar, hata ve günah işlememeye azmeder. Bu psikoloji onu adeta melekleştirir, onlar gibi olmak ister.
Kurbanıyla kendini kurban eder, oğlunu kurban eder, canını, nefsini kurban eder. Hayatın ve varoluşun sırrını yüklenen bu fena (yok olma) imtihanını her sene başarıyla kurbanını keserek verir. Rabb'i için vardır, O'ndan O'na yolculuk halindedir. Kurban günü, Hz. İsmail olur, Hz. İbrahim olur, Hz. Hacer olur, Hz. Habil olur. Kabil olmamaya, isteksiz, gönülsüz, çirkin ve işe yaramayanı sunmamaya gayret eder. Bilir ki "Onların ne etleri ve ne de kanları Allah'a ulaşır. Sizden O'na sadece takva ulaşır" (Hac: 37).
Kendine Allah'ın lütfettiğinde kardeşinin, yakınların, düşkünün haklarını bilir, onları gözetir, onlara yardım eder. Bu yardımlaşma, sevindirme, psikolojik hazzını arttırır. Ayrıca yardım gören, evine kurban eti giren, kardeşlerinin desteğini, güleryüzünü, kendini arayıp-sormasını hissedip yaşayan garipte, güven duygusu, sevinç ve bayram havası gelişir. O da kendi psikilojik dünyasında yalnızlığını unutur, kendine yardım edenlerle bütünleşir.
Kurban, bir imtihan, bir kurtuluş, bir dayanışma, yardımlaşma, muhabbetelşme, tesanüd vesilesi olarak ferdî ve cemiyet hayatımızda hayırlara vesile olur inşallah... Temennimiz ve duamız budur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.