Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan Ege ve Doğu Akdeniz krizleri devam ederken, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Yunanistan'daki temasları da sürüyor.
Pompeo dün Girit adasında Yunan Başbakanı Kriakos Miçotakis ile bir araya geldi.
Pompeo burada yaptığı açıklamada, "Türkiye ile Yunanistan arasındaki diyalogu güçlü bir şekilde destekliyoruz. Bu görüşmelerin ciddi bir şekilde devam etmesini umuyoruz" dedi.
Diyologun desteklenmesi, hem de güçlü bir şekilde; görüşmelerin devamını talep etme, bu ifadeler oldukça cazip görünüyor ama şu bir gerçek ki işin aslı asla öyle değil…
Bu tür "diyalog" açıklamaları Batıdan, özellikle de ABD'den geliyorsa, asıl maksadın ne olduğunu mutlaka araştırmak gerekiyor.
ABD Dışişleri Bakanı ve Yunan Başbakanı'nın görüşmesinin detaylarında zaten bunların ne anlama geldiği net bir şekilde ortada…
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı resmi açıklamada bu detaylar ifade ediliyor.
ABD ve Yunanistan arasında Ortak Bilim ve Teknoloji Anlaşması imzalandığı belirtilen açıklamada, iki ülkenin ABD, Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (3+1) arasında yapılan ortaklık neticesinde bölgesel iş birliğinin artırılması kararı aldığı bildirildi.
Dikkat ederseniz ABD, Ege ve Doğu Akdeniz'de sayılan bu ülkelerle bir ortaklık kuruyor, safını net bir şekilde belli ediyor, ondan sonra Yunanistan ile Türkiye arasında diyalogdan yana olduğunu ifade diyor.
Bölgede böyle bir işbirliği elbette ki Türkiye'ye rağmen ve Türkiye'ye karşı yapılıyor.
O halde diyalogdan maksat, işbirliği kuran bu ülkelerin Türkiye'ye dikte etmesi anlamına gelmiyor mu?
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında; 2019'da imzalanan ABD-Yunanistan Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması'nın genişletilerek stratejik savunma ve güvenlik iş birliğini geliştirme kararının alındığı kaydedilirken, terörle mücadele, sınır güvenliği, organize suç örgütleri ve vize suçları gibi konularda da daha yakından çalışılacağı belirtildi.
Dikkat ederseniz, sadece enerjiyle alakalı ya da ticari bir işbirliği değil, aynı zamanda savunma işbirliği de sözkonusu ve bu noktada kapsam genişletiliyor.
Kime karşı? Diyalog kurun denilen Türkiye'ye karşı…
Bölgede petrol ve doğalgaz çalışmalarının Yunanistan'la devam edeceği konusunda da şu cümleler ifade ediliyor:
"Bakan Pompeo, 3+1 arasında imzalanan EastMed projesinde devam eden başarılı iş birliğini memnuniyetle karşıladı. Petrol arama şirketleri ExxonMobil, Total ve Hellenic Petroleum, yakın zamanda onaylanan Yunan Yasası 'Modernizasyon Çevre Mevzuatı' kapsamında Girit kıyılarındaki açık deniz arama bloklarında ve yenilenebilir enerji alanında ortak çalışma başlatacaktır."
Dört ülke Türkiye'yi bölgede tamamen yok sayarak her türlü anlaşmayı yapacak, faaliyetleri ortaya koyacak, bölgede tek tehdit olarak kabul edilen Türkiye'ye karşı savunma işbirliği yapılacak, ondan sonra Türkiye ile diyalogdan bahsedilecek…
Oynanan tiyatroyu görmemek, diyalog masalıyla Türkiye'nin oyalanmak istendiğini anlamamak gerçekten çok yanlış olur.
Pompeo Miçotakis'i bazı konularda ikna etmiş olacak ki, Miçotakis söylem değiştirdi.
Pompeo ile görüştükten sonra Miçotakis, "Türkiye ile istikşafi görüşmelerin yakında başlamasını umuyoruz. Şimdi sıra diplomaside" dedi.
Aklıma, Türkiye AB ile müzakere çerçeve belgesi imzalamadan önce "Türk dostu" olarak ifade edilen İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'un, bu belgeye şiddetle karşı çıkan Yunanistan'a ve Avusturya'ya söylediği söz geldi.
Straw, "Siz ne yapıyorsunuz? Önce ayıyı vuralım, sonra derisini yüzeriz" demişti.
Pompeo'nun diyalogdan kastı da bu olsa gerek…
Miçotakis mesajı almış olacak ki, "diplomasi" demeye başladı.
Diyalog ve diplomasiden bahsedenlerin attıkları adımlara bakın:
* Görüşmede Miçotakis, Türkiye'nin bölgede kendilerine karşı tahriklerde bulunduğunu öne sürdü.
* Atina ve Washington arasındaki savunma iş birliği çerçevesinde Yunanistan'a ait 84 F-16 uçağının modernizasyonu görüşüldü.
* Pompeo, "Yunanistan'ı bölgede bir istikrar kapısı olarak görüyoruz" dedi.
* Pompeo, ABD'nin donanma üssü gemisi Hershey Woody Williams'ın Girit'te bulunduğunu anımsattı.
* Pompeo, Yunanistan ile stratejik iş birliğinin kendileri için önemini belirtti.
Yapılan ziyaret, bu ziyarette imzalanan anlaşmalar, kullanlan söylemler hepsi "Yunanistan'a destek", "Türkiye'ye uyarı" mahiyetinde…
Bütün bu gerçekler bizlere her zaman Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Ne AB, ne ABD, tek çözüm bağımsız Türkiye" duruşunun ne kadar doğru olduğunu göstermektedir.
Türkiye'yi ilgilendiren her türlü konuda Türkiye'nin düşmanlarıyla işbirliği kuran, onlara ortağım diyen ABD ile bizler nasıl stratejik müttefik olabiliriz?
Aynı durum, AB için de söz konusudur.
Her noktada tam bağımsız bir Türkiye olmadan sorunlarımızdan asla kurtulamayız.
Bağımlılık caydırıcılık kalkanının tamamen yok olmasına neden olur, düşmana cesaret verici olarak bu yeter…
Böyle olunca da "diyalog" da, "diplomasi" de bizler için bir sopa olur.
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025