Narkotik şubenin çeşitli yerlere aynı anda yaptığı baskınlar dikkatleri bir kez daha uyuşturucu batağına çevirdi.Pekçok ünlü ismin çocuklarının da ifadesine başvurulan soruşturmalardan uyuşturucunun artık sokakta sakız satar gibi rahatça satıldığı gerçeğini duyduk.Uyuşturucu, alkol, bunların yanında daha masum kalan sigara... gençliğimizin bu tür kötü alışkanlıklara başlama yaşı her sene düşüyor. Yakalanan çocuklar hepimizin, kullanan çocuklar hepimizin...Gençlerin içine düştüğü bu batağa inancı konusundaki boşluğu doldurmaya uğraşan misyonerleri eklersek tablo daha da vahimleşiyor.Ünlü anneler çocuklarının şöhretin bedelini ödediklerini söyleseler de gözaltına alınanların sayısı toplumumuzdaki yozlaşmanın boyutlarını gösteriyor.Gençliği olmayan bir ülkenin geleceğinin olması düşünülemez. Bir ülkenin işgali genç beyinleri ele geçirerek olursa ülkenin bir daha ayağa kalkabilmesi zordur belki de imkansızdır. Bunun bir örneğini Osmanlı Hicaz bölgesinde yaşamıştır. İngiliz Sömürgeler Bakanlığının "böl-yok-et" şeklinde özetlediği planı ile Hicaz bölgesinde yaptıkları o coğrafyayı elimizden koparmıştı.O planın özellikle gençleri hedef alan maddeleri şöyle idi:"1- Zina, livata, içki içmek, kumar oynamak Müslümanlar arasında yaygınlatırılmalı.2- Müslüman genç kız ve erkekler arasındaki dinsizliği yaymalıyız. İslam ilkelerine yönelik şüphe ve kuşkular uyandırmalıyız.3- Müslümanların zihinlerinde özgürce düşünme fikirlerini nedenlerini ve niçinlerini yerleştirmeliyiz..." (Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve Milli Bütünlüğümüze yönelik tehditler, sy. 109-115)Türkiye'de son dönemde 40 bin kilise ev açılmıştır.Çocuklarımız katıldıkları ayinlerin etkisiyle Hıristiyan olmaktadırlar. Bizim kimsenin inancıyla problemimiz olamaz ama Türkiye'de oynanan oyun Hıristiyan yapmanın ötesinde "sen Türk değilsin" mantığı ile böl-yok et projesidir. Ve misyonerlik AB uyum yasaları çerçevesinde artık dokunulmazlık kazanmıştır. Türk milleti gençliğine sahip çıkmak zorundadır. Tarih boyunca en yüce inanca ve medeniyete sahip olan Türkler bugün aşağılık duygusu ile bu değerlerini kokmuş bir kültüre terk etmektedir.Uyuşturucu, alkol, sigara, din değiştirme tamamen özentiden ve arayıştan kaynaklanmaktadır. Öyleyse, problemin kaynağı gençlerimiz değil, uygulanan yanlış eğitim sistemidir. Asıl suçlular onları bu noktaya taşıyan, boşluğa iten sistemlerdir.İnanç konusundaki boşluğun doğru şekilde doldurulması, gençliğimize tarihini, medeniyetini, kültürünü, değerlerini anlatacak bir sistem devreye konulmalıdır. Ona kim olduğu iyi öğretilirse arayışı bu kimliği geliştirmek üzerine olur. Aksi halde yukarıdaki yanlış yollara saplanması engellenemez.Gencimizin önüne örnek bir Türk modeli konulmalı "senin ülkenin bireyi budur. Sen de böyle olmalısın" düşüncesi verilmelidir. Geçmişte bu başarılmıştır. Bugün eksikliğimiz eğitim anlayışımızda bizim değerlerimizle donatılmış bu modelin yer almamasıdır.Atatürk'ün vatanımızı ve geleceğimizi gençlere emanet ettiğini düşünürsek, onları yetiştirme konusundaki mesuliyetimizin büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012